Ana içeriğe atla

Facebook nedir?

Facebook nedir?
Ne değil ki, çorba...Her şeyin olduğu yerdir:
◆ Günümüzün magazin ve paparazzi sayfası,
◆ Baba ile evladın, öğrenci ile öğretmenin, patronla çalışanının, karı ile kocanın, kişinin okul, kurum, kuruluş, STK'lar ile arkadaş olduğu yer,
◆ 18 yaş altı çocuk ve gençlerin e-posta almak ve face üyesi olmak için yaşlarını sahtece büyük gösterdikleri, belki de yalana başvurduklarının ilk belgeli yeri,
◆ Fotoğraf paylaşım sayfası,
◆ Ciddi yazıların okunmadığı, alıcısının olmadığı yer. Okumadığımızın belgesi,
◆ Hastalığın, mutluluğun, sevincin ve kederin cümle aleme duyurulduğu, karşılığında da beğeni- yorum -paylaş seçenekleriyle daraltılan bir alan.
◆ Genç, yaşlı, 7'den 70'e boş ve hoşça vaktin geçirildiği oyalama alanı,
◆ Eskiden karşılaşıldığında "Yediğin içtiğin senin olsun, gördüğünü anlat" denirdi. Şimdi kişiyi görmeden nerede, kiminle, ne yediği, nereyi gezdiğinin bilindiği yer,
◆ Doğum günlerinin kutlandığı, hastalıklara geçmiş olsun, vefatlara başın sağ olsun, söz kesme, nişan ve evliliklere hayırlı olsun dendiği, zaman zaman vefatların beğenildiği, beğen-yorum ve paylaşım arttıkça sanal mutluluğun olduğu yer, (Bir zaman gelecek cenazeler de sanal olarak kaldırılacak )
◆ Kurum, kuruluş vb grup kurarak bulunduğu muhitte çalışanlara karşı yaptığının cümle aleme duyurulduğu ve "beğen", "katıl" diye manevi baskının yapıldığı, reklamın kötüsü olmaz denilen yer.
◆ Sanal arkadaşın bolluğu ile gururlanıldığı yer, sanal arkadaşların yıllar sonra karşılaşıp tanıştıklarında ismini duyunca, "Yav biz seninle face'de arkadaşız" denilen yer,
◆ İlanı aşkların yapıldığı yer,
◆ Aileler kız istemeye giderken kız adayını, kız evi; damat adayını araştırmak için konu, komşuya, çalıştığı yere, okuluna sorardı : "Nasıl biri" diye. Şimdilerde ailelerin -yorulmadan-face vasıtasıyla adayların cemaziyel evvelini tespit ettikleri yer,
◆Eskiden insanlar kıyafetleriyle karşılanır, fikirleriyle uğurlanırdı. Şimdilerde ise, insanların kirli çamaşırlarının döküldüğü; hangi fikirde, düşüncesi ne, kimin nesi, hırlı mı, hırsız mı, partisi ne, kısaca CV'sinin bonusuyla birlikte öğrenildiği yer,
◆ Bazı insanların da kimin ne olduğunu, kimin kimi beğendiğini, kim kime , ne şekilde yorum yaptığını, neyi paylaştığını not etmekle görevlendirildiği, hoşlanmadıkları paylaşımı beğenen kendilerinden olana da "nasıl beğenirsin o adamın paylaşımını" diye haber gönderildiği, paylaşanın ve beğenenin kara listeye alındığı yer,
◆ Kısaca, gerçek hayatta paylaşamadıklarımızın sanal olarak paylaşıldığı yer...
"Zülfi yâr'a dokunulmuşsa affola" der  meczup     20/05/2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde