27 Aralık 2016 Salı

Yardıma ilk önce nereden başlanmalı?

Bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz aslında. Yakın akrabadan uzağa doğru verilir. Sadece yardım değil; davet, tebliğ, iyiliği emretme,  kötülükten sakındırma vb her türlü işimizde ilk önce yakın akrabadan başlanır.

Bizim için örnek olan Hz Muhammed'in hayatında bunun örnekleri çoktur. Davete ilk önce yakın akrabalarını uyararak başladı. Faizi kaldırdığı zaman ilk önce amcası Abbas'ın haksız kazancını kaldırdı. Kan davalarını kaldırmak için yine amcası Rebia'nın kan davasına son verdi.

Zekat, sadaka, hayır ve hasenatın verilmesi hususunda Kur'an hep yakın akrabayı işaret eder. Bunları zaten biliyoruz. Niye anlatıyorsun? Sorun nedir derseniz? Çoğumuz kurban bedeli, zekat ve sadaka olarak uzağı tercih ediyor. Genelde yurt dışı veya vakıf ve dernekler. Yani ayet ve hadisin emirlerinin tam tersini yapıyoruz. Niçin acaba?

Tam sebebini bilmiyorum. Uzağı tercih edenlerin hepsi tek düze değildir. Bu konuda tam bir tespitten ziyade yorumda bulunmak istiyorum. Sanırım en önemlisi yakın akraba olarak ihtiyaç sahibi kişilerin yaşantısını beğenmiyoruz. Hak etmiyor diye düşünüyoruz veya uzaktaki ihtiyaç sahibini buradakinden daha yoksul diye düşünüyoruz. İlki ve en önemli gerekçe bu olsa gerek. İkincisi; vakıf, dernek vb yardım kuruluşlarımız  görsel ve yazılı medyayı kullanarak yurt dışındaki  bir ülkeyi yardım edilecek en öncelikli ülke seviyesine çıkarabiliyor. Bir diğer sebep, özellikle kurban bağışı için yurt dışı seçeneği bağışçı için fiyatı ülkeye göre daha cazip gelebiliyor. Daha başka sebep ve gerekçeler olabilir. İnsanımız bağışını yurt dışına göndermese de bağlı olduğu veya kendisini yakın hissettiği vakıf ve derneklere göndermek suretiyle onların gerçek ihtiyaç sahiplerini bulabileceği kanaatini taşımaktadır. Çünkü yardımını verdiği yakınındaki insan çoğu zaman verileni uygun yerde kullanmıyor, kendisinin almadığı eşyayı aldığını, bu mevsimde daha kendisinin kiraz almadığını, fakir diye verdiğimiz kiraz alıyor...gibi gerekçeler üretmektedir. 

Yardımını kim ne amaçla ve niyetle kime veya nereye verdiğini bir kendisi bilir bir de Yaradan. Kimsenin niyetini yargılamamız söz konusu olamaz. Gerekçemiz ne olursa olsun tavrımızın Kur'an'a uymadığını söyleyebiliriz. Çünkü tövbe süresi 60.ayette zekat ve sadaka verilmesi gerekenler olarak: "Zekâtlar, Allah'tan bir farz olarak ancak yoksullara,düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm'a ısındırılacak) olanlara, (esirlik ve kölelikten kurtulmak isteyen) esir ve kölelere, (borcuna karşılık malı olmayan) borçlulara, Allah yolunda olanlara, (harçlıksız kalmış) yolcuya mahsustur. Allah alîm ve hakîmdir." şeklinde 8 sınıf zikredilir. 

Dikkat edersek burada yardım yapılacak kişiler olarak Müslüman olmak veya düzgün yaşayan kişiler geçmemektedir. Kur’an, ihtiyaç sahiplerini sıralamaktadır. Hatta ‘Kalbi İslam’a ısındırılmak istenen kişiler’ diyerek gayri müslimlere de verilebileceğini belirtir. Biz bırakın gayri müslimi yardım yapacağımız insan eğer sigara içiyorsa, içki mübtelası ise bir defa böylesine zırnık koklatmayız. Kur’an dememesine rağmen kafamızda oluşturduğumuz şablona göre doğru-dürüst, evliya gibi bir adam arıyoruz. Bulamayınca da uzağa gönderiyoruz. Doğru mu yapıyoruz? Bilmem. Kara sizin!.. 27/12/2016


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder