Ana içeriğe atla

Hayırlı evlat *


Metropol Dergisinin, ABK Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet BAYDAR ile Aralık 2015’de yaptığı röportajı okuma imkanım oldu. Derginin: “ABK Grup olarak Konya da yayın hayatının önemli oyuncularından Anadolu’da Bugün gazetesi, Genç İdeal Dergisi ve İdeal Hayat Dergisi de bünyenizde yayınlanmakta. Bu sektöre adım atışınız hakkında bilgi alabilir miyiz?” Sorusuna, Sayın BAYDAR’ın:

Gazetecilik benim baba mesleğim. 1980 yıllarında babam rahmetli, bugün Anadolu’da Bugün ismiyle yayın hayatına devam eden gazetenin 1.5 yıla yakın sahipliğini yaptı ve o dönem şartlar el vermediğinden devretti. Ancak o günlerden içimizde bir uhde olarak kalmış ki, bugün yine aynı isimle “Anadolu’da Bugün” gazetesini 3.yılına getirdik. Anadolu’da Bugün gazetesini daha da büyüterek Karaman ve Aksaray’da da okuyucularımızın hizmetine sunmaya başladık.” cevabı dikkatimi çekti.

Röportajda “Babam ”  dediği rahmetli Latif Cavit BAYDAR beyefendiyi üniversiteye başladığım 1986 yılında ziyaret edip kendisiyle sohbet etme imkanı bulmuştum. Cömert birisi idi. İhtiyaç sahibi bir öğrenci olan bana maddi ve manevi desteğini esirgememişti. Çok kültürlü ve samimi idi. Elinde kitabı ve gazetesi düşmeyen ve durmadan okuyan birisi idi. Röportajdan anladığım kadarıyla Latif Abi “Anadolu’da Bugün” adıyla bir gazete çıkarmış 80’li yıllarda.

04/03/2013 gününde Konya-Karaman-Aksaray’ı içine alan bir  bölge gazetesi yayın hayatına başlıyor. İsim tanıdık: “Anadolu’da Bugün Gazetesi” adıyla. 1980’lerde babasının çıkardığı ve devretmek durumunda kaldığı gazeteyi oğlu, aynı isimle yeniden çıkarıyor. Dün bu gazete 3 yaşını doldurup 4.yıla adımını attı.


Sahihi Müslim’de geçen bir Hadis’i Şerifte Peygamberimiz: “İnsan öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı ondan kesilir, amel defteri kapanır. Sadece üç şey müstesna. Onun sevabı öldükten sonra da devam eder: 1- Sadaka-i cariye, yani hayrı devam eden iyilikler. 2- Kendisinden istifade edilen ilim. 3- Kendisine dua eden salih, hayırlı evlat.” Hayırlı evlat dedikleri, babaya vefa dedikleri  böyle bir şey olsa gerek. Nur içinde yat Latif Abi. Gözün arkada kalmasın.

Bu vesileyle babasının çıkarttığı gazetenin  adını yaşatan ve içindeki ukdeyi uhdeye dönüştüren ve 4.yılına merhaba dedirten, gazetenin idealist ve prensip sahibi Ahmet BAYDAR’ı, gazetenin bugünlere ulaşmasına sebep olan Anadolu’da Bugün ailesini  tebrik ediyor. Nice yıllara diyorum.

Not: İçinizden “Yağcılarda inecek var. Bu kadar yağ fazla diyebilirsiniz.” Kusura bakmayın. En beceremediğim şeydir o. Benimkisi bir durum tespitidir, övmek değil. Yazımda adı geçen Ahmet BAYDAR, ortaokul ve lisede aynı sırayı 6 yıl paylaştığım dostumdur. Bu kadar da olsun değil mi?
*05/03/2016 günü Anadolu'da Bugün Gazetesinde yayımlanmıştır.
                                                                                               




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde