İstiklal Harbinin milli bir ruh
içerisinde kazanılmasını sağlamak amacıyla Mart 1921 yılında Maarif
Vekaleti tarafından bir güfte yarışması yapılır. Dereceye girecek şiire
ödül konduğundan Akif, yarışmaya katılmaz. Dönemin Maarif Vekili’nin ısrarı
üzerine Akif, -ödülsüz olmak şartıyla İstiklal Harbini verecek orduya hitaben-
Taceddin Dergah’ında yazdığı şiiriyle katılır.
Yarışmaya 724 şiir katılır. Şiirler
arasından bir eleme yapılır. Finale 7 şiir kalır. 12 Mart 1921 yılında
TBMM'de yapılan oturumda Akif’in gönderdiği şiir TBMM
tarafından bugünkü İstiklal Marşımız olarak coşkulu alkışlarla kabul edilir. Bu
Marşın kabul edilme süreci ve tarihçesine her birimiz her an her yerde
ulaşabiliriz. Ben başka yönlerine değinmek istiyorum.
Normalde şiirden pek anlamam. Zaman zaman
farklı şairlere ait şiirler okurum. İstiklal Marşını her okuyuşumda, her
dinleyişimde duygulanır, başka alemlere giderim. Duygu yüklü bu Marşımızın
dünyada eşi ve benzeri var mı hep merak etmişimdir. Akif’in yazdığı şiirleri,
hele Marşı bir başka gerçekten. Marş’ın her bir mısrası, her bir kelimesi
ayrı bir mana yüklü. Şairimiz 1921 atmosferini de yansıtmış şiirine. Ne kelime
oyunu yapmış, ne vezne uysun diye çaba göstermiş. İçinden geldiği gibi yazmış
ya da dökülmüş kağıda. Samimiyet, içtenlik, duygu, azim, gayret, motive... ne
ararsan var. Böyle bir şiiri: Milletin malıdır, millete mâl olmuştur diyerek
“Safahat'ına almaması, ödüllü diye yarışmaya katılmaması, ödülü kabul
etmemesi... verilen ödülü gazilere bağışlaması nasıl bir insan psikolojisi ve
ne ile açıklanır, kelime ve cümlelerimiz bunu izah etmeye kifayet eder mi bilmem?
Devrine göre 500 lira iyi bir para. Bu
dönemde bir vekilin maaşı ortalama 105 gr Reşat altını. Altının gramı yaklaşık
1 liradır. Yani Akif, 500 gram altın ödülü elinin tersiyle geri çevirmiştir.
Kendisi o anda vekildir. Fakat vekillikte de fazla kalmaz. İstifa eder. Çok mu
zengin. Nerde... Kim kaybetti de O bulacaktı o zaman. Adamdaki asaleti gördünüz
mü? Vefat ettiğinde de ailesine bir şey bırakmadı. Gani gönüllü, eli öpülesi
adam. Çocuğu yoksulluk içerisinde bir hayat sürdü. Sonunda bir kış günü
çöplükte ölü bulundu. Milli Şairimize verdiğimiz değer bu işte…Siz hiç
babası vekillik yapıp da çocuğu açlıktan ölen vekil gördünüz mü ?
Bana, açıldığı
andan itibaren TBMM’nin yaptığı en büyük hizmet nedir derseniz. Ben en başa bu
Marş’ın kabulünü koyarım.. Burada
marş yazması konusunda Akif’i ikna eden Hamdullah Suphi’yi, bu şiiri marş
olarak kabul eden o günün meclis üyelerini de ayakta alkışlamak lazım. Hepsini
minnetle anıyorum Akif ile birlikte.
Konumuz İstiklal Marşı idi. Ama konuyu
genişlettim sanırım. Fakat İstiklal Marşı denince Akif, Akif denince de
İstiklal Marşı akla gelir. Yazdığı eser bizim milli marşımız. O da, bizim milli
şairimiz. Allah onun gibi içten ve derinden şiir yazan, Arnavut olduğu
halde yediği, içtiği yeri, memleketi kabul edip dert edinen kişilerin
sayısını çoğaltsın.
Bundan çok değil. Daha
önceleri biz bu Marşı daha gür bir şekilde söylerdik. Şimdilerde fon müziği
eşliğinde sadece mırıldanıyoruz, söylemiyoruz artık. İstiklal Marşı söylenmeye
başlandığında yine eskisi gibi dimdik durmuyoruz.
İstiklal Marşı’mızı gür bir seda ile söylemeye devam edelim. “Allah bu
millete bir daha yeni bir İstiklal marşı yazdırmasın.” 29/02/2016
* 12/03/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder