Hayatta hiç klimam
olmadı. Çalıştığım yerlerde klima olduysa da serinlemek için ne yazın ne de
kışın ısınmak için çalıştırdım. Benim için elektrik yakıyordu hepsi. Elektriğin
ise şakası yoktu. Çünkü pahalıydı.
Bazıları soğuk olduğu
için çalışma yerine ısıtıcı getirse de ben böyle bir şey yapmadım. Odayı nasıl
bulduysam, öyle kullandım. Kalorifer arızaya geçse dahi böyle bir şeye
yeltenmedim. Elektrik gider diye evimde kullanmadığım ısıtıcıyı çalışma
ortamında da kullanmadım.
Adana'dan sonra gördüğüm
ilk klima, son katta oturan komşunun klimasıydı. O evinde serinlerken bense
dışarı çıkarken klimadan üzerime damlayan su ile serinlerdim. Klimadan çıkan
suyu ağlayan insanın gözyaşına benzetirdim. Klimasından bu şekil müstefit olduğum
komşum hakkını helal etsin.
Hoş, klimam olmasa da
olur. Sahilde olsam neyse. Yaşadığım şehirde klimaya ihtiyaç yoktu bana
göre.
Klimaya ihtiyaç
hissetmesem de bir vantilatörümüz bari olsun. Çok sıcaklarda biraz çalıştırırız
yönlendirmesine, ilk zamanlar karşı çıksam da gidip aldım bir tane ayaklısından.
(Tüm alışverişleri böyledir. Önce olmaz derim, direnirim. Ardından gider alırım.)
Tam ne zaman aldım bilmiyorum ama bir 15 yıldır kullanıyoruz. Evin bir nevi emektarı
oldu. Eski olduğuna bakmayın. Fazla kullanılmadığından mıdır daha yepyeni ve
çalışır vaziyette. Zaten fazla da kullanmadık. Aşırı sıcaklarda çocuklar
zaman zaman kullandı.
Pek kullanmasak da biz
taşındıkça evden eve bu vantilatör de taşındı durdu. Son taşınmamızda gazi
oldu. Ayağından yaralandı. Daha doğrusu taşıma garantili, evden eve taşıma
şirketinin Suriyeli olmayan öp öz Türk elemanı ayağını kopardı. (Anlaştığım
taşıma şirketi diğerlerinden pahalı taşıdı. Pahalı olma gerekçesini de bizde
Suriyeli çalışan yok. Diğerlerinde hep Suriyeli. Bizim çalışanlar hep Türk. Biz
özene bezene taşırız demişti.) Hem de bunu gözümün önünde yaptı. Kamyonun en
üstüne koydukları vantilatörü uzanıp almak için bir iki zıpladı. Tutamadı.
Üçüncü de ayağından yakaladı. Kendine doğru çekti. Gelmedi. Takılan yerden
kurtarmak için bir ayağından aşağıya doğru eğmeye çalıştı. Ayak eline geldi ama
vantilatör gelmedi. Eline gelen ayağı bir kenara koydu, diğer eşyalara yöneldi.
Eşyaları ala ala nice sonra vantilatörü alma noktasına geldi. Vantilatörü aldı,
kopardığı ayağı da yerden. Takmayı denedi birkaç kez. Beceremedi. “Bunun ayağı
çıktı. Alın bunu sonra takarsınız” dedi, elimize uzattı. Sağ olsun bu iyiliği
kim yapar.
Elime alıp bakınca,
kırıldığını gördüm. Adamdan, kardeş, kırdım, kusura bakmayın demesini bekledim.
Demedi. Ben de bir şey demedim. Alıp evin bir kenarına koydum.
Ayağı kırık olduğundan geçen yıl kullanamadık. Bu yıl küresel ısınmadan mıdır son yıllarda eyyamı bahur adı verilen sıcaklar tüm Türkiye'de olduğu gibi ilimizde de sıcaklığını fazlaca hissettirir oldu. Gündüzleri neredeyse dışarı çıkılamıyor. Evde sıcaklık hissettikçe vantilatörün ayağı kırık olmasaydı, biraz çalıştırsaydık dedik durduk. Olmayacak böyle şuna bir baktıralım, sanırım kaynak gerek dedik. Bu işten anlayanlardan biri buna kaynak olmaz, plastik bu dedi. Dikkatli bakınca ayak profilden, ayak bağlayıcı ara parçası ise plastik. Plastik kısmı tamamen koparak borunun içinde kalmış. Bu ancak yapışır dedi. Yapıştırdık. Yük binince yapışkan işe yaramadı. Hırdavatçıya gittim. Şuna uygun kuvvetli bir yapıştırıcı ver ya da ayak bağlayıcı satılırsa alalım dedim. Vantilatör işi yapan birine gönderdi. Aradığım parça yokmuş onlarda. Servisine gideyim dedim. Bulamazsın dedi. O zaman ne yapalım dedim. Şu yapıştırıcı bunu yapıştırır dedi. Alıp eve geldim. Tarif üzere yapıştırdım. Üç saat geçtikten sonra vantilatörün üst kısmını geçirdim. Yük binince ayak düştü. Çarşıya git gel, yapıştırıcıya para ver, yapıştırma işiyle uğraş. Uğraşın sonunda tüm emekler boşa gitsin. (Devam edeceğim)