Ana içeriğe atla

Sorumlu fakat yetkisi yok

Kimi mi kastediyorum? Okul müdürlerini. Okulun, çevrenin, ilçenin her türlü hamaliye işlerinin yapılması için kendilerine sorumluluk verilen kişilerdir okul müdürleri.

Öğretmen olanlara ikinci bir ek görev olarak verilir okul müdürlüğü. 4 yıllığına görevlendirilir. İkinci defa görevlendirilmeleri için bir üstü tarafından beğenilmeleri gerekiyor. Okul müdürlüğünün veya okul yöneticiliğinin bir avantajı var mı? Talep edilen bir makam olduğuna göre avantajı var sanılır. Davulun sesi uzaktan gür geldikçe heveslisi pek çoktur. İçine girince durum anlaşılır ama iş işten geçmiştir. Giren bir pişman, girmeyen bin pişman denir ya işte öyle bir şey.

Gördüğüm kadarıyla mesaiye tabi olmakla beraber esnek çalışma imkanına sahip, iki saatten fazla derse girilmez, rutin ve ekstra toplantılara katılarak okul ortamından bazen uzaklaşır, etkili ve yetkili makamlar ilk olarak muhatap kabul eder, maaşı öğretmeni ile birlikte aynı olmasına rağmen hiç izin kullanmadığı takdirde çalıştığı okul türüne bağlı olarak 20 ilâ 30 saat arasında tam  ücretini alır. Eşinin ve dostunun ölüm vb durumlarında cenazeye katılma, etkinlikte bulunma vb avantajları sayılabilir.

Az sayıdaki avantajlarına rağmen dezavantajları saymakla bitmez. Görevlendirilen yöneticinin günleri sayılıdır. 4 yıl sonra durumu ne olacak muammadır. Okulun her şeyinden sorumlu fakat yetkisi yoktur. İzinli, raporlu olsa, mesai dışı da olsa aklı hep okulundadır. Okulun başarı ve başarısızlık durumu ondan sorulur. Okullarda takviye ve yetiştirme kurslarının açılmasıyla birlikte öğretmeninden daha düşük ücret alır. Dersi biten herkes evinin yolunu tutarken idareci okulu beklemeye devam eder. Kar vb tatillerde öğrenci ve öğretmen tatil yaparken o, okulu açmak ve beklemek zorundadır. Makamı dert ve istek odası gibidir, hep dert dinler. Kendi derdini içine atar. Yeri geldiğinde okulun fiziki eksikliğini gidermek için müteahhit olur, yeri gelir okulun ihtiyaçları için alışveriş yapar. Bazen baba, bazen anne olmak zorundadır. Herkesi memnun etmeye çalışır. Pek dostu olmaz. Çoğunun işi bitinceye kadar muhatap aldığı kişidir. İşi bitince çöpe atılırlar. Hep topun ağzındadır. Her ortam ve her şartta mazeret üretmeden okulu eğitim ve öğretime hazır hale getirmek zorundadır.

Personelin izin, rapor işleri, maaş ve ek ders gibi özlük hakları, ders programlarını zamanında mükemmel yapmak zorundadır. Mesai kavramı olmadan istenen yazı ve evrakı zamanında ilgili yere ulaştırmak zorundadır.

Sözün özü, her türlü sorumluluğu verdiğimiz bu kişilere yetki verilmelidir. Maaş ve ek ders yönünden okulunda en yüksek gelir alacak şekilde düzenleme yapılmalıdır. 19.12.2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde