Ana içeriğe atla

e-Okul sistemi ve karne heyecan(sızlığı)*

e-Okul sistemi ve karne heyecan(sızlığı)

Eskiden okulların her birinde  özel firmaların sattığı programlar vardı: Notların girildiği yazılımlar, maaşların hesaplandığı programlar, haftalık ders programını yapan yazılımlar… Okullar, firmalara yüklü miktarda yıllık ücret öderlerdi.

e-okul, 2007 yılından itibaren kullanıma açılmış olan bir okul yönetim sistemidir: Öğrenci notlarının girildiği, diplomasının verildiği, notlarının otomatik hesaplandığı, ödül ve cezaların işlendiği, öğrenci belgelerinin verildiği, sahte diplomaların önüne geçildiği bir sistemdir. Bakan Hüseyin ÇELİK’in Milli Eğitim Bakanı olduğu yıllarda okullarımıza kazandırdığı ücretsiz ve güvenilir bir sitemdir. Okullar arasında birliğin sağlandığı, hata yapma riskinin sıfıra indiği, öğrenciye, veliye, öğretmene ve okul yönetimine kolaylıklar ve hızlı erişim imkanı sağlayan bir programdır.. Bu ve benzeri yazılımlar sayesinde okullarımız firmalardan her yıl satın alma ve lisans yenileme adı altında ödedikleri yüklü miktarlardan da kurtulmuş oldular.

Bu sistem sayesinde veli, çocuğunun sınav tarihinden, sınavlarda aldığı puanlardan, yaptığı devamsızlıklardan anında haberdar olabiliyor. Eskiden karne gelince zayıflardan, devamsızlıklardan haberdar olurduk. Karnelerin eski gizemliliği kalmadı artık. Bu konularda çocuklarımız yalan da söyleyemiyor. Yalancının mumu yatsıya kadar yanardı. Şimdilerde mum hiç yanmıyor artık. Çünkü Halep orada ise e-okul burada artık. e-okul sistemiyle birlikte nerede o eski karne günleri demeye başladık.

Geçtiğimiz Cuma karneleri verdik. Ne bir heyecan vardı? Ne de bir korku ve endişe. Karneler artık malumun ilanı oldu. Bu sistemle olan da başarısız çocuklarımıza oldu. Karnedeki notları değiştirme imkanları da kalmadı. Eskiden karneyi alır almaz, kritik olan derslerimizin notlarına bakardık; geçtik mi, kaldık mı diye.

Karnelerin heyecanı kalmadı ama yine eski sistem karneler basılmaya, yazılmaya, dağıtılmaya devam ediyor. Karne deyince  aklıma 3 çeşit karne gelir:
1-Ekmeğin karne ile verildiği II. dünya savaşı yılları,
2. Sağlık karnesi,
3.Okul karnesi.


 Ekmek karnesi ve sağlık karnesi kalktı. Bir zamanlar ihtiyaç olduğu için getirilmiş ve ihtiyaç ortadan kalkınca da tarihteki yerini almışlardır. Bildiğim son karne, okul karneleri kaldı. Bunun da kaldırılma zamanı geldi de geçiyor artık. Hem heyecanı , hem anlamı kalmadı, hem de masraf ve külfet. Gelin el birliğiyle son karnenin de cenazesini kılıp defnedelim. Ne dersiniz?
*24/01/2016 tarihinde anadoludabugün gazetesinde 27 Ocak 2016 tarihinde ladik.biz sitesinde  yayınlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde