Ana içeriğe atla

Sokak Köpekleri ***


Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki hem insan, hem de hayvan hakları yönünden sınıfta kaldık. Bir taraftan insanımıza şiddet uyguluyoruz, diğer taraftan sokak hayvanlarına. Fazla olmasa da sokak hayvanlarının daha doğrusu köpeklerin şiddetine uğrayan hatta öldürülen insanımız var. Burada kanayan yaramız insana şiddet üzerinde durmayacağım. Nadiren de olsa zaman zaman başımıza gelen köpeklerin saldırısı üzerinde duracağım.

Yapraklar 04/01/2019’u gösterdiğinde olay Kayseri’nin Hacılar ilçesinde geçiyor. Okuldan çıkan iki lise öğrencisi 25 kadar köpek sürüsüyle karşılaşıyor. Köpeklerin saldırısına uğrayan iki öğrenciden biri maalesef parçalanarak can verdi, diğeri de ağır yaralı. Olayla ilgili soruşturma başlatılmış. Merak ediyorum, soruşturmayı kime açacaklar? Köpeklere mi? Köpeklerin sahiplerine mi? Köpekleri toplamayan belediye yetkililerine mi yoksa köpeklerin sokaklarda gezmesi için kamuoyu oluşturan ve hayvan barınağında köpeklerin kalmaması için çaba sarf eden hayvan severlere mi soruşturma açılacak? Sanırım bu soruşturma faili meçhul kalır. Çünkü kimse ben suçluyum demez. Yetkililer illa bir sorumlu bulacaklarsa çocuğunu okula gönderen anne-babaya dava açabilirler. En azından çocuklarınızı okula gönderirken niçin servise vermiyorsunuz denebilir. Hatta soruşturmayı genişletmek istersek -ölen rahmetli için bir şey yapılamaz ama- yaralı bir şekilde kurtulan ve halen tedavisi devam eden çocuğa “Köpekleri görünce niçin kaçtınız” sorusu sorulabilir.

Bu soruşturmadan yetkililere ekmek çıkmaz. Zaten kimse de ceza almaz. Olan, daha gençliğinin baharında bir gence oldu. Diğerinin durumu da meçhul. İnşallah yaralı çocuğumuz iyileşir. Feci bir şekilde vefat eden gencimize Allah’tan rahmet, anne ve babasına da sabırlar diliyorum.

Gelelim bu sokak köpeklerine… Ne yapacağız bu sokak köpeklerini? Bunlar böyle sokak ve caddelerde istediği şekilde ulu orta gezmeye devam edecekler mi? Bugün bu iki gencin başına gelen yarın başka çocukların başına gelmeyeceğine dair bir garantimiz var mı? İlla başka çocukların bu şekilde parçalanmasını mı bekleyeceğiz? Yetkililer bu sorunu çözmek için bir tasarrufta bulunmayı düşünmüyorlar mı hala? Devlet bir can taşıyan köpekleri korusun. Buna kimsenin diyeceği bir şey yok. Köpeklerin yeri insanların yoğun bir şekilde yaşadığı yerler değil. Bu köpekler ya sahiplerine teslim edilecek, sahibi yoksa belediyeler toplayıp hayvan barınaklarına kapatacaklar. Bu konuda kanun ne der bilmiyorum. Açıkçası ne dediğini de çok merak etmiyorum. Devlet hayvan severlerden gelebilecek tepkilerden çekiniyorsa bu işin kolayı var. Tüm sokak köpeklerini hayvan severlere eşit bir şekilde dağıtsın: Alın bunlara siz bakacaksınız, evinizin önüne bağlayacaksınız veya evinizin bahçesinden dışarıya çıkamayacak şekilde bahçenizde besleyeceksiniz, desin.

Sokak köpeklerinin verdiği zararı sadece Kayseri’de meydana gelen bireysel bir olay gibi görmeyelim. Köpekler birçok şehrimizde belli yerleri mesken edinerek gelen geçenin ödünü koparmaya devam ediyor. Köpek korkusu yüzünden birçok insan, yolunu uzatma pahasına alternatif yolları kullanarak gideceği yere gitmeye çalışıyor. Köpeklerin yoğun bir şekilde yaşadığı yerlerden bir tanesi de Meram ilçesi Aşkan Mahallesidir. Burası Mehmet Beğen Ortaokulunun kuzeyinde yer alan -okula yakın- bir sokaktır. Efendim, zararsızmış bu köpekler! Yahu köpek bu! Ne zaman ne yapacağı belli mi olur! Kazara karlı bir havada ayağın kaysa köpek kendine saldırı var şeklinde anlayarak üzerine saldırabilir. Bu yolu benim gibi cahilden başkası yürüyerek geçmiyor. Şimdilik bana en büyük faydası köpek sürüsünün yanından geçerken bildiğim tüm duaları okumaktır. Yetkililere duyurulur…


*** 08/01/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yaymlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde