Ana içeriğe atla

Cuma Tatil Olmalı mı?

04.08.2023 tarihli Cuma hutbesinin konusu, CUMA: HAFTALIK BAYRAM GÜNÜMÜZ başlıklı yazı idi. Cumaya gidenler bu hutbeyi dinledi. Namazını kılan işine gücüne dağıldı.

Bu hutbenin ardından bir cuma daha geçti ama taraflar arasında bu hutbenin yankıları devam ediyor. Bir kesimin tepkisini diğer kesimin göğsünü okşayan hutbenin son paragrafında geçen şu cümleler idi. “İş yerlerimizdeki mesai saatlerini, okullarımızdaki ders programlarını Cuma namazının vaktine göre düzenleyelim”. Bir kesim, iş yeri ve okulların cuma namazına göre ayarlanması isteğinin bir ileri aşamasının cuma gününün tatili olacaktır demek suretiyle tepkilerini dile getirirken diğer kesim ise “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın yanındayız! Başkanın cuma günleri öğrencilerin ve çalışanların namaz vecibelerini yerine getirebilmeleri için çalışma ve ders saatlerinin düzenlenmesine yönelik teklifini destekliyoruz. Bu konuda verilen tepkileri doğru bulmuyoruz." paylaşımıyla sosyal medyada Sayın Erbaş'a destek veriyor. 

Böyle bir tartışmaya şaşırmadım. Çünkü bu ülke için vakayı adiyedendir bu tür tartışmalar. 

Tepki gösterenlere gelelim. Bu ülkede cuma günleri tatil olmaz. Tatil olsa da kıyamet kopmaz. Zaten daha önce cuma günleri tatil idi. Dünyayla entegre olmak amacıyla cuma günü tatili kaldırılmıştır. Şu aşamada ve daha sonra cuma gününün tatil olmasına ihtiyaç var mı? Yok. Cuma günü çalışmak, okumak cuma namazına mani midir? Değil. Zaten cuma ayetinin devamında "Namaz kılınınca yeryüzüne dağılın. Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın" demek suretiyle Allah cuma gününün tatil edilmesini, yatılmasını istemiyor. Bilakis çalışmayı teşvik ediyor. Çalışan ve okuyanlar için cuma namazı planlaması, cumaya gidecekler için bir kolaylıktır. Böyle bir planlama laikliğe falan aykırı olmaz. Devletin kuralları da çiğnenmiş olmaz.

Cuma namazı planlamasını yanında cuma günlerinin tatil olmasını isteyen bir kesim yok mu? Var. Bunlar "Nasıl ki cumartesi Yahudilerin, pazar Hıristiyanların bayramı ve ibadet günü ise bugünler bundan dolayı tatil oluyorsa, cuma da Müslümanların bayramıdır ve cuma namazı vardır. Bugün tatil olsun, rahatça cuma namazı kılınsın" diyor. Cuma planlamasına tepki gösterenlerin endişesi bu tür söylemlerden kaynaklanmaktadır. “CUMA: HAFTALIK BAYRAM GÜNÜMÜZ” başlığı da tatil havasını içinde barındırıyor. Çünkü bizde bayram demek tatil demektir. Bayram günü çalışılır mı? Uzanıp yatacağız anlaşılır.

Çalışan ve öğrenciler için cuma planlaması teklifine destek verenlere gelince, sanırsın ki bu insanlar bu ülkede yaşamıyor. Çünkü okullar, cumaya gitmek isteyenler ibadetini yapabilsin diye öğretmenlerin ders programını nicedir ona göre planlıyorlar. O gün kadın öğretmenlere ders veriyorlar. Erkek öğretmenlere ya o gün ders vermiyor ya cuma saatine gelen ders saatini boşaltıyor ya da cuma saatine göre sabah dört saat işleniyorsa, yerine göre beş saate çıkarıyor, beş işliyorsa dörde indiriyor. Ders saati bile olsa cumaya gitmek isteyen öğrenci ve öğretmen rahatça cumasına gidiyor. Yanlış hatırlamıyorsam, yetkili konfederasyon ile hükümet arasında yapılan maaş ve özlük hakları görüşmesinde; memur, öğretmen ve personele cuma kolaylığının sağlanması maddesi uzlaşılan maddelerden biri. Yine bildiğim kadarıyla cuma namazı kolaylığı için okullara yazı gönderildi. Memur ve işçi hakeza cumasına gidiyor. Kısaca çalışan ve öğrenciler için cuma namazına gitme kolaylığı nicedir sağlanıyor. Cuma kılmak isteyenler için ülkenin hiçbir yerinde ve kurumunda bir zorluk çıkarıldığını düşünmüyorum. Durum bu iken yani sözlü veya fiili olarak bir cuma engeli yok iken hutbede, böyle bir planlama yapılmasının istenmesi manidar. Manidar olduğu kadar gereksiz bir tekliftir. Bu teklif namaz kılan birine namazını kıl veya namaz kılmasına izin veren birine buna izin ver demek gibidir.

Kısaca bu ülkede kimseye cuma zorluğu çıkarılmıyor. Ülkenin böyle bir sorunu yok. Olmayan sorun üzerine konuşmak abesle iştigaldir. Erbaş, zait teklifte bulunacağına, “Bu ülkenin üretim sorunu var. Üretmiyoruz, tüketiyoruz durmadan. Üretime gereken önemi verelim, gereksiz harcama yapmayalım. Cuma ile işi, namaz ile işi karıştırmayalım. İkisini birlikte yürütelim. İkisi birbirine mani değildir. İşte namazımızı kıldık. Şimdi üretme zamanı. Haydi herkes işinin başına, deseydi namazdan sonra rızkınız için dağılın ayetine uygun hareket etmiş olurdu.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Bilir bilmez bazı konularda ahkam kesmek istemem. Ancak, Cuma suresinin 9. ve 10.ayetleri mealen: " Cuma namazı için çağrıldığınızda alış-verişi bırakın, namazdan sonra rızkınızı aramak için yeryüzüne yayılın." şeklinde olması, sizin de bahsettiğiniz gibi, Cuma gününün Cuma namazı münasebetiyle tatil edilmesine gerek yoktur diye düşüncemi belirtmek isterim.

    Ancak, bu işi başörtüsü gibi sulandırarak vatandaşı bu tartışmanın içine çekip, iyi gitmeyen ülke gidişatını unutturmak için malzeme olarak kullanmak üzere alıştırmalar yapıyorlar.
    Sağlıcakla ve esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cuma 9 ve 10.ayetler belirttiğiniz gibi. İş, namaza mola, tekrar iş diyor Allah. Yani ikisini birlikte götürün. Ne tamamen işe ne de ibadete ayırın günü demek istiyor.
      Siyaset başörtüsü olmak üzere bu ülkede neleri emellerine alet etmedi. Cumayı da kullanabilir. Bakarsın bir seçim öncesi pekala cuma tatili gelebilir. Başörtüsüne çok ekmek yendi, biraz da cumadan yenirse hiç şaşırmam.

      Sil
    2. Yorumumu tasdikleyen yorumunuz için çok teşekkür ederim. Demek ki, sıradaki uğraşı konumuz CUMA olacak.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde