Görsel ve yazılı medyada: "Alaplı'da cami imamının
camiye geldiği esnada 'Telefonu şarj ettik. Hakkınızı helal edin' şeklinde
camiye bir not ve üzerinde de 1 lira şarj ücretinin bırakıldığı'
haberleri yer aldı. Alaplı nerenin ilçesi diye araştırırken Zonguldak'a bağlı
olduğunu ve bu olayın bir benzerinin de mayıs ayında Bodrum'da yine bir camide
benzeri bir notla birlikte yanına da bozuk paraların bırakıldığını öğrenmiş
oldum.
Duyduğum haberler hep içimi kararttığı için nice zamandır
haberleri de izlemez olmuştum. Son zamanlarda duyduğum en güzel haberlerden
biri idi. Bu küçük olayın haberlere konu olması özlemini duyduğumuz güzel bir
davranış olduğu içindir mutlaka. Konulan paranın bir değeri yok, şarj edilen
telefon için tüketilen elektriğin de bir kıymeti harbiyesi yok. Belki de haber
konusu bile olmaması gerekirdi. Ama değerlerimizin kaybedilmeye yüz
tuttuğu, helal ve haramın gözetilmediği günümüzde, mayamızda var olan temiz
duyguların nadir de olsa ortaya çıkıyor olması sevindiriyor bizi gerçekten.
Aslında yabancısı olmadığımız bir zihniyetti bu. Hatta çoğumuz: "Ecdadımız
savaşa giderken yediği üzümün parasını asmaya iliştirirdi. Savaşların
kazanılmasında işte bu zihniyet vardır" şeklinde büyüklerimizin anlattığı
enstantane ile büyüdük. Çok eski zamanların bu davranışını anlatır dururduk
hep. Artık günümüzde bu duyarlılığa sahip insanları da işitir olduk. İnşallah
sayısı artar. Bizden sonraki nesil de asrımızdaki bu duyarlılığı anlatır
çocuklarına.
Burkina Faso'da görev yapan bir arkadaşımız, "Bizim İslam'ımız ne işe yarar?"
başlıklı yazısında 'Katolik iken Müslümanlığı seçen birine: “Niçin Müslüman oldun? Seni İslam’a yaklaştıran sebep neydi?” diye bir soru sordurduğunu ve şu cevabı aldığını ifade
etmiştir: "Ben bir işyerinde
çalışıyorum. Orada çalışan dört Müslüman arkadaşım var. Onların dürüstlüğü,
güveni, çalışkanlıkları beni İslam’a yaklaştırdı. Aslında onlar benim Müslüman
olmam için çok özel bir çağrıda bulunmadılar. Tamamen benim isteğim bu... Ama
beni İslam’a çağıran asıl şey, onların hayatı ve yaşamı oldu.” Dürüstlük ve
güven İslam’ın olmazsa olmaz nişanesidir. Yaşadıkları İslam ile etrafına örnek
olan bu şekil isimsiz kahramanlardan Allah razı olsun.
Nice zamandır kaybettiğimiz yitiğimizdir bu değerler. Bu
değerleri ne yaşayabiliyor ne de terk edebiliyorduk. İyi olduğunu bilmemize
rağmen vicdanımızın sesine kulak vermeden hatta onu bastırarak "Uydum
kalabalığa" diyorduk. Bu milletin fıtratı bozulmadı, mayası da temiz.
Teoride doğru olduğunu bildiğimiz ama pratikten çıkardığımız duygularımız ve
değerlerimiz bizim. Ne zaman ki bildiğimiz güzel doğruları pratikle
buluşturabilir isek bu milleti ve bu milletin inancının yükselişini kimse
durduramaz. Her şeyden önce ahlaki yozlaşmadan ve dezenformasyondan kurtulmamız
lazım. Ne zaman 'kal ehli' olmaktan çıkıp 'hal ehli' olursak, bize ve bizim
zihniyetimize düşman olanları bile kazanabiliriz.
Hepimizin iyi ve güzel bildiği bu güzel hasletlerden niçin
uzaklaştık, yeniden nasıl kazanabiliriz diye kafa yormamızın zamanı geldi ve
çoktan geçiyor bile. Zararın neresinden dönersek kardır. Asmaya yediği üzümün
karşılığını koyma olayının ve kendisine ait olmayan bir yerde habersizce şarj
ettiği telefonunun ücretini bırakma ve helallik dileme olaylarının vakayi
adiyeden olması gerekiyor artık. Toplumun büyük-küçük tüm katmanlarına
yayılmalı. Bunun için tedbirler alınmalı. İşin uzmanları bunun üzerine kafa
yormalı. Çözüm yolları ortaya konulmalı. Aslında biz büyükler iyi örnek olsak helal-haram
konusunda duyarlı olsak ardımızdan gelen nesil de iyi olur. Çünkü üzüm üzüme
baka baka kararır.
Bunun için -kanaatimce- biz büyükler değerlerimiz konusunda
küçüklere yaşantımızla örnek olmalıyız. Her şeyden önce beynini sadece bilgiyle
yüklediğimiz küçük dimağları yarış atı gibi yarıştıran sınav sisteminden
vazgeçmemiz ve davranış bilimi üzerine yoğunlaşmamış gerekiyor. Onlara, evde
başlayıp okulda sürecek ve hayat boyu devam ettirecek şekilde daha okumayı
öğrenmeden ‘Paylaşmayı, sosyalleşmeyi, yerleri kirletmemeyi, başkasının malına
el uzatmamayı, başkasına zarar vermemeyi... zerk etmemiz gerekecek. Gelecek
kaygısı güdülen bir eğitim sistemi sadece canavar yetiştirir... 24/10/2016
26/10/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde "Helal olsun be sana!" başlığıyla yayımlanmıştır.
26/10/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde "Helal olsun be sana!" başlığıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder