Devletin suç işleyen birinin
yakasına yapışma gibi bir görevi var. Çünkü suçludan diğer masum vatandaşlarını
koruması gerekiyor. Zaten devlet bunun için vardır. Fakat devletin suçluyla
mücadele etmesinin yanında vatandaşını suça iten sebepleri de ortadan kaldırma
gibi bir görevi vardır. Hatta bu görevi suçluyla mücadeleden önce gelir.
Suçluyla elinden geldiği
kadar mücadele ederken vatandaşı suça iten sebepleri ortadan kaldırmada devlet
nerede? İşte burada biraz düşünmek lazım! Çünkü devlet bu alanda üzerine düşeni
gereğince yapmıyor. Örnek vermek istersek… Devlet, adam gibi olması gereken
eğitim ve öğretimini iyi vermiyor, yeterince barınma sağlamıyor, dini eğitim
vermiyor ya da veremiyor. Vatandaş diploması için gittiği okulların yerine iyi
bir eğitim ve öğretim alsın diye çocuğunu resmi veya gayri resmi -merdiven altı
diyebileceğimiz yerlere- gönderiyor veya onların yurt ve evlerine veriyor.
Görünen yüzü eğitim, dini tedrisat, ahlaklı insan yetiştirme olan bu yerler bir
müddet sonra bir suç örgütü olup çıkıyor. Suç ortaya çıktıktan sonra devlet
mücadeleye başladığı zaman ihanet şebekesinin beyin tabakası elini-kolunu
sallayarak yurtdışında soluğu alırken bizim devletimiz geride kalan zayıflarla mücadele
ediyor. Adına da suç ve suçluyla mücadele diyor. Sormazlar mı daha önce
neredeydin devlet diye…
Örneklere devam edelim…
Sigara ve alkollü içeceklerin zararını bilmeyenimiz yoktur. Zararlı olmasına
rağmen devlet bunların üretimine, ithalatına ve satışına izin veriyor. Ardından
özellikle sigara paketlerinin üzerine “öldürür” vb şeyler yazdırarak güya
mücadele ediyor. Devlet bununla da yetinmiyor. Tütün ve mamullerinin nerelerde
içilmemesi, kimlere satılmaması gerektiğini belirten kanunlar çıkarıyor. Yine
mücadele etmesi için Yeşilay’ı kurduruyor. Sonuç; hem içkiye, hem de sigaraya
isteyen herkes ulaşabiliyor. Güya devletin bu yaptığı, insanımızı zararlı
içeceklerden korumak oluyor. Kimse kusura bakmasın, devletin bu yaptığı zararlı
içeceklerle mücadele falan değil, tamamen bir aldatmacadan ibaret. Devlet
gerçekten zararlı alışkanlıklarla mücadele etmek istiyorsa bir şey zararlı ise
bunların vatandaşına satılmasına, üretilmesine izin vermez. Mücadelesine ilk
önce buradan başlamalı.
Bir örnek de güncelden
verelim… Malumunuz 2019 Ocak’ından itibaren marketlerden alışveriş yapan
müşteriye satıcı, plastik poşetlerin beherini 25 kuruştan satacak. Amaç doğaya
büyük zararı olan poşetlerin kullanımını en aza indirmek ve müşteriyi poşet
yerine alternatif kullanıma özendirmek. Burada niyet iyi olmakla beraber adama
sormazlar mı, bir şey zararlıysa niçin üretimine izin veriyorsun? Madem
zararlı, bırakın 25 kuruşu! Müşteri, ben 25 lira da olsa bu poşeti alacağım
dese bile devlet poşet sattırmaması lazım. Bunun yerine doğaya büyük zararı
olan poşetin yerine taşımada kullanılabilecek alternatif üretimler yaptırması
lazım. İşte ben o zaman devlet gerçekten vatandaşını koruyor derim.
Yine devlet dershaneleri
kaldıracağım, öğrenci etüt ve kurs merkezlerine ihtiyaç hissetmeyecek derken
okullardaki eğitim ve öğretimi iyileştireceği yerde tüm okullarda “Yetiştirme
ve Takviye Kursları” adı altında bir nevi dershanecilik yapıyor. O zaman ne
anladık bu işten. Aradaki fark daha önce etüt vb yerlere çocuğunu gönderirken
parasını veli karşılarken devlet okullarda açmak suretiyle parasını kendisi
veriyor. Kalite ve verim ise tartışılır. Sonuçta çocuk okuldaki ders yükünün
üzerine bir yük daha alıyor. Yani dinlenemiyor.
Bizim devlet anlayışımızda görünen
hep insanımızı heba etme sonucu ortaya çıkıyor. Bence devlet suçla mücadele
etmede samimi ise gerçekten vatandaşı, öğrenciyi, insanımızı suça iten
sebepleri öncelik ve ivedilikle ortadan kaldırması gerekiyor. İşte o zaman
devletin sivrisinekle uğraşmaktan ziyade suç üreten bataklığı kurutmaya
çalıştığına inanıyorum. Bunun için devletin aklı vatandaştan kat kat önde
olmalı. Suç ve suçlu olmaması için her şeyden önce hayatın hiçbir alanında
boşluk bırakmaması lazım. Sen boşluk
bırakırsan bir başkası doldurur. Çünkü tabiat boşluk kabul etmez.
*** 12/01/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
*** 12/01/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.