Avukatsınız. Aynı zamanda bir partinin il başkan
yardımcılığını da bir müddet yürüttünüz. Avukatlıktaki başarınızı siyasette de
vekil olarak taçlandırmak istediniz. Bir partiden milletvekili adayı oldunuz
ama kazanamadınız. Olabilir. Zira seçimlerde kazanmak da var, kazanamamak da.
Sonra dünyanın sonu değil bu. Zaten bir işiniz var. O işinize devam edersiniz.
Hele bir de tanınmış bir avukat iseniz, paraya para demezsiniz.
Sizdeki
bu meslek, başarı, kazanma durumu ve vizyon, keşke eşinizde de olsaydı. Gerçi
eşiniz de müdür ama özel okul müdürlüğü onunki. Çünkü çoğu özel sektör dolgun
ücret vermediği gibi iş garantisi de vermez. Ne olur ne olmaz, en iyisi devlete
dayamalıydı sırtını, bir de size. Çünkü her başarılı erkeğin arkasında mutlaka
bir kadın eli olur. Ama nasıl olacaktı bu? Zira devlete girmek için KPSS
sınavlarına girmesi gerekecek. Mülakata çağrılacak üç/beş katı adayın arasına
girecek. Yüksek puan almak için hakkaniyet ölçüsünde görev yapan komisyonun
sorduğu sorulara bir bir cevap verecek. Atanmak için tercihte bulunacak. Ölme
eşeğim ölme… Haydi bunların hepsini göze aldı. Ya tercih edeceği kuruma yüksek
puanlı biri göz dikip atanırsa, işte o zaman ayıkla pirincin taşını. Burada
aile birliği de önemli. Kendisi bir yerde kocası başka yerde olamazdı.
Aslında
bu yolların hiçbirine gerek yok. Çünkü sınav her şey değildir ki. Bir de
sınavsız alım diye bir şey var, değil mi? Belediyeler de bunun için biçilmiş
kaftandı. Çünkü buralara DMK'nin istisnai memur hükmüne göre bakanlık izniyle atama
yapılabilirdi. Üstelik böyle bir yere girerse hiç memurluk yapmadan ve yükselme
sınavına girmeden direk müdür olarak başlayabilirdi. Zaten kocası özel sektörde
müdürlük yaptıktan sonra belediyede memurluk yapması uygun düşmezdi. Bunları
yapmak aslında kendisi için çocuk oyuncağı idi. Çünkü kendisinin siyasi bir
gücü vardı. Siyaset böyle yerlerde her kapıyı açardı. Kocasını da pekala bir
yere atattırabilirdi. Ricası emir sayılırdı devlet ricali için. Ama böyle
yollara tevessül etmek, torpil yapmak demekti. Böyle bir torpil ise adil
anlamına gelen ismine, tırnaklarıyla kazıyarak elde ettiği başarısına yakışmazdı.
Sonra küçücük bir ilde yaptığı torpil duyulursa ayıp olurdu. Mesleğine de halel
gelirdi.
Aha,
o da ne! Belediyede özel kalem müdürlüğü boşalmış. Kocası için burası niçin
olmasın. Ondan iyisini mi bulacaklardı? Üstelik özel kalem müdürlüğüne sıradan
herkesi almak devletin kurum kültürüne, belediye başkanının siyasi kimliğine
sığmazdı. Çünkü özel kalem müdürlüğü demek belediyenin ve başkanın her türlü
mahrem bilgisine sahip olmak demekti. Ama bu nasıl olacaktı? Çünkü ailecek
torpile karşılar. Hay Allah! Eşinin geniş çevresi niçin aklına gelmedi. Çünkü geniş
çevre demek birçok nimetin ayağına gelmesi demekti. Allah her kula nasip etmez
bu geniş çevreyi. Nasıl ki para her kapıyı açarsa çevre de açardı. Ama kocasının bu iş için bulunmaz Hint kumaşı olduğunu kime
söyleyebilirdi ki… İşte çevre böyle yerlerde devreye girerdi. Nasılsa
belediyede de kayyum bir başkan vardı.
Kayyumun teklifiyle kocası önce özel kalem müdürlüğüne
ardından belediye kültür merkezi müdürlüğüne geçiveriyor. Gördüğünüz gibi Allah’tan
bir göz istediniz. Allah da size verdi iki göz. Daha ne istersiniz…Nasıl da
kolay değil mi? Tereyağından kılı böyle çekemezsiniz. Umarım, anlattığım bu
hayal mahsulü hikaye, sizin kulağınıza küpe olur. Şayet laf anlamaz, söz
dinlemez iseniz, devletin açtığı KPSS sınavlarına girer durursunuz. Unutmayın
ki sınav puanıyla bir yere atanmak aciz insanların işi. Sonra yazık değil mi
Allah’ın verdiği o gözleri sınavlara hazırlanmak için yormaya. Bunun için
yapacağınız şeyler; bulunduğunuz ilde sevilen ve çevresi geniş olan biri
olacaksınız. Bunun dışında bir de arkanızda tuttuğunu koparan, siyasi kimliği
olan, başarılı bir eşiniz olmalı. Çünkü her başarılı erkeğin arkasında mutlaka
bir kadın vardır. İşinizde başarılı değilseniz, biliniz ki eşiniz size destek çıkmamıştır.
Destek derken sakın ola ki aklınıza torpil gelmesin. Kaç defa söyledim, bu işte
torpil sökmez diye. Şayet arkanızda eşiniz ve geniş bir çevreniz yoksa bu
durumda yapacağınız, oturup ağlamaktır. Bu durumda talihinize küseceksiniz.
Diyelim ki böyle atamalarda insanların ağzını büzemediniz.
Onlar sizin atanmanızı çekemedi. Sağda solda bu işte torpil var diye konuşup
duruyorlar. Bu durumda siz hiç üzülmeyin. Arkanızda sizi savunacak avukat bir
eşiniz var. Eşiniz mahkeme salonlarında hep başkasını savunacak, berat
ettirecek değil ya… Biraz da sizi savunsun: “Eşim, ilimizde sevilen biri, aynı
zamanda çevresi çok geniş. Bu işte torpil yok”.
Hasılı, torpille atanmayın, çevrenizle atanın…
* 16/07/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.