01/03/2014 tarihinde çıkan ve 14
Mart'ta yürürlüğe giren kamuoyunda "Dershane yasası" olarak bilinen
Milli Eğitim Temel Yasası ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun
Anayasa Mahkemesi tarafından 14/07/2015 tarihinde -16 ay sonra- gerekçesi yayımlanmadan
iptal edildi. Esas hüküm ifade eden gerekçeli kararı ne zaman yayınlanacak kim
bilir?
Amacım çıkan yasanın ve iptal
edilen yasanın doğruluğunu- yanlışlığını gündeme getirmek değildir. Yasanın
çıkmasıyla birlikte dershanelerde kapanma, dönüşüm yapılmış, çalışanlar başka
alanlara yönelmiş, 4 yılını dolduran yöneticilerin görevleri sona ermiş, bir
kısmı atanmış, bir kısmı öğretmenliğe dönmüş, yeni yöneticiler göreve başlamış,
Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay'ın ilgili daireleri, kendilerine yapılan
başvurularla uğraşmış, davayı kazanan ve kaybedenler olmuştur. Ölen ölmüş,
kalan sağlar yaşamaya devam etmiş, kimi emekli olmuş, kimi aylardır heyet
raporuyla yaşamış, basında hakkında binlerce makale, eleştiri, ve övgü yazısı
yazılmış, olaydan sağır sultan haberdar olmuş. Bizim adalet dağıtan mekanizma
kılını kıpırdatmamış, taki 14 Temmuz'a kadar. Kararı, lehte bulanın da aleyhte
bulanın da çok memnun olduğunu düşünmüyorum.
Bir an için iptal kararı doğru diyelim. İyi de adalet 16 ay sonra mı gelir. Bunun neresinde iyi niyet vardır. Karar, problemi çözmeden ziyade sorun üretecektir: Tıpkı 367 kararında kriz ürettiği gibi. Boşuna dememiş atalarımız, " Gecikmiş adalet adalet değildir", "Ba'dü harabü'l Basra" diye. Bilin ki, kestiğiniz her parmak acıtmaya devam etmektedir. Gözünü seveyim sizin rüzgara göre yön değiştiren adalet anlayışınızı. Sizin bu yaptığınız neye benzer biliyor musunuz? Buyurun okuyalım:
Birbirine 4 KM mesafedeki iki belde halkı birbirlerine karşı neredeyse Filistin İsrail gibidir. Aynı kazana atsanız kaynamazlar.
İşte böyle bir ortamda beldesinden Eyüp ile halasının oğlu Mehmet diğer beldeye doğru adımlarlar. Yolda karşılarına Mehmet'ten haz almayan diğer beldenin gençleri gelir. Halaoğlu Mehmet'i iyice döverler. Mehmet, kan-ter içerisinde kalır. Adamlar dayak atmaktan bitap düşer, Mehmet'i bırakıp giderler. Bütün bu olup bitene seyirci kalıp kenarda izleyen Eyüp Ağabey koşarak halaoğlunun yanına gelir:
-"Halamın oğlu Mehmet, eğer sana bir daha vursalardı ben de onlara vuracaktım" der.
Hala oğlu Mehmet, Eyüp Ağaya acı
acı bakıp:
-"Fesübhanallah, ya
sabır" çekip kör topal yoluna devam etmiş.
Mahkemenizin verdiği kararlardan
sonra derim ki:
"Siz değil misiniz,
ihtilallerde korumakla görevli olduğunuz anayasa askıya alındığında sesini
çıkarmayan, siz değil misiniz 367 garabetine imza atan...
Sahi siz ne zaman zamanında
yaralı parmağa işediniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder