15 Aralık 2016 Perşembe

Çocuklarımıza iyilik mi yapıyoruz, kötülük mü?

Gözümüzün nuru, gönlümüzün süruru ve geleceğimizin teminatı kabul ettiğimiz çocuklarımıza anne ve babalar olarak yaptığımız kötülüğü dünya bir araya gelse yapamaz.

Her anne-baba çocuğunun iyiliğini ister. Asla kötülüğünü istemez. Tüm çabası çocuğunun iyi yetişmesini sağlamaktır. Bu konuda anne babanın iyi niyetinden asla şüphe edilmez. Ebeveyn neredeyse çocuğuna saçını süpürge eder. Yeter ki geleceğini kurtarsın, rahat etsin, namerde muhtaç olmasın diye. Buraya kadar bir sorun yok. O zaman sorun nerede derseniz, sorun onları yetiştirirken uyguladığımız yöntemlerdedir.

Ben buna aşırı korumacılık diyorum. Bugünkü ebeveynlerin çoğu hastalık derecesinde çocuklarını korumaktadırlar. Elbette koruyacağız, korumayıp da ne yapacağız diye düşünebilirsiniz. Her şeyde olduğu gibi korumacılıkta da aşırılık zarar diye düşünüyorum. Biz çocuğumuzun bir dediğini iki ettikçe ilerleyen yıllarda bunu daha iyi hissedeceğiz. Genelimiz çocuklarımıza sorumluluk vermemekteyiz. Kendilerinin yapabileceği çoğu işleri bile biz yapıyoruz. Hayatın içerisinde pişirmiyoruz. İstiyoruz ki çocuğumuzun hiç sıkıntısı olmasın. Sıkıntısını kendi çözemeyen her defasında çözmeyi bizlerden bekler.

Büyüdükçe çocuğumuzun bazı huylarını beğenmiyorsak küçüklükte ona yaptıklarımızda aramamız lazım. Çocuk küçükken düştü mü? Bir yeri acımasa da ağlar. Sağına soluna bakınır, annem-babam gelsin beni kaldırsın diye. Gidip kaldırdık mı her defasında bizim gelip onu kaldırmamızı bekler. Gelmedikçe ağlama sesini yükseltir. Kafasını duvara veya masaya mı vurdu? Gidip ceza olarak masaya veya duvara vurursak çocuk sıkıştığı ve zorda kaldığı zaman hep mazeret bulacak, mazeret üretecektir. Çocuğumuzun ödevini elimize alıp yaptık mı? Her ödev yapılacağında ödev yapma bizim görevimiz olur artık. Çocuk biri ile kavga mı etti, ya da biri dövdü mü? Hemen sülalecek kavga etmeye gidersek çocuk her defasında benim arkamda koca ailem var, onlar beni hep başkasına karşı koruyacak düşüncesine kapılır. Bu durumda suçlu bile olsa suçunu bastırmak için yalan söyleme yoluna gidebilir. Tek taraflı dinlemek bizi yanlışa sürükleyebilir. Çocuğumuz bir dersten zayıf mı aldı? Çocuk zayıfa kızılacağını bildiği için hemen öğretmeni kötülemeye başlar. Sen de çocuğunun ağzıyla öğretmeni yargılamaya başlarsın. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Çocuğumuzu sokağa, başkasının kucağına bırakalım demiyorum. Çocuğumuzu dinledikten sonra karşı tarafı da dinlememizde fayda vardır. Her istediğini zamanı gelmedikçe almak yine çocuğumuza yaptığımız yanlışlardan biridir. El bebek, gül bebek büyütülenler hiç kendileri olamazlar.

18 yaşına kadar hiç sorumluluk vermeden  sadece okutmak yaptığımız yanlışlardan biridir. Belki de ekmek almaya bile göndermiyoruz, başına bir şey gelebilir diye. Okula servisle gidip gelir, kazara servis gelmese öğrenci belki de evinin yolunu bulamayacak neredeyse. Liseyi bitirdiği zaman bile her şeyi yine bizden isteyecek. Üniversitede iyi bir bölüm kazanır mı kazanmaz mı bilinmez ama, madem ki 18 yaşına geldi. Oldu olacak milletvekili seçilmesi için çaba sarf edelim bari. Nasılsa seçme yaşı 18'e düşürülecek. Zaten amacımız çocuğumuzun hiç sıkıntı çekmeden hayata atılması değil miydi?

Çocuk sizin, tercih de sizin. İstediğin şekilde yetiştir. Nasılsa sıkıntıyı sen çekeceksin. Bana kalırsa çocuk hayatın içerisinde pişsin iyice. Aç kaldığı zaman ekmeğini taştan çıkartabilsin. Sokakta kötülük görsün ki kötülüğün ne olduğunu bilsin. Hani adama demişler: Edebi nereden öğrendin diye. Adam da: Edepsizlerden öğrendim demiş ya. İşte öyle.

Anlatmak istediğim anne babalar bugün varız, yarın yokuz. Öyle bir nesil yetiştirelim ki, kendi ayağının üzerine durabilsin. Yoksa hazır yiyici bir evlat yetiştirmiş oluruz, vesselam... 15/12/2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder