14 Ekim 2023 Cumartesi

Filistin için Ne Yapıyoruz?

1948 yılında İsrail kurulduktan sonra Filistinlilere için kan, gözyaşı, işkence, katliam, tehcir, hapis, sürgün, açık hava hapishanesinde yaşama hayatı başladı. Orantısız mücadelede ölen Filistinlinin sayısını artık kimse tutmuyor. Başka ülkelerde mülteci ve sığınmacı olarak yaşayan Filistinli sayısı Filistin'de yaşayandan çok çok fazla. İsrail genişleye genişleye Filistinlinin elinde doğru dürüst toprak kalmadı.

Filistin ile İsrail arasındaki husumet, ve anlaşmazlık, bitmeyen ve dinmeyen bir hikaye ve yılan hikayesine döndü. Bu mesele öyle bir noktaya geldi ki halk arasında darbı mesel hale geldi. Birinin başkasına düşmanlığını ifade etmek için "Filistin-İsrail gibi ne yaparsınız" denir oldu.

İsrail'in Filistinlilere uyguladığı orantısız güç dünya tarafından kabul ediliyor. Ama ABD destekli İsrail'e kimse bir şey demiyor. İsrail de yayılmacılığına devam ediyor. 

Başka güçlerin desteğiyle ayakta duran Arap devletleri de İsrail'in zulmüne seyirci. Hoş, yardım etmek isteseler bile İsrail ile başa çıkacak güç, kuvvet ve iradeleri yok. Çünkü Arap Baharı oyunuyla birlikte İsrail'in Ortadoğu'da tehdit etme potansiyeline sahip ne kadar devlet varsa, hepsi neredeyse devletsizleştirildi. Bugün her biri kendi himmete muhtaç dede pozisyonunda. 

Türkiye ve halkı ne yapıyor? 

Filistin'in başlattığı son Filistin-İsrail savaşına gelinceye kadar Türkiye İsrail'in uyguladığı insanlık dramını birinci elden dile getirdi. İsrail'e terör devleti dedi. Büyükelçiler çekildi. Filistin meselesi BM'de her yıl dile getirildi. Tüm bu yapılan konuşma ve eleştirilere rağmen İsrail hiçbir zaman geri adım atmadı. Hatta her şey İsrail lehine gelişti.

Halk bazında Türkiye ne yapıyor? 

İsrail'e lanet okuyor, beddua ediyor, kahrol İsrail sloganı atıyor, 

Gıyabi cenaze namazı kılıyor, 

İsrail'i telin ediyor, 

Yürüyüş yapıyor, 

İsrail büyükelçiliğine siyah çelenk bırakıyor, 

Filistinlilere yardım anlamında dua ediyor, 

Filistinlilere destek hutbesi okuyor, 

Sosyal medyada İsrail aleyhine yazılar yazılıp çiziliyor, slogan atılıyor,

Fetih süresi okuyor, 

Filistin için yardım toplanıyor, yardım götürülüyor,

Televizyonlarda İsrail’i eleştiren konuşmalar yapılıyor,

Gazetelerde İsrail’i eleştiri yazılar yayımlanıyor, 

İsrail mallarına boykot çağrısı yapılıyor vs. 

Sonuç olarak öyle görünüyor ki her sözümüz her tel’inimiz her yaptığımız öyle görünüyor ki hiçbir işe yaramadı. Belki de hepsi İsrail’e yaradı. Yaptıklarımız işe yarasaydı, şimdiye kadar İsrail kaç defa yok olmuş olurdu. 

İsrail’in söz geçiremediği bir Gazze kalmıştı. Bunu da nasıl elde eder, yutarım hesabı yaparken, Hamas İsrail’in imdadına yetişti. Dünyayı da hiç olmadığı kadar arkasına alan İsrail emin adımlarla doludizgin yoluna devam ediyor.

Acınası İslam Dünyası

Bölünmüş, parçalanmışlık ve bir araya gelememe, birlikte hareket edememe...

İnanç yönünden bin bir çeşitlilik... 

Aynı karede açlıktan ölen ve aşırı zenginlik ve sosyal adalet dengesizliği... 

Kuralsızlık...

Kayırmacılık, torpil, liyakatsizlik, ahlaksızlık... 

Liderlik kültü...

Hamaset, slogan ve gaz... Soğukkanlılık ara ki bulasın. Varsa yoksa hamaset. Olayların getirisi götürüsü hesaba katılmaz, perde gerisi düşünülmez. Düşünen olursa, soğukkanlılık sergileyen az sayıda beyin olursa, büyük yığınlar onları tu kaka yapar. Korkaklık ve satılmışlıkla itham eder. 

Her biri hiçbir alanda kendi kendine yeten değil. Kiminin parası var, üretimi yok. Ürettiği bir katma değer yok. Kiminin parası yok, insan gücü var. Ortak noktaları rahatına düşkünlük, tüketicilik... 

Ölen de öldüren de kendilerinden. Başka düşmana ihtiyaçları yok. 

İlişkileri pamuk ipliğine bağlı. İlişkilerinde bir denge yok. Bir bakarsın, sarmaş dolaş. Bir bakmışsın, Filistin-İsrail olmuşlar. 

Bal yapmaz arı gibiler. Konuşma çok, icraat yok. 

Uzaktan gazel okumayı, akıl vermeyi iyi bilirler. 

Mücahitliği kimseye bırakmazlar. 

Akılları bir karış havada, yerlerde sürünseler de ayakları da havada. Asla yere basmazlar. Hayal aleminde yaşarlar. Sadede gelmezler. Makul düşünmezler. Çözüm üretmezler. Çözümsüzlük dayatırlar. 

İletişim sıfır, diplomasi, devlet adamlığı hak getire. 

Çağı okumazlar. Her biri anlı şanlı geçmişine sığınır, geçmişle yaşar. Güne dair sözleri yok. 

Ömürleri kısır çekişmeyle geçer. 

Dışa dönük değil, içe dönük çalışırlar. Dışa meydan okumaları iç kamuoyunu tatmin ve desteklerini almak içindir. 

Her şeyi bilirler, her konuda söz söylerler. Tek bilmedikleri hadleridir. Bir de acınası halde olduklarını. Bunun için kafalarını kuma gömüp yaşamaya devam ediyorlar. Yaşasın kum ve kumdaki kafa! Zira o kumlar kafa ve beyinlerinin üzerini örtüyor. 

Basın Yasasının 29. Maddesine Dair

Sosyal medyada boy göstermek, yazıp çizmek, fotoğraf paylaşmak istiyorsunuz. Ama yeni çıkan basın yasasının 29.maddesi üzerinden koparılan fırtınadan haliyle korkuyor ve iki eliniz bağlı oturuyorsunuz.

Millet ne paylaşıyor diye bakıyorsunuz. Ama millete de bir hal olmuş. Çoğu kimse paylaşmama orucuna niyet etmiş.

Az sayıda paylaşılanları beğenseniz, bu da başınıza iş açabilir. Çünkü öyle bir hava yaydılar.

Ne yapıp ne edeceksiniz. Kara kara düşünüyorsunuz.

Sizin bu kara kara düşünmenize ben de üzülüyorum.

Panik ve korku vermeden bu endişenize çözüm olmak istiyorum. Yalnız merhemim yok ki başıma süreyim.

Bu durumda ne yapalım? Sizi bilmem ama şu aşamadan sonra panik, korku ve endişe yaratacak, kamu düzenini ve sosyal barışı bozacak, dış saldırılar varken iç huzuru bozacak paylaşımları yapmamaya ant içtim. Mecburen eski alışkanlıklarımı terk edeceğim. Yani suyu üfleyerek içeceğim.

Yasak olmayanları da yasaklayacağım. Mesela bir yakınım öldü. Eş, dost cenazesine katılsın diye sosyal medyada paylaşım yapmayacağım. Zira biri okur da gider bir savcıya. Falan kimse moralimi bozdu. Öleni haber vererek bana ölümü hatırlattı. Bu da beni endişeye sevk etti dese, bu durumdan endişeye kapılan savcı da bana pekala soruşturma başlatabilir.

Hele ölümlerin seneyi devriyesinde "Acım hala büyük" paylaşımı da yapmayacağım. Çünkü böyle yaparak ölüm korkusunu sürekli diri tutmuş olurum. Bu da endişe, panik ve korku demek. İnsanları her gün öldürmek istemiyorum.

Cuma mesajı paylaşmayacağım. Çünkü bu da cuma namazını hatırlattığı için bazılarını endişeye sevk edebilir.

Hasılı böyle böyle dünyadan el etek çekip asosyal biri, daha doğrusu uslu çocuk olacağım. Çünkü kendi emellerim için bazılarının huzurunu bozmaya hakkım yok. O yüzden 29.maddeye el kaldıranları tebrik ediyorum. 14.10.2023

*

141. 142. 163. 312. ve 29.

Gördüğünüz gibi rakamlar gittikçe küçülüyor. Böyle böyle rakamlar küçülüp sıfırlanacak. Bu yüzden endişeye mahal yok. Yeter ki

"Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmayın".

"Ülkenin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini ve genel sağlığını gerçeğe aykırı bilgilerle kamu barışını bozmayın."

Bunları yapmazsanız, kim ne diyebilir size?

Yok, ben derim derseniz, sonucuna katlanacaksınız. 1-3 yıl dediğiniz nedir ki. Göz açıp kapayıncaya kadar biter. Zira sayılı gündür. Ayrıca yatak var, yemek var. Kim, kimi besler üç yıl içeride bu hayatta. Hele bugünlerde. O yüzden boşu boşuna endişeye kapılmayın. Bu maddeyi de tehlikeli diye sağda solda lanse etmeyin. Varın, gidin işinize.

Hasılı sosyal medyada her şeyi yazın çizin ama lütfen huzurumuzu bozacak şekilde korku, endişe pompalamayın. Paniğe gerek yok. Felaket telallığını da. Zira her şey kanunla kontrol altında. 14.10.2023

Bu yazıyı 14.10.2022 günü sosyal medyada paylaşmışım. Seneyi devriyesinde anılar bölümünden okuyunca, çalakalem yazdığım bu yazının bloğumda yer alıp almadığını kontrol ettim. Yer almadığını görünce, zaman zaman işlediğim sünnetimi yerine getireyim istedim. Yazı eskimiş, gündem değişmiş olsa da bloğuma ekledim.

Kanunun ardından bir yıl geçmiş olmasına rağmen adı geçen kanunun 29.maddesinin korkulduğu gibi işlemediği görülüyor. Bugün bu kanunu hatırlayan bile yok. Ne bir şeylerin önüne geçildiğine şahit oldum ne de bu maddeden dolayı mağdur edileni duydum. Ha varlığı ha yokluğu. Ne iş yaptığını, ne işe yaradığını tam kestiremediğim Meclisin çıkardığı bir kanun daha  kanun arşivine konmuş oldu.

Şimdilik ihtiyaç olmasa da yarın birilerine had bildirmek için arşivin tozlu raflarından çıkarılmak ve uygulanmak için vardır bu tür kanunlar.

12 Ekim 2023 Perşembe

Kayıp Muhalefet Aranıyor *

Türkiye'nin siyaset sorunu var. Siyasetimiz tepeden tırnağa kendini yenilemeli diyeceğim ama böyle bir beklentim yok. Zira orta yerde partiler var ama esemeleri okunmuyor. Çünkü iktidarından muhalefetine, tüm partilerde demokrasi yok. Parti lideri ne ise parti odur. Maalesef hepsinde lider sultası var. Parti şemsiyesi altında kurulmuş ne kadar kurul ve komisyon varsa hepsi hava cıva. Hepsinin tek yaptığı, liderin dediğini kabulden ibarettir. Değilse kendisini kapının önünde bulur. Parti liderlerindeki bu rahatlık, partiyi istediği şekilde yönetme ve dizayn etme yetki ve sorumluluğu çiftlik ağalarında yoktur. Hiçbir parti lideri de ister kazansın ister kaybetsin ister kırsın ister döksün, gerekirse ülkeyi batırsın, asla bedel ödemez. Fatura hep halka çıkarılır.

İktidara gelen, ben nasılsa sandıktan çıktım diyerek her türlü orantısız gücü kullanabiliyor. Orta yerde devlet kültürü diye bir şey bırakmıyor. Denetlemekle yükümlü kurum ve kuruluşlar da seyrediyor. Velhasıl yapanın yanına kar kalıyor. 

İktidara gelen böyle. Ya ana muhalefet veya muhalefet ne alemde? Adı üzerinde onlar kendi aleminde. Sandıktan çıkan iktidardan farklı değil kafa yapıları. Hep kaybetmelerine rağmen partilerinin başında tek yetkili. Kaybettiklerine bakmayın. Her daim partilerinin başındalar. Demokrasinin mucidi, Cumhuriyetin kurucusu gelse yerinden oynatmaz onları. Her ana muhalefet ve muhalefet liderinin gönlünde yatan, kölelikten kurtulmak için mücadele eden ve kurtulduktan sonra en büyük hayalinin bir köle edinmek olan köle gibi parti liderleri de emrinde köle istiyor, sadık insan istiyor. Hepsinde liyakat ve ehliyet hak getire. İktidara geldiklerinde eleştirdikleri iktidarın yaptıklarının aynısını farklı bir ekiple yapacaklar.

İktidar ve muhalefet niye böyle fütursuz davranmasın. Nasılsa kendilerine hesap soran bir seçmen kitlesi yok. Haliyle tepki olmayınca iktidar halinden memnun, muhalefet de. 

İktidarın beceri ve beceriksizliği, yaptıkları veya yapmadıkları bir yana. En azından kazanıyor. Ya iktidar adayı olarak ortaya çıkan muhalefete ne demeli? Seçimden sonra onları gören var mı? Ne iş yaptıklarını bilen var mı? Ya karalar bağlamış, köşesine çekilmişler ya da parti içi mevki kazanmaya kilitlenmişler. Partilerindeki statülerini kaybetmektense, ülkeyi kaybetmeye dünden razılar. Bunlara oy verenler bin pişman, vermeyenler iyi ki vermemişim. Zira bunlara ülke teslim edilmez diyor.

Hasılı, ülkede iyi veya kötü bir hükümet var. Hatalarından hareketle iktidar veya iktidar alternatifi olacak muhalefet yok. Hepsi kayıp. Ara ki bulabilesin. Hiçbirinin iktidara gelme gibi bir dertleri yok. Kazara şunlardan bıktık. Bir de sizi deneyelim dense, o kadar da değil, biz halimizden memnunuz. Hükümet olup da ne yapacağız. Zira hükümet olmak, sorumluluk almak demektir. Bu da ciddiyet ister. Bizim sorumluluk alma gibi niyetimiz yok. Zaten sorumluluk almadan bey gibi yaşayıp gidiyoruz moduna geçiveriyorlar. İktidara gelmek için değil, gelmemek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Muhalefet bu görüntüsüyle evlere şenlik. Hiçbir şey beklenmez kendilerinden. Aman dokunmayalım. Keyifleri bozulmasın.

Kısaca ülkenin iktidar sorunu var, iktidardan sorunu var ama en önemlisi de muhalefet sorunu var. Muhalefet olmayınca meydan tek başına iktidara kalıyor. O da muhalefetin nefesini arkasında hissetmediği için istediği şekilde at koşturuyor. Olan da halka oluyor.

Hasılı muhalefet kayıp. Aranıyor. Bulanların, görenlerin insaniyet namına haber vermesi rica olunur.

*27/10/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır

BOP İşlemeye Devam Ediyor

Gözümüz ve gönlümüz Filistin'de.

Bu, eşit şartlarda olmayan, İsrail'in lehine olan bu orantısız savaşı, elimizden bir şey gelmeden endişeyle izliyoruz. Hiçbir milletin başına hele pişmiş tavuğun başına gelmeyen her türlü esaret, tutsak hayatı, ölüm, işkence, açlık, bu milletin kaderiymiş gibi Filistinlinin üzerinde dolaşmaya devam ediyor.

Biliyorum bazıları kızacak ama varsın kızsınlar. Çünkü zaman hamaset zamanı değil. Ki iş hamasetle bitse, alasını yaparım.

Gelinen nokta itibariyle her türlü haklılığına rağmen Hamas, son yaptığıyla kendi topuğuna sıktı. Bu yaptığıyla İsrail'in ekmeğine yağ sürdü. İsrail'e kendini koruma ve savunma imkanını altın tepsi içerisinde sundu.

Herkesin İsrail'in büyük istihbarat zaafı var. Saldırıyı göremedi, karizmayı çizdirdi dediğine katılmıyorum. Çünkü İsrail böyle bir zaaf görüntüsü vererek Hamas'a gollük bir pas attı. Hamas da golü attı. Gol atıldı atılmaya. Ya sonrası? İşte burayı düşünmek lazım. Çünkü İsrail Hamas'ın bu saldırısıyla, dünya kamuoyunu da arkasına aldı. Yarım kalan işini de bitirecek. Bundan sonra kim tutar İsrail’i. İstediği şekilde at oynatacak, istediği golleri atacak. Bölüp parçalayıp yutacak. Zaten zamana yayarak en iyi yaptığı da budur.

İsrail’in bu istihbarat zaafı, bana şunu hatırlattı. Bir öğretmen vardır. Sınav yapıyor. Sınavın daha başında bir öğrencisinin kopya çekmeye yeltendiğini görür görmez, öğrencisini uyarır, gerekirse yerini değiştirir, elindeki kopyasını alır. Kopya muamelesi yapıp öğrenciyi dışarı çıkarmaz. Öğrencisinin sınav yapmasına imkan verir. Bir başka öğretmen tipi vardır ki sınavın başında öğrencisinin kopya çektiğini görür. Biraz daha kopya çeksin de sonra yakalayayım, kopya muamelesi yapayım ve sıfırı basayım diye düşünür. İlk öğretmen iyi niyetli ama ikinci öğretmen kötü niyetlidir. İsrail’in istihbarat zaafı görüntüsü vererek Hamas’ı üzerine çekmesi de istihbarat zaafından değil, tıpkı ikinci tip öğretmen gibi hinoğlu hinliğindendir. Gel de kafanı ezeyim demektir bu.

Burada, dünya kamuoyunun Filistin'in arkasında olması ne işe yaradı? İsrail hiç söz dinlemedi. Hep saldırdı. BM kararlarını hiç uygulamadı diyebiliriz. Elhak doğrudur. Yalnız dünya kamuoyunun ekseriyetinin Filistin yanında olmasından da rahatsızdı İsrail. Bu son saldırıyla dünya kamuoyunu da arkasına alarak rahatsızlığını bertaraf etti.

Hasılı, yılan hikayesine dönen haklı mücadelesine, Hamas bu son yaptığıyla halel getirdi. Burada Gazzelinin elinde başka seçenek yoktu. İsrail baskısıyla yaşadıkları bu hayata hayat demezdi. Zaten her gün ölüyordu diyebiliriz. Bu da doğru. Hayatta esaret hayatı kadar zor bir şey yoktur. Halihazırda yaşayan hiçbir Filistinli, İsrail'den dolayı gün yüzü görmedi. Doğum, çocukluk, gençlik ve yaşlılık halleri esaretle geçti. Bu da bir gerçek. Kaç neslin ömrü, var olma mücadelesi ile geçince, bu ortamda büyüyenlerden sağlıklı hareket beklenemez. Bu yönüyle, son saldırısından dolayı Hamas'a kızamıyorum. Çünkü İsrail kedinin fareyle oynadığı gibi oynadı hep Filistinliyle. İsrail belki de kendisine saldırmaktan başka yol bırakmadı. Kediyi sıkıştırınca kedi son çare üzerine atlar, cırmalarsa Filistinlinin yaptığı da bundan başka bir şey değil. Bu hakkı teslim etmekle beraber Hamas kazanamayacağı bir savaşa girişmemeliydi diye düşünüyorum. En azından saldıran taraf olmamalıydı. İsrail’in kendisine hep yaptığını, onun silahıyla silahlanarak İsrail’e benzememeliydi. Çünkü düşmanına benzeyen kaybeder.

Sonuç itibariyle Büyük İsrail için yürürlüğe konmuş olan Büyük Ortadoğu Projesi işlemeye devam ediyor. Hamas’ı da bitirirse bunun için önünde bir engel kalmayacak. İnşallah İsrail ağzının sulandığıyla kalır. Çölde serap görmüş olur, amacına ulaşamaz.

11 Ekim 2023 Çarşamba

Hamas Oyuna mı Getirildi? *

Dünyada; 

Yüzü gülmeyen bir millet var mı dense,

Kaç nesli işgal altında doğup büyüdü dense, 

Bir devletleri bile olmadan hep işgal altında kaldılar dense, 

Dünyanın en büyük açık hava hapishanesinde ölüm kalım mücadelesi veriyorlar dense, 

Hiçbir günleri kan ve gözyaşısız geçmiyor dense, 

Dünyada metre kareye düşen nüfus yoğunluğu en fazla yer dense, 

Her ev ve aileden şehitleri ve tutukluları var dense,

Bir yerden diğer yere geçişleri izin ve kontrole tabi dense, 

Kendi ülkelerinde yaşayan nüfustan kat kat fazlası başka ülkelerde sığınmacı veya göçmen statüsünde dense, 

Her türlü olumsuzluğa, yalnızlığa, ölüme ve kendi kaderlerine terk edilmişliğe rağmen bıkıp usanmadan, pes etmeden ve teslim bayrağını çekmeden yokluk içerisinde mücadele etmeye devam eden vs. 

Böyle bir millet var mı dense, herkesin aklına Filistin halkı gelir.

Bu halka tüm bu acıları yaşatan devlet kimdir dense, yine herkesin aklına İsrail gelir. 

Osmanlıdan koparıldıktan sonra bu milletin yüzü hiç gülmedi. Çünkü kendi özbeöz topraklarında parya muamelesi görmeye devam ediyor. 

Büyük İsrail sevdası ve hayaliyle, Arzı mev'ud teranesiyle, Ortadoğu'da zorla kurulan ve kurdurulan İsrail, Ortadoğu'da çıban başı olmaya hep devam etti.

Tüm konjonktür ve küresel güçler İsrail'i var etmek için çaba gösteriyor. Her olup biten olumlu ve olumsuz şeyler de İsrail’in lehine işliyor.

Arap Baharı diye başlatılan süreç İsrail'e yaradı. Çünkü İsrail'e tehdit olan ve tehdit olma ihtimali olan ne kadar devlet varsa ya zayıflatıldı ya da devletsizleştirildi. Mısır eski gücünden çok uzak. Irak, Suriye, Libya gibi ülkelerin yeniden toparlanıp devlet olabilmeleri çok zor görünüyor. Ürdün zaten hiçbir zaman İsrail'e tehdit olmadı. Suriye iç savaşla cebelleşince Lübnan Hizbullah'ının da eski gücü yok.

Verdiğim örneklerden anlaşılacağı gibi Büyük İsrail’i kurmak için planlanan Büyük Ortadoğu Projesi tıkır tıkır işliyor. Çevresinde kendisini tehdit edecek ülke kalmayınca kah Golon Tepeleri yerleşime açılıyor kah Kudüs başkent ilan ediliyor. Nasılsa ABD destekli devlete kimse sesini çıkarmıyor. 

Etrafında tehdit olma potansiyeline sahip tüm devletler birer birer devletsizleştirilince, İsrail için geriye tek tehdit kaldı. O da Gazze'ye sıkıştırılmış, abluka altına alınmış, çevreyle iletişimi kesilmiş Hamas. Kaç ramazandır, mübarek gün ve gece dinlemeden, bayram ve seyran demeden suyumu bulandırdın bahanesiyle Gazze’ye girerek astı, kesti, az sivrileni aldı hapishaneye koydu. Sinir uçlarına dokundu. Sıkıştırdıkça sıkıştırdı. Gelin bana saldırın da gününüzü göstereyim dedi. Daha ötesini de yapamadı. Çünkü her ne kadar arkasında ABD olsa da ABD kendisini BM’de korusa da dünya kamuoyu mazlum Filistinli ve Gazzelinin yanındaydı hep. Ne yapıp ne edip Filistinlinin dünya kamuoyundaki haklı mücadelesini tersine döndürülmeliydi. Çünkü haksız yere saldıran hep kendisiydi.

Nihayet 6 Ekimde Hamas’ın başlattığı savaşla İsrail arkasına dünya kamuoyunun rüzgarını aldı. Nasılsa Hamas 5-6 bin füze ile saldırmıştı. Öyle zannediyorum, dünyanın en iyi istihbaratına sahip İsrail, Hamas’ın savaşa hazırlanmasına ve ülkesine saldırmasına bile bile göz yumdu. Her ne kadar istihbarat zaafı olduğu için karizmasını çizdirse de bundan önce hep kazanan İsrail olduğu gibi bunu da son vuruşuyla kazanacak. Nasılsa halihazırda bu son yaptığıyla kimse Hamas’ın yanında değil. Dünya İsrail’i mağdur görüyor. İsrail de bu mağduriyetin gereği olarak kendimi savunuyorum diyerek hem havadan hem karadan Gazze’yi yerle bir ediyor. Nasılsa Gazze’ye kimse yardım edemeyecek. Böylece kendileri için Ortadoğu’da kalan tek çıban başını da bu şekilde bitirecek. Tıpkı 11 Eylül ikiz kuleler saldırısı sonrası ABD Afganistan’ı işgal etmişse, İsrail de Gazze’yi işgal edecek, yenilir lokma haline getirmek için belki ikiye bölecek. Belki de son vuruş öncesi son hamlesini yapacak. Tüm bunları yapmak için var gücüyle orantısız bir şekilde saldırdıkça saldırıyor.

Allah Filistinlilerin yardımcısı olsun. İnşallah İsrail hedefine ulaşamaz. Halihazırda İsrail’in lehine olan dünya kamuoyu havası kısa zamanda tersine döner. Gelen tepkiler üzerine İsrail sınırlarına çekilir.

*16/10/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır. 

Politiklikten Apolitikliğe *

Siyaset bu milletin sadece seçimden seçime ya da seçim sathı mailine girildiği zaman konuşulan ve yapılan bir şey değil. Bir seçimden diğer seçime konuşulan günlük ve rutin değişmez ana gündemimiz olduğunu hepimiz biliriz. Kadınımız, erkeğimiz, büyüğümüz, küçüğümüz siyaset yaparız. Bunu 28 Mayıs 2023 seçimleri sonuçlanıncaya kadar birbirimizi kırarak, dökerek, küserek, atışarak yaptık. Kendi savunduğumuz parti ya da ittifakı desteklemeyenleri kara listeye aldık. 

2023 seçimleri yapıldı. Kazanan, kaybeden belli oldu. Bu seçimin ardından aşırı politik olmamız hasebiyle 2024 Martında yapılacak seçimler ana gündemimiz olması gerekirken ne iktidarı savunanlarda ne muhalefeti destekleyenlerde siyaset kaldı. Sosyal medyadaki parti trolleri de trollüğü bıraktı. Herkes kabuğuna çekildi.

Muhalefet kendi derdi ve sorunlarıyla yaşam mücadelesi veriyor. İktidar partisi veya ittifakı hiç olmadığı kadar rakipsiz. Ne iktidar mutlu ne muhalefet. Ne iktidarı savunanlar ne de muhalefete oy verenler mutlu. Siyaset namına neredeyse kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Tartışmadan geçtim, kimse siyasi konuşma yapmıyor. Kazananlar da kaybedenler de. Aşırı politik olmuş bu toplum adeta apolitik bir topluma dönüştü. Bu durum bu ülke insanına çok yabancı. İnsanımızda siyasetten bir soğuma var. En iyi ve en kötü zamanlarda bile yüzde otuzu geçmeyen kararsızların oranının yüzde otuz üç buçuk olduğunu sürekli sahada olan Metropol Araştırma Şirketi sahibi ve yöneticisi Özer Sencar söylüyor.

Aşırı politiklikten apolitikliğe evrilmemiz, işimize ve gücümüze kendimizi vermemiz yönünden iyi. Yalnız gecesi, gündüzü, seçim zamanı ve seçim harici sürekli siyasetle yatıp kalkan bu toplum için bu görüntü normal değil. Mayıs seçimlerinden sonra herkesin siyasetten uzaklaşmasını masaya yatırmada fayda var. Bunda siyaset kurumunun güven vermemesi, gelecek vadetmemesi, iktidarın yıpranmışlığı, muhalefetin alternatif olmaması gibi hususların insanımızı siyasetten soğuttuğu söylenebilir. İnsanımız iktidardan sıdkını sıyırmış, muhalefete gitmek istiyor. Muhalefetin durumu işler acısı. Çünkü iktidar ve iktidar alternatifi olma gibi niyet ve dertleri yok. İktidara oy veren pişman, muhalefete oy veren bin pişman. Hasılı vatandaş hiç olmadığı kadar çaresiz. Gitmeli, yeter artık dediği iktidara yine oy vermeye devam ediyor. Öyle görünüyor ki vatandaş siyasetten umudunu yitirmiş, kurtarıcılardan ve kurtarmak isteyenlerden illallah demiş, Allah onları bildiği gibi yapsın diyerek işine, gücüne yönelmiş. Seçimlerin ötelediği acı ekonomi tablosuyla cebelleşiyor.

2024 yerel seçimlerine daha var. Seçim sathı mailine girilmedi. İktidar, özellikle muhalefetin umut vermeyen bu görüntüsü devam ederse, hangisi kazanırsa kazansın, umurumda değil diyecek. Belki de ilk defa sandığa gitme oranında düşüş olacak. Yüzde otuz üç buçuk olan kararsız seçmenin önemli bir oranı tercihte bulunmayacak.

Şu bir gerçek ki halihazırda oy kaybetmesine rağmen iktidar partisi ülkenin en büyük partisi, iktidara alternatif olmak için her seçim piyasaya çıkıp alternatif olamayan parti ve yeni kurulan partiler de seçmene güven vermiyor. Türkiye hiç olmadığı kadar yeni bir parti beklentisi içerisinde. Şayet iyi bir ekiple tüm yelpazeyi kucaklayan yeni bir parti ortaya çıkarsa, seçmen mevcut partilere tekmeyi vuracaktır. Belki de bu içe kapanma, apolitiklik hali bunun habercisidir.

*01/11/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır