Bir cami imamından bahsedeceğim burada. Bu imamla ilgili
yazacaklarım camianın diğer mensuplarını bağlamaz. Yazacaklarımı da doğru
tespitlerimden ziyade benim yanlış okumam olarak görebilirsiniz.
İşyerime yakın bir cami burası. Öğle namazlarını mümkün
olduğu kadar bu camide cemaatle kılmaya çalışırım. Muhitin merkezi bir yerinde
olan bu caminin cemaati de kalabalık. Bir mahalle camisinde öğle vakti üç
saflık bir cemaat fena değil. Cami bakımlı ve temiz.
Gördüğüm kadarıyla görevli imam vazifesini iyi yapıyor.
Sesi güzel, okuması iyi, her zaman görevinin başında görüyorum. Vaaz verirken
çoğu zaman çevresinde gördüğü olaylara işaret eder, eleştirir ve nasıl olması
gerektiğini açıklamaya çalışır. Kendisini arkasında cemaat olmanın dışında
tanımamakla beraber dert edindiği konuları ele alması hoşuma gidiyor. İyi ya,
daha ne istersin diyebilirsiniz. Keşke tüm gördüklerim bu kadar olsa. Her kadı
kızında olduğu gibi bu görevlide de gördüğüm bazı eksiklikler var. Normal mi?
takdirinize sunacağım:
Lojmanı cami bahçesinin içinde olmasına rağmen camiye
cemaatten sonra gelir. Diğer meslektaşları ezanı yarılar. Cemaat acaba hoca yok
mu diye birbirine bakmaya başladığı zaman hocamız ezan okumak için teşrif
ediyor. Okullarda evi en yakın olan öğrenci ve öğretmenin okula en geç geldiği
gibi hocamız da gecikmeli geliyor. Nedenini bilmiyorum. Demek ki evi yakın olan
geç gelir kuralı, genel geçer bir kural sanki!
Ezanı okuduktan sonra cemaat ilk sünneti kılmak için ayağa
kalktığında sarık ve cübbesini giymek için yan taraftaki imam odasına giriyor
hocamız. Sünnet kılınır ama hocamız yok piyasada. Ne zamanki biri kalkar
müezzinlik yapmaya kalkarsa hocamız odasından çıkıp mihraba geçiyor. Bu da
olabilir diyebilirsiniz. Odasını bir görseniz, burada bir gariplik olduğunu
anlarsınız. Kendisiyle görüşmek için odasına girdiğim zaman görmüştüm odasını.
Odasına giremedim. Çünkü çok küçük. Küçücük odasına bir masa ve sandalye
koymuş. Geriye 1*1 bile olmayacak bir yer kalıyor. İlk sünneti burada kılıyor.
Garibime giden niçin herkesin görebileceği bir yerde namazını kılmayışı?
Üstelik burada namaz kılması için kendisini epey büzmesi gerekiyor. Niçin bu
eziyeti kendisine reva görüyor, anlayabilmiş değilim. Bir de bazen odasında
durup namaz kılmadığı şeklinde bir kanaate sahip oldum. Çünkü bir gün ezan ben
yolda iken okundu. Camiye gecikmeli geldim. Cemaat sünneti yarılamışken ben de
imam odasının paralelindeki ön safa doğru geçtim. Geçerken bir kıpırtı dikkatimi
çekti. Dönüp baktım. Hocamız ayakta bir şeylerle uğraşıyordu. Ben iki rekat
kılabildim ki müezzin kamet getirmeye başladı. Hocamız mihraba geçerek
tekbirini aldı. Namaz kıldı mı, kılmadı mı, kıldıysa sünneti ne zaman kıldı
anlayabilmiş değilim. Sanki kör şeytan “Hocanız odasında oturup namaz kılmıyor”
şeklinde bir vesvese veriyor bana. Doğrusunu bir Allah bilir, bir de hocamız.
Cuma günleri etrafında işine gidecek onca cemaatin olduğunu
bilmesine rağmen her cuma vaaz verirken en az üç-beş dakika uzatır. Bunu
yapmasa iyi olur diyorum. Bir diğer husus, hutbeyi bitirirken okuduğu Nahl
90.ayetin orijinalini okuduktan sonra ayetin anlamına verdiği anlam, bugüne
kadar hiçbir mealde görmediğim bir anlam. Ayet mealiyle ilgili “Şüphesiz Allah,
adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık
ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor” diyeceği
yerde mealin içerisine parantez içi, parantez ekliyor.
Ben bu yazıyı kaleme alırken “Bir kimse Müslüman kardeşinin
bir ayıbını örterse Allah da onun öbür dünyada bir ayıbını örter” hadisi
gözümün önüne geldi. Bu yüzden yazsam mı, yazmasam mı diye kendimle epey bir
mücadele ettim. İmamın kendisiyle hiçbir problemim olmamasına, hatta kıldırdığı
namaz hoşuma gitmesine rağmen icra ettiği görev sosyal bir hizmet olduğu için
ismine ve camisine yer vermeden ele almayı uygun gördüm. Allah beni affetsin.
Umarım yanlış görmüşümdür.