Ana içeriğe atla

Özlü Sözler (1)

1.Ağzından bal akandan cüzdanını sakla. Alman Atasözü

2.Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adam başkalarının akıllarını da kullanır. Bernard Shaw

3.Akıllı adamlar istedikleri şeyi öğrenirler, Aklı kıt olanlar ise başkalarının gerekli gördüklerini. Sadi

4.Akıllı insan düşündüğü her şeyi söylemez ama her söylediğini düşünür. Aristotales

5.Akıllılar nedenler üzerine tartışır, aptallarsa karar verir. Anarchasis

6.Alışkanlık anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir. Amos Parrish

7.Alışkanlık evimize yerleşen bir yabancıya benzer. Sully Prudhomme

8.Altın ateşle, kadın altınla, erkek de kadınla erir. Pythagore

9.Altından kendini gözet. Zehri hiçbir zaman teneke kutu içinde sunmazlar. Cenap Şehabettin

10.Ancak bir aptal, suyun derinliğini her iki ayağıyla ölçer. Afrika Atasözü

11.Anne, beş kişi için yalnızca dört dilim pasta olduğunu fark ettiği anda pastadan nefret ettiğini duyuran ilk kişidir. Tenneva Jordan

12.Anneler çocuklarının aklından tutacakları yerde ellerinden tutarlar. Duponloup

13.Annelerde kırık parçaları yapıştıran sihirli bir tutkal vardır. Pam Brown

14.Annem her fırsatta çocuklarına güneşe doğru zıplamalarını öğütlerdi. Güneşe ulaşamazdık ama hiç olmazsa ayaklarımız yerden kesilirdi. Zora Neale Hurston

15.Aptallar eski olayları hatırlamayı bir bilim sanırlar. Planche

16. Aptallarla tartışmayın. İzleyenler aranızdaki farkı anlamayabilirler.

17.Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz. Claud Bernard

18. Arkadaşlarınızı kaçırmamanın tek yolu şudur: Ne borç alacaksınız ne de borç vereceksiniz. Paul De Cock

19. Aşk çok renkli bir çiçektir, fakat korkunç uçurumların kenarında yetişir. Stendhal

20. Aşk dünyanın en tatlı mutluluğu ile en derin acısından yaratılmıştır. Bailey

21. Aşk ile öksürük hiçbir zaman saklanamaz. Avustralya.

22. Aşk köprü kurmaktır. İnsanlar köprü kuracaklarına, duvar ördükleri için yalnız kalırlar. Newton

23. Aşkı tarif etmek zordur. Söylenebilecek şey şudur ki ruhta bir tahakküm, bir saltanat sürme tutkusudur, akılda bir hoşlanma, bir sempatidir ve bedende birçok esrarengiz şeylerden sonra sevilene sahip olmayı amaçlayan üstü örtülü ve ince bir arzudan ibarettir. La Rochefoucauld

24. Ateşi daima su ile korkuturlar fakat suyu hiç ateşle korkutabilirler mi? Mevlana

25. Ayağım karada oldukça denizden hoşlanırım. Douglas Jerrold

26.  Aynı nehirde iki kez yıkanamazsın, çünkü sonradan akan su ilk akan sudan farklıdır. Heraclitus

27.  Baba balıkçı ise çocuğu en azından suyu sever. Rus Atasözü

28.  Baba olmak zor değildir ama babalık etmek zordur. William Maxvell

Not: Alıntıdır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde