Çeşit çeşittir bu ülkede koltuk sahipleri. Kimi gücünü koltuğundan alır, kimi de koltuğuna güç katar. Kimi hava atmak, kimi de havasını ve hevesini almak için yapar bunu.
Koltuk sahibi olmak sorumluluk demektir hakkıyla yapmak isteyenler için. Üzerine daha fazla yükün binmesidir. Kimi hakkıyla yapar; kimi de eline, yüzüne bulaştırır. Heveslisi de pek çoktur. Kiminin üzerine yıkılmıştır bu görev, kimi de kendisi talep eder bu makamı.
Kimi hak ederek, bileğinin hakkıyla gelir bu göreve. Oturduğu koltuğu doldurur ve hakkını verir. Kimseye de minnet borcu yoktur. İşini layıkıyla yapmaya çalışır. Kimi de çalışıp çabalamadan, birilerinin himmetiyle dokuz takla atarak gelir, makamda kalmak için de 18 takla atar. Hep minnet duyar kendisini o koltuğa oturtan kimseye. Kendisi amirdir başkasına karşı. Fakat minnet borçlu olduğu kimsenin karşısında ise iradesi olmayan bir emir eridir. Gözüne girip tutunmak için etrafında neredeyse pervane olur. Onun selamı, ricası bir emirdir. Verdiği emir demiri keser çünkü. Varlık sebebidir ne de olsa. Gözü hiç bir şeyi görmez, asla sorgulamaz, aklını kullanmaz. Çünkü ipi efendisinin elindedir, her an aforoz edilebilir. Makama tutunmaya ve orada kalıcı olmaya çalışır. Koltuk vazgeçilmezdir bundan sonra onun için. Altından kaydı mı hayatı kararır. Yediğinden, içtiğinden zevk alamaz. Millet içine çıkamaz maazallah! Hep göz doldurmaya çalışır, reklamını da iyi yapmaya çalışır. Böyleleri etrafında tevazu ve alçakgönüllülüğü de kimseye bırakmaz. "Efendim! istemiyordum ama bu makama gelmem için teklif, hatta ısrar var. Yoksa yapmam bu işi" diyerek bulunduğu makam için bulunmaz Hint kumaşı olduğunu izah etmeye çalışır. Muhatabı sesini çıkarmadıkça da "Herkesi ikna ettim" sanır kendince.
Kiminin gelmek istediği makama atanmak için önce denenmesi gerekir. Bedeli ne olursa olsun sınavı geçmesi gerekir, yoksa getirildiği makama asaleten atanması söz konusu olamaz. Kanlıdır bunların koltuğu. Efendisine rüşdünü ispatlaması için çok kişiyi koltuğundan etmesi gerekir. Bunun için her yolu dener. Almadık kelle bırakmaz, hatta böylelerine: "Bulunduğun makama geleceksin ama önce babanın cesedini çiğneyip geleceksin, haydi seni göreyim" dense gözünü kırpmadan babasını öldürür, cesedini de çiğner geçer. Çünkü yıllardır hayalini kurduğu makama gelmek ve orada tutunabilmek için gelen bu fırsatı tepmemesi lazımdır. Zaten bu işi kendisi yapmasa da bir başkası yapacaktır. Hayatın cilvesine bakın ki, kendisi bu konuda biçilmiş bir kaftandır. Ondan iyisini mi bulacaklardır. Kelle almak, başkasının ayağını kaydırmak, suyunu bulandıranlara bir ama ve kulp takmak... her babayiğidin harcı değildir. Kelle alacak ki makama layık görülecek, kan akıtacak ki koltuğunu sağlamlaştıracak; iftira, dedikodu yapacak ki herkese gününü ve gücünü gösterecek...savunma refleksi de mükemmel zaten. Birileri tepki gösterirmiş, vız gelir onun için. Çünkü rüzgar, tüm hızıyla arkasında zaten. Kendisini oraya getiren irade orada olduğu müddetçe elindeki kılıçla daha nice canlar alır, yeter ki efendisi istesin. Böylelerinin yaptığı makam sahipliği Çingene beyliğidir. Bir günlük de olsa beylik beyliktir. Beylik olsun da varsın çingene beyliği olsun. Makamında koltuğa oturmak, emrindekilere emir vermek, makam aracına bindiği zaman arka sağa oturmak dağları ben yarattım demek gibidir böyleleri için. Yalnızlıktan, tek başına kalmaktan müthiş korkarlar. Çünkü tek başına kalmak demek, öz eleştiri yapmak demektir. Bu durumda vicdanları yer bitirir onu. Makamda kaldığı müddetçe etrafında oluşturduğu yağdanlığın kendisine saygı göstermesi ve yağcılık yapmasıyla övünür hep. Emekliliği de pek düşünmez. Çünkü emir alıp, emir vermeye alışmıştır. Emekli olunca kim dinler sözünü sonra?
Görevden el çektirilirse kazara böyleleri, işte asıl büyük kıyamet budur onun için. Çünkü varlık sebebidir, gücünü aldığı koltuk olmayınca ne yapacak? Ha koltuğu gitmiş ha canı? Ne fark eder ki! Koltuğu olmayan canı nideyim ben diyerek hayata küser. Çalmadık kapı bırakmaz, tutunmak için. Tüm kapılar kapanırsa nankörlükle suçlar efendisini bundan sonra. Onun için neler neler yaptığını, kelle koltukta çarpıştığını sıralar durur, ama nafile...
Aklıma gelen koltuk çeşitleri bunlar. Daha nice çeşitleri vardır kim bilir? Allah kimseye altından kalkamayacağı bir yük vermesin. Oturduğu koltuğa hakkıyla oturmayı, oturacağı koltukta ne bedeller ödeyeceğini bilmesini, aklını kullanmayı, vicdanının sesine kulak vermesini nasip etsin. İnsanlar makamlarda da sınanır, insanlığını kaybettirmesin kimseye... 06/10/2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder