Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte Meclis büyük oranda
bypass edildi. Maddi olarak ve imkanlar çerçevesinde vekillik cazip olsa da
vekilin ve Meclisin çok bir ağırlığı yok. Durum böyle iken vekil sayısı
azalacağı yerde maalesef 600'e çıkarıldı.
Nüfusta normal artış olsa, vekil
artırımına eyvallah diyeceğim. Vekil, ilini Mecliste temsil etsin. Nüfus da
artmadığına göre vekil artışı bence gereksizdi ama 2017 referandumunda
Meclisten geçti. Şu aşamada yapılacak bir şey yok.
Fazla vekil göz çıkarmaz diyebilirsiniz.
Katılmıyorum buna. Çünkü ne kadar fazla vekil, bütçeye o kadar çok yük binmesi
demektir. Ayrıca tüm gider ve maliyet vekile yapılan harcamadan ibaret değil.
Bildiğim kadarıyla her vekil üç kişiyi yanına danışman vb. işler için istihdam
edebiliyor. Bu da bir vekilin ne kadar maliyetli olduğunu gösterir.
Vekil olarak seçtiklerimiz bu
memleketin sorunlarını gidermek için yasama görevini layıkıyla yerine getirse,
yapılan masraf da helal olsun diyeceğim. Hepimiz biliriz ki bu yeni sistemde
vekiller kendi özgür iradeleriyle kanun teklifi vermede tam yetkili değil.
Halihazırdaki vekillerin fonksiyonu, hazırlanan teklif için parmak kaldırmak
veya teklifin yasalaşmaması için ret oyu vermekten ibarettir.
Vekillerin yasama görevi konusunda
yetkinliğini de bir tarafa bırakalım. Bir diğer belki de en önemli sorunumuz
vekil adayı belirlemesinde. Hepimiz biliriz ki vekillerin aday gösterilmesi,
parti genel başkanlarının aday listesinde yer vermesinden ibarettir. Hiçbir
vekil tabandan mücadele ederek vekil seçilmiyor. Bir kişi genel başkanın gözüne
ve gönlüne girmişse, seçilebileceği yerden aday gösterilmesi garanti. Bu
durumda vekil olmak isteyen biri seçmenden ziyade partisinin genel merkezinden
işi bitiriyor. Bir ilden aday listesine konan biri için o ilin seçmeni istediği
kadar biz bunu istemeyiz desin, fark etmez. Burada tek irade ve karar mercii
genel başkanlardır.
Ne demek istediğimi, aday listeleri
açıklandıktan sonra listelere seçmenlerin verdiği tepkiden anlayabiliriz.
Genel merkezler kimi aday gösteriyor?
Halkın teveccüh gösterdiğini mi? Adaylığı hak edeni mi? Hayır. Genel başkanlar
liyakatten ziyade kendisine ve partisine sadık olacak kişileri aday gösteriyor.
Aslında partiler, partilerine katma değer üretecek, memlekete yararlı olacak kişilerden
ziyade kendilerine hizmet edecek, kendilerine şeksiz şüphesiz itaat edecek bir
nevi memur kişileri seçiyor.
Vekil adaylarının genel merkezlerin iki dudağı arasından belirlenmesini
de bir tarafa bırakalım. Genel başkanlar bir ilde yetişmiş, iline yararlı olmuş,
ilini temsil edecek özelliklere haiz, o ilin öz çocuğunu kişileri aday gösterse
buna da eyvallah diyeceğim. Listelere bakarsak, genel merkez hiç ilgi ve alakası
olmayan, o ilde evi barkı olmayan birini bir ilden liste başı sıraya koyuveriyor.
Belki de o aday doğru dürüst o ile gitmedi, o ile yabancı biri. Gören de o ilde
kahtı rical sıkıntısı yaşanıyor sanır.
Bir il ile hiç alakası olmayan kişiler İstanbul ve Ankara gibi
büyükşehirlerden aday gösterilse, buna da eyvallah diyeceğim. Çünkü bu iki ilde
Türkiye’nin diğer illerinden fazlaca insanlar yaşıyor. Maalesef yabancı vekil bu
iki ilden ibaret değil. Hemen hemen bütün illerde o ile yabancı kişiler listenin
başına konuluyor. Bu tercih tek kelimeyle o illere yapılan bir saygısızlıktır. Çünkü
bu tasarruf, ilinizde vekil seçilecek kişi yok. Bu yüzden başka yerden buraya vekil
transfer ettim demektir.
Hemen hemen her parti bunu yapıyor ve yapmaya da devam ediyor.
İllerden gelen tepkilere de genel merkezler kulak tıkıyor, ben böyle uygun gördüm
demek suretiyle seçmeni kale almıyor. Çünkü bu şekil ile yabancı vekili aday gösterme
tasarrufunda seçmen, üst perdeden yeterince tepki göstermiyor. Listeler açıklanınca
biraz homurdanma oluyor, oy vermeyeceğim deniyor. Sonra seçmen sandığa giderek ya
kerhen ya da genel başkanımın bildiği var diyerek oyunu genel merkezin istediği
şekilde kullanıyor. Hatta öyle seçmenler var ki “Ben vekil adayına değil, genel
başkana oy veriyorum. İsterse aday olarak odun koysun” diyor. Böyle seçmen olursa,
genel merkezler niçin hizaya gelsin, değil mi? İstediği kişiyi istediği ilden aday
göstermeye devam ediyor.
Aslında genel merkez ve genel başkanları yabancı vekil veya
istenmeyen kişiyi aday göstermekten vazgeçirmenin yolu, o ilin seçmenlerinin sonuç
alıcı demokratik haklarını kullanmasıdır. Gerekirse genel merkezin önünde protesto
yapılabilir gerekirse sandığa gidilmeyebilir. Böyle tepki gösterilirse, genel merkezler
bir ilin aday listesini hazırlarken daha özenli davranırlar. Seçmenler unutmasınlar
ki seçmen değil, genel merkez ve genel başkanlar seçmene mahkumdur. Zira seçmenin
istemediği olmaz. Seçmene rağmen siyaset yürütülemez. Bunun için seçmenin kendi
gücünün farkında olması gerekir.