Ana içeriğe atla

Gökgörmediğin böylesi

Gökgörmedik kelimesini hiç duydunuz mu? Belki duymamış olabilirsiniz. Çünkü TDK'ya baktığımızda böyle bir kelimeye rastlanmıyor. Bu kelime Konya yöresinde kullanılan bir kelime. Belki başka bazı yörelerde de kullanılıyor olabilir.

Kelimenin anlamına baktığımız zaman "Açgözlü, obur, görgüsüz, sonradan görme, aptal anlamlarına gelmektedir. Bu kelime Konya bölgesinde "Görgüsüz, sonradan görme" anlamlarında kullanılmaktadır. Belki biraz ayıp kaçacak ama yine Konya yöresinde bu sonradan görmeler için: "Allah gökgörmediğe bir oğlan çocuğu vermiş. Adam seveceğim diye çocuğunun ç...nü çekip atmış" denir.  Hoppala! Oldu mu ya böyle bir örnek diyebilirsiniz. Cümle abes de olsa konuyu anlatabilmek için mecbur kaldım maalesef.

Dün akşam  Gaziantep'te bir kına gecesi kana bulandı biliyorsunuz. 51 masum hunharca katledildi. 69 da yaralımız var. Düğün, kına, nişan gibi programlar bizim mutluluk günlerimiz iken bir anlık mutluluk çok görülerek kınayı kanla yaktılar. Bu menfur olay ülke olarak bizi üzüntüye boğmuştur. Fakat bazılarımıza hiç uğramadı bu dert. Niye mi?

Bir kaç gündür mahallemde bir düğün var. Ne gece oturabildim evimde ne de gündüz. Düğüne davetli değiliz ama ses düzeni kaç mahalleye ulaşacak şekilde ayarlanmış. Davul, zurna, saz ne ise hepsi geliyor evime kadar. Gece boyunca da atmadıkları havai fişek kalmadı, kulakları patlatırcasına. Ertesi gün canlı müzik yine başladı... Ekmek almak için çıktım, sesin geldiği tarafa doğru adımladım; kimdir, nedir, dertleri nedir diye. Böyle dört dörtlük bir düğün olsa olsa bir ağanın düğünü olabilirdi. Bir de ne göreyim. Eski bir evin önünde sokak kapatılmış, saz ekibi aldığı paranın hakkını vermek için tüm maharetlerini gösteriyordu. Düğün evinde yaklaşık 15-20 civarında bir kalabalık var. Orta yere de bir bayan bir erkek çıkmış, söylenen müziğe uygun oynamaya çalışıyor. Fesübhanellah deyip geçip gittim. Bir-iki saat sonra geri geldim. Hele şükür sokak boşaltılmış ve düğün bitmişti. Sırada fotoğraf çekimi var. Üç-dört gün boyunca adlarına çalınıp oynanan şanslı gelin-damat kimmiş diye baktım. Adayları göremedim. Görebildiğim, sünnet elbisesi giymiş iki tane çocuk. Meğersem üç-dört gün boyunca bu kadar şatafat bir sünnet düğünüymüş. Düğünleri abarttığımız yetmediği gibi bir de sünnet düğünleri çıktı.

Eskiden bu toprakların iyi hasletlerindendi mahallemizde bir cenaze olmuşsa komşularımızın üzüntüsünü paylaşırcasına düğünümüzü de sessiz yapardık. Elbette ölenle ölünmez. Düğünlerimizi de yapacağız yapmasına. 51 kişinin hunharca katledildiği bir günün sabahında bu kadar da bağırıp çalınmaz. İşte böylesi görgüsüzlere Konya'da gökgörmedik denir. Ne diyelim Allah sayılarını azaltsın böyle ortam bilmez, had bilmez görgüsüzlerin.

Hz Muhammed, Müslüman'ın tanımını yaparken "Elinden ve dilinden başkasının emin olduğu kimsedir" der. Kulak patlatırcasına mahalleyi ayağa kaldıran bu sonradan görmenin 15-20 kişiyle yaptığı bu düğünden rahatsız olmayan kalmadı. Bu hareket Peygamberin anlattığı Müslüman tanımına hiç uymuyor.

Yazık ki ne yazık!.. Haydi diyelim ki, beni ve tüm mahalleliyi rahatsız etme uğruna bu aymazlığı yaptın. Hiç mi duyarlılığın kalmadı be adam ülke kan gölündeyken. Müslümanlığından geçtim senin,  insanlığın da kalmamış maalesef...
21/08/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde