16 Eylül 2023 Cumartesi

Özlü Sözler (3)

54.Benim tüm ilgim gelecektedir, çünkü yaşamımın geri kalanını orada geçireceğim. Charles F. Kettering

55.Bırak aklın yürüsün, bedenin onu takip edecektir.

56.Bildiğini zannetmek öğrenmenin en büyük düşmanıdır.

57.Bilen konuşmaz, konuşan ise bilmez. Lao-Tse

58.Bilgeye karşı çıkma, inatçıyla tartışma, iftiracıyla konuşma. Robert Owen

59.Bilgi büyük adamı alçak gönüllü yapar, normal adamı şaşırtır, küçük adamı ise, kibirlendirir.

60.Bilgi insanı kuşkudan, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak da korkudan kurtarır. Konfüçyüs

61.Bilgili bir aptal, bilgisiz bir aptaldan daha aptaldır. Moliere

62.Bilgin ne kadar fazla olursa olsun, Bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.

63.Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak şarttır. Balzac

64.Bir babanın çocuklarına yapacağı en büyük yardım, annelerini sevmektir. Theodore Hesburgh

65.Bir başkasından daha kurnaz olabiliriz ama herkesten kurnaz olamayız. La Rochefaucauld

66.Bir başkasının benden bekleyeceklerinden çok daha fazlasını kendimden isterim.

67.Bir erkeğin bu dünyada sahip olabileceği en değerli şey, bir kadının kalbidir. Josiah G. Holland

68.Bir problemin güç olduğunu söyleme; eğer o güç olmasaydı, zaten problem olmazdı. F. Foch

69.Bir şeyi istediğimiz ve özlediğimiz  zaman, zihnimiz ve gönlümüz yalnızca o şeyin güzel taraflarıyla meşguldür; ama onu elde ettiğimiz zaman yalnız kötü taraflarını düşünürüz. Jonathan Swift

70.Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa, orada güneş batıyor demektir. Çin atasözü

71.Biz, kendimizi sürekli başkalarıyla kıyaslayacak biçimde yetiştirildik; eğitimimiz ve kültürümüz de ona dayanır. Böylece, olduğumuzdan daha başka biri olabilmek için uğraşırız. J. Krishnamurti

72.Bozulduğu zaman, insandan   daha korkunç bir yaratık yoktur. Sophokles

73.Büyük insanların idealleri, sıradan insanların istekleri vardır. Washington Irwing

74.Cesaretin en korkunç düşmanı, korkunun kendisidir, korkulan şey değil, içindeki korkuyu yenmeyi başarabilen insan en büyük kahramandır. George Macdonald

75.Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder. Gazali

76.Çok kazanmak isteyen kaybeder. La Fontaine

77.Dal rüzgarı affetmiştir, ama kırılmıştır bir kere.

78.Dehanın yüzde biri ilham, yüzde doksan dokuzu terdir. Thomas Edison

79.  Doğruyu konuşmak için iki kişi gerekmektedir. Doğru söyleyen doğru dinleyen. Thoreau

80.Düşleri gerçekleştirmenin en kestirme yolu uyanmaktır. J. M. Power

81.Düşmanlarınızı seviniz, çünkü kusurlarınızı yalnız onlar açıkça söyleyebilir. Benjamin Franklin

82.Düşünmeden öğrenmek zaman kaybetmektir. Konfüçyüs

Not: Alıntıdır. 

Özlü Sözler (2)

29.Bağışlamanın miktarı değil, zamanı önemlidir. Jean De La Bruyere

30.Balığın ve misafirin ortak bir yanları vardır. Her ikisi de üç günde kokar.

31.Barış, savaşların son düşüncesidir. Wieland

32.Barışı korumanın en iyi yolu, savaşa hazır olmaktır. G. Washington

33.Barışta oğullar babalarını, savaşta babalar oğullarını gömerler. Krezüs

34.Başaramadığınız zaman düş kırıklığına uğrayabilirsiniz ancak yeniden denemezseniz işte o zaman sizin için her şey bitmiş demektir. Beverly Sills

35.Başının derde gireceğini düşünen insan, şu anda başı dertte olandan daha fazla acı çeker. Voltaire

36.Başkaları için zor olan bir şeyi yapmak, kabiliyetli olmaktır; kabiliyetliler için imkânsız olanı yapmak dâhi olmaktır. Henri Frederic Amiel

37.Başkalarına yaptığın iyilikleri düşünme, onları kıracak neler yaptığını düşün.

38.Başkalarından en özenli bir biçimde saklayacağımız bir duygu varsa, o da nefrettir. Riaval

39.Başkalarını affedemeyen kişi kendisinin de üzerinden geçmekte olduğu köprüyü yıkmış olur. George Herbert

40.Başkalarının düşüncelerine saygı gösterin, hiç kimseye yanlış düşündüğünü söylemeyin. Dale Carnegie

41.Başkalarının sana minnet duymasını bekleme. Gücenilmemek yeterli bir lütuftur.

42.Başkalarının yapmayı güç buldukları şeyleri yapmak yetenek, olanaksız olan şeyleri yapmak ise dehadır. H. F. Amiel

43.Başkasından üstün olmamız önemli değildir. Önemli olan dünkü halimizden üstün olmamızdır.

44.Başlangıcı olan bir şey, nasıl olsa biter. Quintilian

45.Bazı insanlar bir kemik parçası için kendilerini köpek yerine koyarlar. İsveç Atasözü

46.Bazı konuşmacılar konuşurken ellerini nereye koyacaklarını bilemezler. En iyisi elleriyle ağızlarını kapamalarıdır. Tomaz Gonzaga

47.Bazı kuşlar diğerlerinden daha yüksekten uçar. Friedrich Nietzsche

48.Bekleyebilen için her şey iyi sonuç verir. Tolstoy

49.Ben 14 yaşındayken babam o kadar cahildi ki yakınımda olmasına dayanamazdım. Ama 21'ime geldiğimde, öyle çok şey biliyordu ki yedi yılda nasıl öğrendiğine şaştım. Mark Twain

50.Ben yalnız barışsever değil bir barış savaşçısıyım. İnsanlar savaşa savaş açmadıkları sürece hiçbir şey savaşları ortadan kaldırmayacaktır. Albert Einstein

51.Ben yalnızca annenim göz yaşlarına katlanamam. Virgil

52.Bencil adam, can sıkıntısından kurtulamaz. Geothi

53.Beni yüceltmek isteyenlerin benden daha yüksekte olmaları gerekir. Emerson

Not: Alıntıdır. 

13 Eylül 2023 Çarşamba

Tek El

Varlığında, yokluğunu hissetmediğimiz tüm organlarımızdan bir tanesi eksik olunca veya işlevini görmeyince organlarımızdan her birinin ne kadar önemli olduğunun farkına vardığımız gibi bir haftadır sol elim işlevsiz olunca, iki elin birlikte ne kadar önemli ve vazgeçilmez bir organ olduğunu anlamış bulunmaktayım. 

Elimde bağ dokusu bozukluğu (Dupuytren Kontantürü) vardı. Çözümü ameliyatmış. Gidip bir el cerrahına ameliyat oldum. 

Ameliyat olduğum sol elimde yarım atel var. Elim dirseğime kadar sarılı. Tedavim üç haftayı bulacakmış. Bu demektir ki sol elim bu zaman zarfında sarılı olacak ve kullanamayacağım.

Tek el ile kalınca elin de diğer organlar gibi bir nimet olduğunu anlamam uzun sürmedi. Ne kadar şükretsem azdır. Tek bir el bile şükür için değer. Ya bir de hiç elim olmasaydı... 

Elimin biri sarılı ve kullanamıyorum diye karalar bağlayacak halim yok. Çünkü hayat devam ediyor. İki eli de olmadığı halde hayata tutunanlar var. Bereket elimi kullanamama durumu üç haftalık geçici bir süreyi kapsıyor. Üstelik kullanamadığım el sol el. İyi ki sağ elim aktif. Şayet sol elim alçıda olsaydı hayat benim için daha zor olurdu. Çünkü sol el çoğu kimsenin sağ el gibi kullanmadığı elidir. Bir nevi sol el sağ elin yardımcısıdır. 

Bu durumda bütün yük sağ elime bindi. Her bir işimi kimseden destek almadan tek elle yapabiliyorum:

Elbisemi giyebiliyorum. Çorabımı giyip çıkarabiliyorum. Aksatmadan işime gidip geliyorum. Alışverişe gidip tek elle taşıyabileceğim kadar alışveriş yapıyorum ve eve kadar taşıyorum. Yürüyüşümü yapıyorum. Toplu taşımaya binip iniyorum. Tek eli yıkamadan banyomu yapabiliyor, abdest alabiliyor, namazımı kılabiliyorum. Çay demleyebiliyorum vs. Hasılı kendi kendime yetebiliyorum. 

Her şeyimi iki el varmış gibi düzgün yapabiliyor muyum? Hayır. Nasıl yapabilirim ki. Şayet tek el ile her şeyi mükemmel yapabilseydik, ikinci elin olmasına gerek yoktu. Ama kimseye muhtaç ve yük olmadan olduğu kadar yapabilmenin hazzı bir başka.

Bir an için kullanamadığım el sağ el olsaydı, işte hayat o zaman benim için çekilmez olur, üç hafta geçip bitmezdi. Çünkü sol eli bazı işler haricinde kullanmadım. Ne yemek yiyebilir ne bir şey yazabilir ne de giyinebilirdim.

 Bu halime de şükür. 

Mülakat Gibi Mülakat *

Habertürk TV kanalında, Kemal Öztürk'ün hazırlayıp sunduğu programa katılan Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin, öğretmen alımından, mülakata varıncaya kadar bir dizi sorulara cevap verdi.

Yapılan açıklamaları ilginç bulduğumdan kısaca değinmek istiyorum. Bakanın açıklamasından, yeni öğretmen alımlarının 2024 bütçesi çıktıktan sonra olacağını, mülakat süreci ile birlikte yeni alımların zaman alacağı anlaşılıyor. Bu açıklamadan, ilk atama öğretmen alımlarının en erken 2.dönem olacağı ortaya çıkar. Deprem bölgesinden çoğu öğretmenin tayin istediği, çoğunun tayini çıktığı göz önüne alınırsa, bu demektir ki deprem bölgesindeki okullarda, bulabilirlerse çoğu branşlarda ücretli öğretmen çalışacaktır. 

"Erdoğan'ın mülakatlar kaldırılacak" sözü hatırlatınca, "Erdoğan'ın mülakatlarda değil, işleyişinden rahatsız olduğunu, bundan hareketle mülakatları mülakat gibi yapacağız" dedi Sayın Tekin.

Mülakatların içeriğine dair ise "Mülakatlara üç katı adayın davet edileceğini, adaylara daha önce hazırlanıp dijital ortama aktarılan sorular sorulacağını, aday çektiği soruyu uzman ve başöğretmenin de bulunduğu komisyonun huzurunda 45 dakika ders işler gibi anlatacağını, kayda girmesi bakımından sorunun yazılı cevabının alınacağını, komisyonun önündeki kılavuz gereği puanlama yapacağını, mülakatın tüm aşamalarının video ile kayıt altına alınacağını" açıkladı. Kısaca mülakatlar mülakat gibi yapılacak. 

Bu yazıyı ele almamın nedeni "mülakatların mülakat gibi yapılacak" sözüdür.  Bu söz her tarafa çekilebilen ve konuşulmaması gereken bir sözdür. Bu sözden, daha önceki mülakatların olması gereken mülakat kriterleri gibi yapılmadığı anlamı çıkar. Gibi teşbih edatından öylesine mülakat yapacağız anlamı da çıkar. Ama herkes önceki mülakatlar usulüne uygun yapılmadı şeklinde anladı ve bu bir itiraftır. Burada şunu sormak gerek. Bu mülakat denen ucube sistem dünden bugüne uygulanan bir sistem değil. Yıllardır bu sistem uygulanıyor. Bugüne kadar kriterler konmadan ve konan kriterlere uyulmadan, laf olsun diye yapılan mülakatlarda binlerce kişi mağdur oldu veya bazıları ihya oldu. Çünkü mülakat demek torpil demektir, ahbap çavuş ilişkisi demektir. Mülakatlarda düşük puan verilerek elenen ve atanamayan o kadar adayın hakkını kim teslim edecek, onların mağduriyetleri nasıl giderilecek? Mülakatlar mülakat gibi yapılacak sözü bile toplumda tepki çekmediğine göre önceki mülakat mağdurları mağdur olduklarıyla kalacak.

Kim, ne derse desin, Bakan neyi kastetti ise kastetti. Tek başına bu söz bile daha önceki mülakatları mercek altına almayı, geçmişte usulüne uygun yapılmayan mülakatların hesabını sormayı gerektirir. Üstelik Bakanın, adam gibi mülakat yapacağız diyerek ortaya koyduğu mülakat kriterleri Amerika’yı yeniden keşfetmeye benzer. Çünkü bu kriterler yazılı beyan ve kamera kaydı geçmişten bugüne hep söylene geldi. Ama birileri ben yaptım oldu deyip bu istekleri kulak ardı etti.

Söz mülakattan açılmışken, yazılı gibi ölçülebilir kriterler varken mülakat neyin nesi? Yazılı sınavları sanırım birileri kolay sanıyor. Bunu o sınava hazırlayanlara sormak gerek. Üstelik seçimden önce kaldırılacak denmesine rağmen adayları 45’er dakikalık mülakata almanın hiç mantıklı bir izahı yok.

Mülakat yapılmasın mı? Yapılsın. Ama herkese yapılmasın. Kime yapılsın? Devleti bir il veya ilçede ya da yurt dışında   birinci derece temsil edecekler mülakata alınsın. Öyle ya devleti temsil makamında olacak. Diksiyonuna, tipine, boyuna postuna, giyim ve kuşamına, vizyon ve misyonuna bakılsın. Diğerleri için mülakata gerek yok. Yazılı sınavına göre ataması yapılsın. İstenen görevleri yerine getirirse ne ala. Yerine getirmemekte direniyorsa, işini savsaklıyorsa veya yetersiz kalıyorsa, gereği yapılsın.

Tek kelimeyle Bakanın bu sözü büyük bir gaftır. Önceki mülakat kurbanlarıyla dalga geçmektir.

*15/09/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.

11 Eylül 2023 Pazartesi

Açıktan Okumaya Kısıtlama *

Değişiklik yapılan Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğine göre açık liselere geçişlerde kısıtlama geldi. Buna göre;

*millî sporcular,

*kaynaştırma öğrencileri,

*koruma kanunu kapsamındaki öğrenciler,

*şehit ve gazi çocukları,

*Bakanlıkça mazereti uygun görülenler,

*Yönetmeliğin ilgili hükümlerine göre örgün ortaöğretim kurumlarında okuma hakkını kaybeden öğrenciler,

Gibi istisnalar dışında açık liseye nakil ve geçişler yapılamayacak. Bu demektir ki

*Ortaokul 8.sınıfı bitirip sınavla bir okula yerleşen,

*Adres kaydına göre bir okula yerleşen,

*Okulunu beğenmeyen,

*Okumak istemeyen,

*MESEM’e kayıt yaptırmadan herhangi bir meslek öğrenmek isteyen,

*11 ve 12. sınıfı sınavla veya sınavsız öğrenci alan liselerde örgün olarak okuyup üniversite sınavına hazırlanmak için daha fazla zaman ayırmak isteyen,

Gibi nedenlerle açık liseye geçiş ve nakil yapılamayacak. Kısaca ortaöğretimde okuyan her öğrenci istediği zaman açık liselere kayıt yaptıramayacak. İlla açık lisede okuyacağım diyen öğrencinin ikinci defa kalmak suretiyle okuma hakkını bitirmesi ya da Bakanlığın uygun gördüğü mazeretlere sahip olması gerekiyor.

Bugünkü sınav sistemiyle lisede kalmak için öğrencinin çok çaba sarf etmesi gerekiyor. Çünkü 3 zayıfı olduğu halde 50 ortalamasını yakalayan ve alt sınıflardan da 3 sorumlu yani 6 zayıfı olan öğrenci sınıf geçebiliyor. Bakanlığın uygun gördüğü mazereti de yoksa istese de istemese de örgün eğitimde okumak zorunda.

Bakanlığın bu Yönetmelik değişikliğiyle, özellikle son sınıflarda sınavla öğrenci alan ve bir hedefi olan başarılı öğrencilerin açık liseye geçmelerini önlemek amacı taşıdığı aşikardır. Gerçekten son yıllarda fen liseleri de dahil olmak üzere başarılı liselerin çoğu şubeleri kapanmaktaydı. Bu da okul normunda sıkıntı meydana getirmekteydi. Bu yönüyle Bakanlığın kısıtlamaya gitmesi yerinde bir karar. Yalnız okuma hedefi olmayan ve mesleki eğitime de gitmeyen, 8.sonıfı bitiren öğrencilere açık liseyi kapatmak suretiyle örgün eğitimde zorla tutmak anlaşılır gibi değil. Tamam, önüne gelen açık liseye kayıt yaptırmasın, açık liseye kayıt yaptırıp beğenmedim deyip tekrar örgün eğitime devam etmesin. Maymun iştahlıların önüne geçsin. Bakanlığın ne yapıp ne edip ortaokulu bitirip belli bir başarı puanını yakalayamayan öğrencilere örgün eğitimin dışında MESEM ve açık liselere kayıt yapma zorunluluğu getirmesi lazım. Bir de meslek sahibi olmak isteyen ve çalıştığını belgeleyen Öğrencilere açık lise kapısını açması gerekir.

Açık lisede okuyan öğrencilerin sınavlarına da ciddiyet gösterilmesi gerekir. Salgınla beraber başlayan, salgından sonra da uzaktan sınav açık liselerin cılkını çıkarmıştı. Bu süreçte çoğu açık liselinin sınavlarını başkası çözerek mezun olup lise mezunu oldular. Zaten bu ciddiyetsizlikten dolayı açık liselere geçişlerde anormal artışları olmuştu.

*18/09/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.

Sazanı Bol Ülke *

İnternetin hayatımızda yaygınlaşması ile birlikte Facebook, Twitter, İnstagram gibi sosyal medya ağları da hayatımıza girdi. Bugün bu platformlarda bir veya birkaçını kullanmayan neredeyse yok gibi. Bu alem sanal olsa da gerçek hayatın nabzı buralarda atıyor. İnsanlar gezinme, paylaşım yapma, yorum yazma, merak, sesini duyurma, gerçek hayatta olup bitenle ilgilenme, eski arkadaşlarını bulma vs. nedenlerle günün önemli bir kısmını bu alemde geçiriyor.

Bu sosyal ağlar üyelerinden herhangi bir ücret talep etmiyor. Hatta ücretsizdir, ücretsiz olmaya devam edecektir açıklamasına yer veriyorlar. Gelirlerinin reklamlardan olduğunu belirtiyorlar. Sorarım size. Bu devirde ücretsiz kim kime hizmet eder? Bilinen bir gerçek var ki bu ağlar ücretsiz. Reklamlardan veya başka yollardan öyle ücret alıyor olmalılar ki paraya para demiyorlar. 

Reklam veya başka şekil kazanmaya devam etseler de isteseler üyelerden az veya çok ücret alabilirler. Buna rağmen niçin ücret talep etmiyorlar? Amaçları insanlığa hizmet mi? İnsanlar arkadaş ve takipçi sayısını artırsın, bu alemde tanışsın, bilgi paylaşımı yapsın diye mi bu ağları açıp ücretsiz hizmet veriyorlar?

Herkese açık ve ücretsiz bu ağların bir gizli ajandası olabilir mi? Bence var. Toplumun kimliğini çıkarıyorlar. Bu toplum kimdir, neden hoşlanır, neden nefret eder, yumuşak karnı, kırmızıçizgisi, fikri ve zikri nedir, toplumun hangi kesimi daha güçlü, toplumun sinir uçları nelerdir, hangi konularda galeyana geliyorlar, nasıl kutuplaşıyorlar gibi hususları belirlemek için bu alemlerin devreye sokulduğunu düşünüyorum.

Toplumun kimliğini sanal alem vasıtasıyla çıkardıktan sonra toplum üzerine plan ve projeler hazırlanıp zamanı gelince servis etmek üzere hazır bekletiyorlar olabilir.

Örnek vermek gerekirse, zaman zaman aslı astarı olmayan bazı paylaşımlar servis ediliyor. Bakalım bu toplumun kaçı yutacak, gözü kapalı paylaşacak diye. Mesela “Facebook’un 4.99 dolar olacağına dair” Haber 4 kanalı adı verilerek paylaşım yapılıyor. Bunu haber veren Larry isimli birisine teşekkür ediliyor. Hesabımdan para çekmesine, fotoğraflarımı kullanmasına izin vermiyorum deniyor. Bu asparagas haberi paylaşan paylaşana. Üstelik bu paylaşımı yapanlar arasında “Sen de mi Brütüs” diyebileceğimiz profesörler bile var.

Bu paylaşımı yapanlar, İnternete yazıp Haber Dört Kanalı var mı araştırması bile yapmıyor. Teşekkür ettikleri Larry isimli birisi var mı, bunu da bilmiyorlar. Bunların her birinin iyi bilip uygulamadığı, Hücurat süresi 6.ayettir. Bu ayet bir fasık size bir haber getirirse pişmanlık duymayasınız diye araştırma yapmayı emrediyor.

Paylaşım yapanlardan tanıdıklarımıza bunun aslı yok dediğimizde, “Aslının olmadığını ben de biliyorum ama yine de paylaştım” diyenlerin sayısı da az değil. Bu tipler yoğurdu üfleyerek yiyen, ne olur ne olmaz diyerek kendilerini garantiye almak isteyen tipler. Bunları bir ara çok yaygın olan “Şu eline geçen mesajı on kişiye gönderirsen dileğin gerçekleşir, göndermeyenin evi yandı” mesajlarına çok benziyor.

Bu ve benzeri mesaj, haber ve paylaşım yapanlar, bir toplumda ne kadar sazan var, ne kadarı böyle paylaşımlara atlıyor istatistiğine katkı sağlıyorlar. Bugün inanmadığı şeyi gözü kapalı paylaşan bu insanlar birilerine, zamanı gelince biz her şeyi yuttururuz istatistiği veriyor.

Diyanet oldu olacak, bu tür paylaşımlara atlayan sazanların da etlerinin yenebileceğine dair fetva verse, şu ekonomik girdapta bu millet iki ayaklı sazan yemekten bayram eder.

*13/09/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.

9 Eylül 2023 Cumartesi

Sınav Sistemi Değişmeli *

Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği, her dönemde yapılması zorunlu yazılı sınavlardan bir tanesinin test usulü yapılmasına imkan veriyordu. Yeni değişiklikle, çoktan seçmeli test usulü sınav kaldırıldı. Sınavların tamamı klasik yapılacak. Hayırlı olsun demek düşer bize. Yalnız;

TYT, AYT, KPSS başta olmak üzere tüm merkezi sınavlar test usulü iken liselerdeki bu klasik sınav değişikliği anlaşılır gibi değil. Çünkü lise boyunca test yüzü görmeyen bir öğrenci, lise sonda ilk defa test usulü merkezi sınavla karşı karşıya kalacak.

Mademki liselerde sınavlar klasik usulle yapılacaksa, merkezi sınavlar da klasik olmalıdır. Gördüğüm kadarıyla ÖSYM'den böyle bir açıklama yok.

Sınavların klasik yapılmasına dair değişikliğin zamanlaması da manidar. Çünkü okul, ilçe ve il zümreleri yapıldı. Her branş zümresinde sınavların ne şekil yapılacağı karara bağlandı. Akabinde gelen bu değişiklikle, zümre kararlarının bir anlamı kalmadı. Keşke bu değişiklik yeni öğretim yılı başlamadan önce yapılsaydı.

Hem liselere girişte yapılan LGS hem de üniversiteye girmek için yapılan TYT, AYT, YDT ve üniversite sonrası girilen KPSS’lerde merkezi sınav puanı geçerli olduğuna göre ortaokul ve liselerde her dersten öğretmenlerin sınav yapmasının ne anlamı var? Öğretmenin yaptığı her sınav kağıt kürek israfından başka bir şey değil.

Üniversite sınavlarında lise diploma puanının biraz etkisi olsa da ortaokul ve liselerde öğretmenlerin yaptığı sınavların sınıf geçme ve liseden mezun olma dışında bir katkısı yok. Ortaokul kademesinde okul bazında yapılan sınavlar bildiğim kadarıyla adrese dayalı lise yerleştirmelerinde işe yarıyor. Okullar bazında her öğretmenin yaptığı sınavlar ne derece objektif olabilir? Bir okulun X ders öğretmeni sınavda kolay soru sorarken diğer okulun öğretmeni zor sorabiliyor. Bir öğretmenin notu bol iken diğerinin notu kıt olabiliyor. Kısaca kırsal ve şehir merkezinde bulunan farklı okulların başarı ve puan kriterleri ölçülebilir, genel geçer kriterler olmadığından başarı, başarısızlık ve puanlarda bir görecelilik söz konusudur.

İki farklı sınav türü ile ayrı ayrı sınav yapmaktansa, her sınıf seviyesinde sınavları merkezi yapmanın usul ve esaslarını belirleyip pratiğe geçirmemizde fayda var. Üzerinde düşünülür hayata geçirilirse, bu sınav sisteminin daha yararlı olacağını düşünüyorum.

Ortaokul ve liselerde her sınıf seviyesinde merkezi sınav yapmak için ne yapılabilir?

Öğretmenin görevi girdiği derslerin kazanımlarını anlatmak olmalıdır. Ayrıca sınav yapmamalıdır. Öğrencilerin kazanımları öğrenip öğrenmediğini ölçmek için kazanım değerlendirme sınavı yapabilir.

Öğrencilere öğretmenlerin yaptığı tek sınav, 5.ve 9.sınıf seviyesinde bir üst sınıfa geçme başarısını ölçmek için yapılmalıdır.

6.7.ve 8.sınıfın her döneminde birer tane olmak üzere tüm sınavlar işlenen kazanımlardan merkezi yapılmalıdır. 6.7. ve 8.sınıfın her döneminde ikişer olmak üzere toplamda 6 sınav yapılmalıdır. Bu altı sınavın aritmetik ortalaması ile öğrenci sınıfını geçebilmeli ve lise tercihi yapabilmelidir.

Aynı şekilde 10.11.ve 12.sınıfın her döneminde birer tane olmak üzere yapılan toplam 6 merkezi sınav puanının ortalaması ile öğrenci sınıf geçebilmeli, mezun olabilmeli, diploma puanı alabilmeli. Ayrıca bu üç yılın ortalaması ile üniversite ve bölüm tercihi yapabilmelidir.

Bu sınav türü ile

Klasik ve test sınav türünde birlik sağlanacak.

Öğrenci tek sınavla lise ve üniversite tercihinde bulunmayacak. Üç yılın ortalaması ile okul ve bölüm tercih etmiş olacak.

Üç yıllık ortalama, öğrencinin durum ve başarısını ölçmek için daha objektif bir kriter olur.

Bu tür merkezi sınavla her sınıf seviyesinde yapılan sınav ortalaması ile üniversiteye girileceği için ayrıca mezuniyet sonrası sınavlara hazırlanma durumu ortadan kalkacak, yığılmanın önüne geçilecektir.

Lise ve üniversite tercihi 6 sınavın ortalaması ile yapılacağı için öğrenci ve velide “heyecanlandı, kaydırdı” gibi mazeretler olmayacak.

*11/09/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.