"Din nasihattir" der bir hadisinde Peygamberimiz.
Biz genelde nasihati 'öğüt verme' anlamında alırız. Halbuki nasihat, samimiyet
demektir. Kur'an'da geçen 'nasuh tevbe' ile aynı anlama gelir. 'Öğütçü, öğüt
veren" anlamına geldiği gibi 'temiz, saf' anlamı da vardır. İkinci
anlamıyla aldığımız zaman hadis: "Din samimiyettir" anlamına da
gelir.
Bir başka hadiste peygamberimiz: "Yapılan amel ve
fiillerin niyetlere göre" olduğunu ifade eder. "Allah öbür dünyada
bizim etimize ve kanımıza bakmayacak, takvamız, samimiyetimiz, niyetimiz
ulaşacak ona." Bu dünyada çektiklerimiz belki de samimiyet eksikliğindendir.
Bu konuda bir kaç fıkra paylaşmak istiyorum sizlere.
***
Küçük kasabanın birinde, bir caminin tam karşısında arazisi
olan adam,
arazisi üzerine bir genelev inşa etmeye başlamış. İmam ve
cemaat buna şiddetle itiraz etmişler, ancak mal sahibinin kendi arazisi üzerine
nasıl bir iş yeri açacağına da yasal olarak karşı çıkamamışlar. Tüm cemaatin
tek yapabildiği şey, imamın öncülüğünde bu genelev için hergün beddua etmekten
öteye geçememiş.
İnşaat ilerlemiş ve açılışına birkaç gün kala her nasılsa şiddetli bir yıldırım düşmesi sonucu genelev yerle bir olmuş. Caminin cemaati bu olaydan duydukları büyük memnuniyeti saklamaya gerek görmemişler, ancak genelev sahibi adam, cami imamının ve cemaatin direk veya indirek olarak bu hasardan sorumlu oldukları iddiası ile camiye karşı tazminat davası açmış.
Cami imamı ve cemaat, savcılığa verdikleri savunmalarında bu konuda herhangi
bir şekilde sorumlu tutulmalarına şiddetle itiraz etmişler,
bu olayın kendi dualarından dolayı meydana gelmiş olabileceği iddiasını da
kabul etmemişler.
Gerekli tüm belgeler tamamlanıp mahkemeye günü geldiğinde
hakim dosyayı
dikkatle incelemiş ve taraflara dönüp:
"Bu konuda nasıl bir hüküm verebileceğimi
bilmiyorum," demiş.
....Ancak dosyadaki tutanaklara bakarsak ortada tuhaf bir
durum var.
Taraflardan birisi duanın gücüne inanan bir genelev sahibi,
diğeri ise duanın gücüne kesinlikle inanmayan bir imam ve
cemaati...!"
***
Erzurumlular kurban kesiyorlar bunu gören Ermeni'nin biri
arkadaşına:
-Ben de kurban kesmek istiyorum, der.
-Olur mu saçmala sen Müslüman değilsin, kurbanı niye
keseceksin ki, diye karşı çıkar arkadaşı.
Tabi Ermeni kararlı, gidip bir inek satın alır ve eline
bıçağı alıp ineğin başına gelir. Elindeki bıçakla ineği ve kendini kan revan
içinde bırakır ama bir türlü ineğin canı çıkmaz. Bunun üzerine Ermeni'nin
arkadaşı yanına gelip
-Ya bu kadar işkence çekeceğine git şu karşıdaki Müslüman
kahvesine, bir tanesinden rica et gelip kessin, der. Ermeni elinde bıçak üstü
başı kan içinde kahveye girer:
- Aranızda Müslüman var mı? der.
Kahve halkından biri korkudan ''Müslüman burada ne arar sen
camiye git Müslümanlar orada'' der.
Adam camiye gelir elinde bıçakla içeri girip
-Aranızda Müslüman var mı? der.
Cemaatte ses yok. Sonunda yaşlı bir adam dayanamaz ve ''Ben
Müslümanım'' der.Yaşlı adamla Ermeni dışarı çıkarlar.
-Amca ben bu ineği kurban etmek istiyorum ama bir türlü
beceremedim, der.
Yaşlı adam ineği keser ama çok yorulmuştur Ermeni'ye
''Oğlum ben çok yoruldum, derisini de başkası yüzsün.'' der.
Ermeni elinde bıçak üstü başı kan içinde camiye gider ve
-Aranızda başka Müslüman var mı? der.
Cemaat, Ermeni'nin yaşlı adamı kestiğini düşünür ve arkası
dönük olan hocayı göstererek
-Aramızda en Müslüman imam, derler.
Ermeni, hocanın karşısına dikilir ve
- Buruda tek Müslüman sensin herhalde? der.
Hoca kanlı bıçağa bakar ve
- Şurada iki rekat namaz kıldırdık diye hemen Müslüman mı
olduk, der.
***
Fakirlere acıyan ve onlara yardım etmek için elinden geleni
yapan bilge, bir gün sabahını fakirlere daha fazla yardım etmesi için dua etti.
Eve döndüğünde eşi sordu: “Nasıl duan kabul olundu mu?”
Bilge dudaklarında ince bir gülümsemeyle cevap verdi: “Yarı
yarıya.”
Karısı şaşırdı ve bunun ne anlama geldiğini sordu. Bilgenin
karşılığı şöyle oldu:
“Fakirler, yardım almayı kabul ettiler...” 28/11/2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder