“Günlerden bir gün kurbağaların yarışı varmış. Hedef, çok yüksek
bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek
için toplanmış ve yarış başlamış. Gerçekte seyirciler arasından hiçbiri,
yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler
duyulabiliyormuş: "Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!"
Yarışmaya başlayan kurbağalar, kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı
bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye
tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırıyorlarmış: "Zavallılar! Hiçbir
zaman başaramayacaklar!
Sonunda, bir tanesi hariç diğer kurbağaların hepsinin ümitleri kırılmış ve
yarışı bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek
kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içinde bu işi nasıl
başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş 'Bu işi
nasıl başardın' diye. Kurbağadan yanıt gelmeyince farkına varmışlar ki kuleye
çıkan kurbağa sağırmış!”
Aktardığım bu hikaye fabl
örneklerindendir. Bilirsiniz ki “Kişileri çoğunlukla hayvanlardan seçilen, sonunda bir yaşam dersi ortaya
koyan, genellikle koşuk biçiminde yazılmış öykülere” fabl deniyor. Buna kısaca
“Hayvanların hikayelerde konuşması” sanatı da diyebiliriz. Bu tür hikaye ve
anlatımlarda biz insanlara hayat dersi verme murat edilir. İstenir ki anlatılan
hikayelerden insanlar dersler çıkarsın ve hayatlarına yön versin.
Başka söze ne hacet dediğimiz türden bir hikaye
ile karşı karşıyayız. Zira hikaye gayet açık. Hikayenin vermek istediği mesaj
gayet açık olsa da üzerine birkaç kelam etmek isterim. Ben bu hikayeden başarı
için sağır olmak anlamını çıkarıyorum. Gerçekten nice başarısız olmuş
insanların başarısızlık hikayelerinde, etrafın söylediği sözler etkili
olmuştur. “Keşke yapabilsen ama sen bu işi yapamazsın. Bu işi kolay mı
sanırsın? Senin yaptığın bu işi yapmaya çalışan niceleri pes etmiştir. Sana
tavsiyem işin başında bu işten vazgeçmendir. Çünkü sana göre değil bu iş.
Boyundan büyük işlere kalkışma. Otur oturduğun yerde…”gibi sözler her insana
söylenir genelde. Bu konuşmalara kulak verenler asla başarılı olamazlar.
Başarının kriteri kişinin kendisine ben bu işi yaparım/yapacağım demesi, buna
inanması ve başarı için sebeplere sarılması ve sebepleri bıkmadan usanmadan
yerine getirmesidir. Buna azim diyoruz. Azmin elinden de hiçbir şey kurtulamaz.
Yeniden hikayeye dönersek, yarışan kurbağaların
her biri eşit şartlara sahip. Sağın solun “başaramazsınız” sözüne kulak veren
kurbağaların her biri yarı yolda pes ederek yarıştan çekilirken yarışı birinci
tamamlayan kurbağa ise hemcinslerine göre sağır olmasına rağmen pes etmeden hedefe
ulaşabilmiştir. Sağırlık dezavantajını avantaja dönüştürmüştür. Öyle
zannediyorum, bu kurbağa sağır olmasaydı, tıpkı diğer kurbağalar gibi
“yapamayacağım” diyerek yarıştan kopacaktı.
Günümüzde ister eğitim ve öğretim ister hayatın
herhangi bir alanında başarı yakalanmak isteniyorsa bunun için gerçekten sağır
olmaya gerek yok. Bunun için sağın solun sözüne kulakları tıkamak ve esas işine
yoğunlaşmaktır. Bu durumda başarı kendiliğinden gelir. Ötesi mazeret üretmedir
vesselam. Sadece kişinin egosunu tatmin eder.
*15/02/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.