Ana içeriğe atla

Bu yönetici daha şeffaf


Yöneticiler hesap verebilir ve şeffaf olmalı diye söyleriz ya hep. Nihayet biz böyle bir yöneticiye sahip olduk.  

19/12/2015 tarihinde (http://dilinkemigiyok.blogspot.com.tr/2015/12/ad-konmams-bir-hastalk-turu.html) adresimde paylaştığım mangal yakan kişi önceki yöneticimizdi. Çatıda mangal yaktığını karşı komşu zilime basıp “Çatınızda yangın var” demesiyle haberdar olmuş, çatıya doğru yöneldiğimizde az sonra kokusu çıkmıştı: Yöneticimiz çatıda mangal partisi yapıyordu. Bu sene o yöneticimiz evini satıp bir başka yere gitti. Apartman otomatiğinin aylık elektrik borcunu ödemesi için bir komşumuza sözlü görev vermiştik. O da şimdilerde “Apartmanın yöneticisiyim” diye dolaşıyor. Ama olsun. Zaman zaman dış kapıyı niçin açık bırakıyorsunuz. Yönetici olarak kapalı tutmanızı istiyorum” dese de  adam kendine bir  görev biçmiş. Artık yöneticimiz o.

Pazar günleri çarşıya çıkma alışkanlığım yok. Nedense bugün çıktım. Bir iki saat sonra eve döndüm. O da ne? Dört yol ağzındaki apartmanın kaldırımında herkese yaktığı dumanı teneffüs ettiren ve Pazarlarını zehir ettiren  biri var.  Baktım bizim yönetici. Mangalı yakmış, üzerine de tavuğunu koymuş: Pişiriyor. Bize de komşuda pişen olarak dumanı ve kokusu kaldı. Yol ağzından ikinci kattaki ev ahalisine emir yağdırması ve iş yapıyorum havası içerisindeki havası görülmeye değer gerçekten. Görüntüsünden yaptığı işin çok kötü olmadığına kendini inandırmış ve sorumlu koca havası vermesi ise ayrıca görülmeye değer. Aslında yaptığı haltı sizinle de paylaşmak isterdi ama kendisi Facebook özürlü. Siz de benim yazı ile yetinin.

Anlayacağınız her şeyiyle alın size şeffaf bir yönetici. Hep istemiyor muyduk; yöneticiler şeffaf olmalı , hesap verebilmeli diye. Buyurun her iki özelliğe sahip bir yönetici. Öyle zannediyorum. Tavuğun gelen kokusu  benim ağzımın suyunu akıtırken sizler de böyle bir yöneticiye sahip olamadığınız için kendinizi dünyanın en bahtsız apartman sakini olarak  bu yazıyı üzülerek okuyorsunuz.  Çok üzülmenize gerek yok. Eğer isterseniz böyle şeffaf bir yönetici sizlere bir telefon kadar yakınım. Beni ararsınız. Ben de elektrik parası yatırmanın dışında sorumluluk ve görev vermediğimiz yöneticimizi, sizin apartmanın yöneticiliğini de yapması için yönlendirebilirim.

Bu yöneticideki şeffaflığı ve kendisine karşı öz güveni görünce  çatıda mangal yakan yöneticiyi kınadım gerçekten. Çatısında ve apartmanının  kaldırımında  bir mangal dahi yakamayan sizleri daha şiddetli kınıyorum. Üstelik milli servet demeden aracınızla piknik yerlerine gidiyorsunuz. Ne gerek var. Üstelik apartman önündeki usul, daha hesaplı, daha ekonomik, daha ucuz. Hem de külfetsiz.  Yapamadınız, yapamazsınız biliyorum. Halbuki yapacağınız tek şey ar damarınızı  çatlatmak. Yok biz yapamayız diyorsanız; çatlayın emi!


Seçin, beğenin hangi yöneticiyi istersiniz. Çatıda mangal yakanı mı, yoksa meydan da mangal yakanı mı? Tercih sizin. Sizin için eğer isterseniz, şu anda yapabileceğim tek şey: duadır. Darısı başınıza… 20/03/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde