*14/06/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
3 Haziran 2019 Pazartesi
Ortaöğretimde Yeni Sistem Üzerine *
*14/06/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Yeniden Ayağa Kalkmak İstiyorsak...
Öğretmenlik ve Fahişelik *
*12/06/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
2 Haziran 2019 Pazar
Hangi Oruç Daha Makbul Olur? *
Birkaç genç ramazan
ayında yaşlı birinin kuytu bir köşede gizliden yemek yediğini görürler. Gençler
amcayla dalga geçmek isterler ve gençlerle amca arasında şu konuşma geçer:
—Hayırdır oruçlu değil misin dede?
—Tabi ki oruçluyum sadece su içip yemek
yiyorum.
—Gerçekten mi?
—Gerçekten tabi!
Yalan söylemiyorum.
Kimseye kötü gözle
bakmıyorum.
Kimseyle alay
etmiyorum.
İsraf etmiyorum.
Kimseye hakaret
etmiyorum.
Kimsenin gizlisinin
saklısının ardına düşmüyorum.
Gıybet etmiyorum.
Kimsenin malına göz
dikmiyorum.
Lakin bir hastalıktan
dolayı mideme oruç tutturamıyorum o kadar. Peki, siz oruçlu musunuz?
—Hayır, oruçlu değiliz
sadece yemek yemiyoruz.
Hikâye bu şekilde.
Benim hikâyeden anladığım, ihtiyarın orucuyla gençlerin tuttuğu orucu
birleştirmek. Oruçtan maksat da bu olsa gerek. Ne güzel olurdu değil mi? Hem
yememek hem içmemek hem de bütün güzellikleri bir arada bulundurmak.
İkisini birleştirmek. Yapabiliyor muyuz? Maalesef yapamıyoruz. Yapıyorsa da
kaçımız yapabiliyor? En azından ben yapamıyorum.
Yıllardır oruç tutuyoruz ama nedense açlık ve susuzluk dışında bize verdiği ya
da bizim ondan aldığımız bir şey yok. Tuttuğumuz oruç; ahlakımıza, yaşantımıza
ve davranışımıza yansımıyor. Çünkü oruçtan maksat, açlık ve susuzluk olmasa
gerek. Şayet bu olsaydı Allah niçin aç kalmamızı emretsin? Bize kalkan olması
gereken oruç, bizi kötülüklerden korumuyor. Hâlbuki oruç ayetinde Allah
"Sizden öncekilere fark kılındığı gibi korunasınız diye size de farz
kılındı” buyurur. Bu ayetten de anlaşılıyor ki oruç bizi korumalı. Onca yıl
tuttuğumuz oruç bizi korumuyorsa o zaman oruç tutmamızda bir sıkıntı var.
Oruç, ahlakımıza
sirayet etmiyor diye oruç tutmayı bırakacak mıyız? Hayır, sonuna kadar oruç
tutmaya devam edeceğiz.
Hâsılı, midemize
tutturduğumuz orucu; elimize, dilimize ve belimize de tutturmamız gerekiyor.
Tıpkı ihtiyar amcanın tuttuğu gibi. İnşallah bu da bir gün olur.
Tuttuğumuz ve tutacağımız
oruçlar kabul ve makbul olsun.
*14/04/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
1 Haziran 2019 Cumartesi
Aynı Namazda Hem İmam Hem de Cemaat Olmak
Afüvvün ***
Oruç Derdimiz Olmalı
Küçüklüğümde oruç uzun
yaz aylarına gelmişti. Mevsim hasat mevsimiydi. Ailecek sahura kalkar, birlikte
sahuru yapardık. Sahurdan sonra annem babam bizi yatırır, kendileri yatmaz,
tarlaya giderlerdi. Öğleye kadar ekin direrler. Dirdiklerini at arabasına
yüklerler, harmana getirirlerdi. Getirdiklerini ya patoza atarlar ya da iki
atın arkasına taktıkları düvenle sapı tahılından ayıracak şekilde sürerlerdi.
Öğle gibi de istirahate çekilirlerdi.
Ekin-harman işlerini yaparken asla oruç bozmazlar, hem oruçlarını tutarlar hem de işlerini yürütürlerdi. Elleri mahkum. Başka seçenekleri yoktu. Çünkü mahsul tarlada beklemez, aşırı sıcağın altında yanardı. Nasıl ki demir tavında dövülürse bu iş de zamanı gelince yapılması gerekiyordu. Büyüklerimiz oruç ekin-harman zamanına denk geldiğinde sahurdan öğleye kadar çalışma yolunu bulmuşlar. Bu çözümü bulan eski büyüklerime ancak şapka çıkartılır. Helal olsun onlara. Ki onlar bizim kadar dini bilgiye sahip değillerdi. Belki de çoğu okur-yazar bile değildi. Okumasını pat çat bilen de ya ilkokul terk ya da güç bela ilkokulu bitirmiş kimselerden oluşuyordu. Buna rağmen ne işten taviz vermişler ne de oruç ibadetini yerine getirmekten geri kalmışlar.
Günümüzde ekin harman işleri daha kolaylaştı. Bedenen çalışmanın yerini biçerdöver aldı. Hasat kaldırma işi fazla vakit de almıyor. Öyle zannediyorum sahurdan sonra işe giden de kalmadı. Eski insanların bedenen çalışarak tuttuğu orucu bugün kaç çiftçi tutuyor? Düşünmek lazım. Üstelik bugünün insanı okuma ve dini bilgi bakımından o günün insanına kaç çeker. Sanırım bu işler için bilgiden ziyade samimiyet ve duyarlılık gerekiyor.
Bu duyarlılık insanımızın çoğunda kalmadığı gibi maalesef devleti yöneten insanlarımızda da göremiyorum. Halbuki devletin görevi, vatandaşına hayatı kolaylaştırmak ve insanların dini duyarlılığını gözetmek olmalıydı. Pekala devlet bu uzun oruç günlerinde mesai kavramını gözden geçirebilir, mesaiyi geçmişte büyüklerimizin yaptığı gibi sahurdan sonra başlatabilir, öğle gibi mesaiyi bitirebilirdi. Sabah-öğle arasında mesaisini yapan insanımız iftara kadar istirahatini yapabilirdi. Öğrenciler için hakeza giriş ve çıkışlar düzenlenebilirdi. Operasyondan operasyona koşan profesyonel askerimizin dışında vatani görevini yapan askerlerimiz için oruç tutma kolaylığı sağlanabilirdi. Askerlerimiz askeri eğitim yapsalar eh oruçlarını tutmasınlar diyeceğim. Fakat mevcut askerlerimiz hayatın hiçbir safhasında ve harpte lazım olmayacak yanaşık düzen eğitiminden başka bir eğitim almıyor. En azından tüm erata olmasa bile oruç tutanlara kolaylık sağlanabilirdi. Öğrencilerin girmesi gereken merkezi sınavlar oruç dışında yapılacak şekilde planlanabilirdi. Maalesef hiçbiri yapılmıyor. Mesai bakımından diğer günler ile oruç günleri arasında bir fark bir ayrıcalık bir düzenleme bugüne kadar yapılmadı.
Tüm bunlar gayrimüslim bir ülkede olsa bu meseleyi asla gündeme almam. Ama tüm bu işler (oruca duyarsızlık) halkının ekseriyeti Müslüman bir ülkede yapılıyorsa işte bu, benim zoruma gider. Devleti yöneten yetkililerden, iftara gösterdikleri hassasiyeti oruca da göstermelerini istiyorum. Orucu dert edinseler iyi olacak. Öyle dert edinmeliler ki oruç tutmak istemeyenlerin, arkasına sığınacakları bir mazeretleri olmasın.