Ana içeriğe atla

GSM operatörleri

Çarşıya çıktığınız zaman her köşe başında bir döner dükkanı, bir de GSM operatör bayii ya da servisini görebilirsiniz. 

Her iki sektör de müşterilerle dolup taşıyor. Döner dükkanları acıkan insanları doyurma işlevi görüyor. Bunu anladım. Peki GSM operatörleri ne iş yapıyor, nasıl kazanıyorlar? Merak etmemek elde değil. Hadi diyelim bir kısmı yeni telefon satıyor. Genelde bu operatörlere girenler hat değiştirmek için uğruyorlar. Bildiğim kadarıyla hat değiştirmeden dolayı ücret almıyorlar. Bu hatlar niçin bu kadar çok değiştiriliyor?

GSM operatörleri yeni müşteri kazanmak ya da diğer operatörlerden müşteri çekmek için cazip tekliflerle kampanya üzerine kampanya düzenliyorlar. Yeni müşteri kazanmayı anladım da sürekli hat değiştiren müşteri üzerine bu kadar niçin oynanıyor? Anladıysam harap olayım. Çünkü operatörler yeni kampanyalarını hep diğer operatörlerden müşteri kapma üzerine yapıyorlar. Kampanyadan eski ve mevcut müşterileri faydalanamıyor. Hat sahipleri operatörüyle taahhütleri biter bitmez diğer operatörde soluğu alıyor. Hiç biri mevcut müşterimizi tutayım derdinde değil. Müşteri o operatörden diğer operatörler arasında mekik dokuyor. Operatörler bundan ne kazanıyor yine anlamadım. Her biri yıl sonunda şu kadar hat sahibi bizi tercih etti açıklaması yapıyor. İşin garibi her biri kendini en fazla tercih edilen olarak ilan ediyor. Bu durum bana borsadaki işlem hacmi isimli fıkrayı akla getirdi:

Bir borsacı yanına yetiştirmek üzere yeni bir çırak alır. Borsanın inceliklerini anlatır çırağına.
-Bak evladım, borsayı iyi değerlendireceksin. Fırsatları lehine çevirmeyi bileceksin. Ayağına gelen fırsatı asla geri tepmeyeceksin. Çırağı da hocasını can kulağıyla dinler. Yürürken bir parkın girişine gelirler. Borsa ustası yerde bir köpek pisliği görür ve talebesine,
-İşte fırsat ayağına geldi. Şu köpek pisliğini yala*. Al bir milyarı benden.
-Ustam olur mu öyle şey, pislik yalanılır mı?
-Borsa fırsatları değerlendirme yeridir. İşte fırsat.
Çırak çaresiz köpek pisliğini yalar. Karşılığında ustasının uzattığı bir milyarı cebine koyar. Ağzı batsa da iş yapmadan kazandığı para hoşuna gider.

Yürürlerken parkın çıkışına gelirler. Yerde bir köpek pisliği daha. Çırak hemen ustasına seslenir.
-Ustam, aha bir köpek pisliği daha. Madem borsacı olacağız. Haydi yala, al bir milyarı bakalım...
Ustası da pisliği yalar. Çırak hemen az önce kendisinin verdiği bir milyarı ustasına geri verir. Az daha yürürler. Çırak şaşkınlıkla:

-Hocam, senin bir milyar sen de, benim bir milyar da bende. İşin garibi ağzımızdaki köpek pisliği de işin cabası. Biz ne anladık ve kazandık bu işten?
-Biz bu şekilde borsaya iki milyarlık işlem hacmi gerçekleştirdik diye cevap verir. Çırak bir şey anlamasa da anlamış görünür ve yollarına devam ederler.

Operatörlerin durumunu maalesef bu işlem hacmine benzetiyorum. Aynı müşteri ondan öbürüne dolaşıp duruyor. Peki operatörlerin kazandığı nedir? Amaçları nelerdir düşünmeye değer.
* Fıkrada pislik ve yalama kullanılmıştır. Fıkranın aslına sadık kalmak için günlük hayatın hiç bir safhasında kullanmadığım bu kelimeleri kullandım, mazur görün.
** Bu yazıyı yazdığımın ertesi günü bir GSM operatörünün müşteri çekmeye çalışan bayan elemanı hattınızı taşıyalım amca dedi. Kızım yeni değiştirdim. Olmaz dedimse de olsun parasını öder çıkarsınız demez mi? Bu kadarına da pes doğrusu. Canımı gücün kurtardım.
19/11/2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde