Türkiye, seksen öncesi tohumları atılan ve 12 Eylül 1980
darbesiyle birlikte neşvünema bulup aşağı yukarı tüm hükümetler tarafından
bilerek veya bilmeyerek desteklenen din ve eğitim görünümlü bir ihanet
şebekesinin gücünü -yargı, emniyet, harbiye ve basın başta olmak üzere
her alanda kadrolaşmasını tamamladıktan sonra- 07 Şubat MİT krizi ile
gördü.
MİT krizinde istediğini elde edemeyen kuzu postuna girmiş
bu maşa örgüt, devlet erkanının Mevlana törenleri için Konya'da olduğu bir esnada
17 Aralık günü yeni bir operasyona imza attı. İçlerinde 4 bakan, 3 bakan
oğlunun da bulunduğu 61 kişi hakkında "yolsuzluk ve rüşvet
soruşturması" başlattı. Polis, savcı ve hakimler başrolde idi. Düzenek
hazırdı: Savcı iddia edecek, polis yakalayıp getirecek, hakim de
yargılayacaktı. Basın ise operasyonun haklılığını ispatlamak için kamuoyunda
bir "yolsuzluk" algısı oluşturmaya çalışacaktı.
Devlet kısa bir sendelemeden sonra toparlandı. Hükümete
karşı yapılan bu yargı operasyonunu püskürttü. Olayda görev alan hakim, savcı
ve emniyetçilerin görev yerleri değiştirildi. Muhalefet ve medya mal
bulmuş mağribi gibi adına yolsuzluk ve rüşvet denilen operasyonun gönüllü
fedaisi oldu. Ardından tapeler geldi. Bakan ve başbakanın konuşmaları medyaya
servis edildi. Yüce divan sesleri yükseldi. Ana muhalefet grup toplantısında
tapelere yer verdi. Türkiye her güne geceden servis edilen yeni bir tape ile
uyandı. Hırsızlık yapılırken ayakkabı kutuları kullanılmıştı. Halkın belleğinde
ayakkabı kutuları kaldı. TV'lerin değişmez tartışma konusu da böylece
belirlenmişti. Her olayda olduğu gibi hükümeti destekleyenler ve saldıranlar
olarak görevler icra edildi ekranlarda.
Oluşturulan algıya göre yolsuzluk göze çarpıyordu. Ana
muhalefette yıllar yılı siyaset yapmış, partisinin duayenlerinden olan emekli
eski büyükelçi Şükrü ELEKDAĞ, katıldığı bir TV programında: "Bu, hükümete
karşı yapılmış bir darbe" sözüyle olayın geri planını dillendirmişti.
Hırsızlık var mıydı, yok muydu bilmiyorum. Ama ardından gelen 25 Aralık
operasyonu ile birlikte Türkiye, "17-25 Aralık" adında yeni bir
belirli gün ve haftaya daha sahip olmuştu: Hükümetle, cemaat görünümlü
yapının arasındaki pamuk ipliğine bağlı birliktelik koptu. Hükümet onları,
onlar da hükümeti yok etmek için tüm kozlarını oynadı. Yapı ile mücadelede
17-25 Aralık milat kabul edildi. Gün geçmesin ki yapının bir hezeyanı ortaya
çıkmasın. MİT tırlarına karşı yapılan operasyonlar izledi ardından.
Hükümet pansuman tedbirlerle olaya müdahale etmeye
çalışırken dış destekli ihanet şebekesinin, son vuruşunu gerçekleştirmek için
kanlı bir geceye hazırlandığını millet, 15 Temmuz 2016 gecesi şahit olacaktı.
Maalesef bu son vuruş binlerce kişinin yaralanmasına ve 250 kişinin ölümüne
sebep oldu. Türkiye yıllar öncesi terk ettiği OHAL'e yeniden geri döndü.
Devlet 15 Temmuz kanlı darbe girişimiyle birlikte
düşmanlığı alenen ortaya çıkan siyasetten uzak(!), din ve eğitim gönüllüsü
ihanet şebekesiyle mücadele etmek için savaş açtı. Yapının bir numaralı
sorumluları devletten hep bir adım önde olduğu için devlet maalesef esas
sorumluları yakalayamadı. Hepsi kendilerine destek çıkan uluslararası sömürgeci
devletlerin şemsiyesi altına sığındı. Devlet yapıyı temizlemeye çalışıyor. Ne
kadar temizleyebilir bilinmez. Çünkü düşman görünür değil. Takiyyeyi prensip
edinmiş durumda. Ama şu var ki yapının kalıntıları içimizde barınsa da geçmişin
hoşgörü görünümlü bu ihanet şebekesine artık bu ülkede ekmek yok. Çünkü bu maşa
örgüte devletin ve milletin verdiği kredi tamamen tükenmiştir. Bundan sonra bu
ülkeye hangi hükümet gelirse gelsin aklı olan hiçbir siyasi, bu maşa örgütle iş
tutmaz artık. Bu yapının sorumlularında biraz edep, haya ve utanma kaldıysa
milletin yüzüne de bakamayacaklar.
Bugün/bu hafta uluslararası güçlerin, adına “hizmet
hareketi” dedikleri maşa bir örgütü, yani ayak takımını üzerimize saldığının
yeni bir yıl dönümü. Allah bu milleti ülkemizde gözü olanlara karşı korusun,
birliğimizi ve dirliğimizi bozmak isteyenlere fırsat vermesin.
Düşüncesi ne olursa olsun samimi olarak bu ülkenin
gelişmesi için çalışan kim varsa hepsine bu ülkede ekmek var. Ama hainlere
asla. Bu da böyle biline. 17/12/2016
* 24/12/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 24/12/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder