20 Aralık 2015 Pazar

Tuzu kuru insanların tuzu kokutması

01/03/2014 tarihinde çıkan ve 14 Mart'ta yürürlüğe giren kamuoyunda "Dershane yasası" olarak bilinen Milli Eğitim Temel Yasası ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun Anayasa Mahkemesi tarafından 14/07/2015 tarihinde -16 ay sonra- gerekçesi yayımlanmadan iptal edildi. Esas hüküm ifade eden gerekçeli kararı ne zaman yayınlanacak kim bilir? 

Amacım çıkan yasanın ve iptal edilen yasanın doğruluğunu- yanlışlığını gündeme getirmek değildir. Yasanın çıkmasıyla birlikte dershanelerde kapanma, dönüşüm yapılmış, çalışanlar başka alanlara yönelmiş, 4 yılını dolduran yöneticilerin görevleri sona ermiş, bir kısmı atanmış, bir kısmı öğretmenliğe dönmüş, yeni yöneticiler göreve başlamış, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay'ın ilgili daireleri, kendilerine yapılan başvurularla uğraşmış, davayı kazanan ve kaybedenler olmuştur. Ölen ölmüş, kalan sağlar yaşamaya devam etmiş, kimi emekli olmuş, kimi aylardır heyet raporuyla yaşamış, basında hakkında binlerce makale, eleştiri, ve övgü yazısı yazılmış, olaydan sağır sultan haberdar olmuş. Bizim adalet dağıtan mekanizma kılını kıpırdatmamış, taki 14 Temmuz'a kadar. Kararı, lehte bulanın da aleyhte bulanın da çok memnun olduğunu düşünmüyorum. 

Bir an için iptal kararı doğru diyelim. İyi de adalet 16 ay sonra mı gelir. Bunun neresinde iyi niyet vardır. Karar, problemi çözmeden ziyade sorun üretecektir: Tıpkı 367 kararında kriz ürettiği gibi. Boşuna dememiş atalarımız, " Gecikmiş adalet adalet değildir", "Ba'dü harabü'l Basra" diye. Bilin ki, kestiğiniz her parmak acıtmaya devam etmektedir. Gözünü seveyim sizin rüzgara göre yön değiştiren adalet anlayışınızı. Sizin bu yaptığınız neye benzer biliyor musunuz? Buyurun okuyalım:

Birbirine 4 KM mesafedeki iki belde halkı birbirlerine karşı neredeyse Filistin İsrail gibidir. Aynı kazana atsanız kaynamazlar.

İşte böyle bir ortamda beldesinden Eyüp ile halasının oğlu Mehmet diğer beldeye doğru adımlarlar. Yolda karşılarına Mehmet'ten haz almayan diğer beldenin gençleri gelir. Halaoğlu Mehmet'i iyice döverler. Mehmet, kan-ter içerisinde kalır. Adamlar dayak atmaktan bitap düşer, Mehmet'i bırakıp giderler. Bütün bu olup bitene seyirci kalıp kenarda izleyen Eyüp Ağabey koşarak halaoğlunun yanına gelir:
-"Halamın oğlu Mehmet, eğer sana bir daha vursalardı ben de onlara vuracaktım" der.
Hala oğlu Mehmet, Eyüp Ağaya acı acı bakıp:
-"Fesübhanallah, ya sabır" çekip kör topal yoluna devam etmiş.

Mahkemenizin verdiği kararlardan sonra derim ki:
"Siz değil misiniz, ihtilallerde korumakla görevli olduğunuz anayasa askıya alındığında sesini çıkarmayan, siz değil misiniz 367 garabetine imza atan...

Sahi siz ne zaman zamanında yaralı parmağa işediniz?

Sizler, sırça köşklerde oturmaya devam edin, ama lütfen gölge etmeyin, ihsan istemiyorum....Bizim Tuz Gölü'nün tuzu sizden daha berrak daha saf, daha beyaz..20/07/2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder