Ana içeriğe atla

Hangi vali daha iyi?

Erzurum'a atandıktan sonra görevi devralan çiçeği burnunda yeni vali, halkın nabzını tutmak için halkın içerisine katılır. Halka, " Size bu güne kadar hizmet eden valilerden hangisi daha iyiydi" diye sorar. Halk: " Sizden iki önce atanan vali efendim" şeklinde cevap verir. Vali: " Bu valinin özelliği ne, diğerlerinden farklı ne hizmetler ifa etti" diye tekrar sorar. Halk: " Efendim göreve başlamak için gelirken daha göreve başlamadan yolda öldü. Biz bu valiyi çok seviyoruz. Çünkü en fazla hizmeti o yaptı" der.
***
Şehrin valisini rüşvet alıyor diye şikayet ederler. Vali kendisini şikayet eden erkânı makamına davet eder ve der ki: " Erenler! Duydum ki rüşvet alıyor diye beni şikayet etmişsiniz. Evet ben rüşvet alıyorum. İşte şu gördüğünüz sandık, benim rüşvet sandığım. İyice dolmasına az kaldı. Dolduktan sonra ya valiliği bırakacağım ya gideceğim, ya da rüşvet almaktan vazgeçeceğim. Ama şunu bilin ki, yeni gelecek valinin sandığı boş. Doldurmaya dipten başlayacak. O da ananızı ağlatacak. Siz en iyisi şikayetinizi geri çekin" deyince şikayetçiler şikayetlerinden vazgeçerler...
***
Halkın verdiği cevap karşısında yeni Erzurum Valisi ne yaptı, ne etti bilmem, rüşvetçi vali görevden el çektirildi mi onu da bilmem. Bildiğim bir şey var. Dün akşam yayımlanan yeni valiler kararnamesine göre 24 ile yeni vali atanırken, 26 ilin valisi yer değiştirdi. 22 tanesi de merkeze çekildi.

Gidenler kötü mü idi, gelenler iyi mi olacak bunu hiç bilmem. Yine bildiğim bir şey var. Sanal aleme bir göz attım. İlinden giden vali hakkında iyiydi, kötüydü yorumları. Yeni gelen nasıl olacak beklenti ve ümitleri yazılıp çizilmeye başlandı bile.

Konu valilerden açıldı madem. Ben de bir beklentimi söyleyeyim. Bir yere atanan vali, bulunduğu yerde yapılan herhangi bir okula, herhangi bir kuruma, herhangi bi caddeye ismini verdirmesin yeter. Ben başka bir şey istemiyorum. Ama eğer çalıştığı yerde kendi kazancından herhangi bir bina yaptırırsa kendi adını verebilir. Gördüğünüz gibi benim beklentim küçük. Son kez şunu söyleyeyim bir yere atanan vali, ben nasılsam, toplum nasılsa öyle biridir... 01/06/2016


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde