Ana içeriğe atla

Okul başkanlığı seçimleri

Ekim ayı okullarda öğrenci meclis başkanlığı seçimlerinin yapıldığı ay. Bugünlerde öğrencilerde bir heyecan baş gösterir. Aday olanlar, ona destek verenler, vaatler, propagandalar hız kazandı bile okullarda.

Tam derse kendini verdiğin esnada kapı çalınıp içeriye 3 öğrenci gelmişse bilin ki seçim çalışması var demektir. Dersin anası ağlatılıyor ama olsun, bu da demokrasinin bir cilvesi olsa gerek. Gelen her bir aday, yanında iki destekçisi ile birlikte kazanırsa neler neler yapacağını bir bir sıralıyor. Genelde vaatler uçuk-kaçık hep. Boyundan büyük vaatler birbirini izliyor. Aday önce neler yapacağını anlatıyor, ardından seçmeninden isteklerini soruyor. Kendinden emin bir şekilde cevaplar da veriyor daha küçücük dimağlar. Vaatler sıralanınca kalkan bir parmak: "Bunlar büyük masraf gerektiren yatırımlar. Bunları nasıl yapacaksın" diye bir soru soruyor. Aday: "Babamdan alacağım" diyor. Genelde tuvalet kapılarına kilit, WC'lere peçete, kaliteli sıvı sabun, okul basket ve voleybol file ve potalarını yenileme, sosyal etkinliklere ağırlık verme, sınıf içlerine öğrenci dolabı, pencere kilitlerini ve kapı kollarını değiştirme... vb vaatler genelde. Okul müdürünün kendi başına imkan bulamadığı bazı maliyetleri nasıl temin edecekler? Bunu da kazanacak adayların icraatlarında göreceğiz elbet.

Benim propaganda sürecinde adayların rahat tavırları ve kendilerine olan öz güvenleri. Takdire şayan gerçekten. Helal olsun yeni nesle. Vaat etme bakımından büyükleri pek aratmıyorlar. Daha küçük yaşta bunları bunları yapacağım diye boyundan büyük vaat veren bu yumurcaklar yarın büyüdükleri zaman neler vaat etmezler kim bilir?

Koridorda adayların kendini tanıtmak için hazırlamış oldukları afişlerin yırtılıp yere ve çöpe atıldığını görünce siyasetin kirliliğini daha iyi anlıyor insan. Siyasetin özünde mi var acaba kirlilik? Belki de iyi bir rehberlik yapılsa daha kötülüklere bulaşmamış kalbi temiz bu çocuklar daha iyi ve güzel bir propaganda süreci geçirebilirler.

Adayların bolluğu da dikkatimi çekti. Neredeyse her sınıfın bir adayı var. Tıpkı ülkemizde 100 civarında siyasi parti olduğu gibi. Yoksa çocuklar siyasette rantın olduğunu da mı biliyorlar?

Biz büyükler siyaseti düzgün ve temiz yapamadık, umarım bu küçükler daha temiz bir siyasete kapı aralar. Temiz siyaseti başlatanlar olur...25/10/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde