4 Mayıs 2018 Cuma

Siyaset Başkasının Dümen Suyuna Girilen Bir Yer Olmamalı! ***


Ferruh Bozbeyli, 1961-1977 yılları arasında Meclis’te bulunmuş siyasetimizin renkli simalarından biri. Siyasete,1961 yılında Adalet partisinde başlamış, parti lideri Demirel’in muhalefetine rağmen muhalefetin de oylarını alarak Türkiye’nin en genç Meclis başkanlığını yapmış, bu görevi 5 yıl yaptıktan sonra kendi isteğiyle Meclis başkanlığından ayrılmış ve bir kısım arkadaşıyla birlikte partisinden istifa etmiş, 1971 muhtırasının Meclis’te okunmasına karşı çıkan iki kişiden biri olmuş, demokrasiye yaptığı katkılardan dolayı kendisine “Yalnız Demokrat” denmiştir. 1971 yılında arkadaşlarıyla birlikte kurduğu Demokratik Partinin genel başkanlığına getirilmiş, partisi 1977 seçimlerinde başarılı olamayınca önce genel başkanlıktan, ardından da aktif siyasetten çekilmiştir. Mezara kadar aktif siyaset yapmakta olan siyasilerimize duyurulur.

Siz Ferruh Bozbeyli’yi ne kadar tanıyorsunuz bilmiyorum Ben de kendisini birkaç yıl önce bir TV programında konuşurken tanıdım. Hoşsohbet ve samimi konuşmasını görünce dinlemeye koyuldum. Aklımda kaldığı kadarıyla sizinle paylaşmak istiyorum: Adalet partisinden ayrıldıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte Demokratik Partiyi kurduklarını, kendisinden partinin genel başkan olması istendiğini, kabul etmediğini, ısrarları geri çevirdiğini anlatıyordu. Devamında, “Bir gün ofisimde çalışıyorum. Yanımda babam da var. Odama gelip efendim, falan ilden kalabalık bir heyet gelmiş, sizinle görüşmek istiyor. Aldım odama. Bana “Sizi partimizde genel başkan görmek istiyoruz.” dediler.   Günde birkaç heyet bu şekilde gelip-gidiyor, hepsi de partinin başına geçmemi istiyordu. Tezahüratlar da o biçimdi. Günlerce devam eden kalabalığı gören babam, ‘Oğlum! Bu halkın karşısında durulmaz, bu halk seni istiyor, başkanlığı kabul etmen gerekir’ dedi. Mecburiyetten kabul ettim ve partinin genel başkanlığına geçtim. Daha sonra öğrendim ki bana oyun oynamış bizim partililer. Her gün benimle görüşmek için gelen heyet aynı heyetmiş, kalabalığın önüne 5-6 farklı kişi geçiriyor, benim karşıma gönderiliyormuş. Ben dolduruluşa getirildiğimi partinin başına geçtikten sonra anladım ama iş işten geçmişti.”

Uzattım biliyorum. Çünkü niyetim Ferruh Bozbeyli’yi anlatmak değildi. TV konuşmasında dikkatimi çeken “Beni dolduruşa getirdiklerini nice sonra anladım” demesi. Dolduruşa getirildiğini kabul eden herhalde ender siyasilerimizdendir. Bugün dolduruşa gelen öyle siyasilerimiz var ki Sayın Bozbeyli’ye rahmet okutur cinsten. Son günlerde orta yerde gezip dolaşan, ilkeli siyaset yaptığını sanan bir siyasimiz var: Gitmemesi gereken yerlere gidiyor, görüşmemesi gereken kişilerle görüşüyor, fikri-zikri uyuşmayan/aynı kazana atsalar kaynamayacak kişilerle ikili-üçlü görüşmeler yapıyor, TV’ler kendisinden konuştukça, kendisi hakkında övücü sözler söyledikçe halkın bana ilgi ve alakası var, beni istiyor, siyasette benim bir ağırlığım var, diyerek coştukça coşuyor. İşin garibi aynı düşüncede olduğu kişilerin “Birlikte çalışalım” teklifini bir güzel reddedip kendisine ve düşüncesine yabancı zihniyetlerle ortak iş yapmaya kalkıyor. Anlayabilene aşk olsun! Birileri, “Bunları nasıl bölebilirim” hesabı yaparken o kimse dolduruşa geldiğinin farkında bile değil ve iyi bir iş çıkardığını sanıyor.

Yazık gerçekten yazık! İnsan; nerede, kiminle, niçin durduğunu bir güzel tartmalı diye düşünüyorum. Birlikte iş yaptığı insanların yanında sırıtıp kalmamalı. Aynaya bakıp “Dün yüzüme bakmayanlar, bugün bana niçin ilgi gösteriyorlar ve ben kimi üzüyor, kimi sevindiriyorum” diye düşünmeli her şeyden önce. Bu kimsenin bugün yaptığı siyaseti görünce geçmişin renkli siması Ferruh Bozbeyli’yi hatırlamış oldum. Kendisi yaşıyor bildiğim kadarıyla. Allah rahmet eylesin kendisine.

*** 08/05/2018 tarihinde Barbaros ULU ismiyle Yeni Haber gazetesinde yayımlanmıştır.

3 Mayıs 2018 Perşembe

İstenmeyen Kişinin Davette Ne İşi Var?

Akşama davet vardır. Davet demişsek ziyafet! Adam ne giyeyim diye epey bir düşündükten sonra en güzel elbisesini giyer ve yola çıkar.

Yolda bir tanıdığına rastlar. Hoşbeşten sonra bir dostluğunun yemeğine gittiğini, istersen beraber gidebileceklerini söyler. Davetli yanında davetsiz biriyle birlikte davet edilen haneye doğru yollanır. Önlerine bir başkası daha çıkar. Davete gittiklerini söylemek zorunda kalırlar. Adam, "Bende gideyim sizinle, ha iki olmuşuz, ha üç. Ne fark eder?" der. Gönülsüz de olsa "eh" demişler. Ne de olsa üç kafadarlar. Çoğu zaman yedikleri, içtikleri ayrı gitmeyen arkadaşlar. Fikir ve zikirde de aynı yolun yolcuları. Giderlerken çok samimi olmadıkları, uzaktan tanıdıkları, kolay kolay bir araya gelmedikleri biri peşlerine takılır. Davet olduğunu duyunca "Ben de gideyim" der. "Olur mu arkadaş? Birimiz davetliyiz, zaten biz üç kişi olduk. Dördüncü kişi ayıp olur. Adama biz ne diyeceğiz" şeklinde endişesini dile getirmiş esas davetli olan. "Merak etmeyin siz? Zira ev sahibi beni tanır" diyerek takılmış peşlerine bu dördüncü davetsiz misafir de.

Davet edilen eve varınca dörtlünün davetli olanı zile basar. Kapıyı hane sahibi açar. Bir kişiyi bekleyen ev sahibi karşısında dört kişiyi birden görünce şaşırır:
—Haydi seni ben çağırdım, geldin; sen de bunun arkadaşısın, yanına takıldı geldi; şu da bunun  arkadaşı. Eh diyelim! Pekiyi, şunu niye getirdiniz der. (Edebimden yazamadım. Zira burada küfür var.)  Hep birlikte arkalarına takılan dördüncü kişiye bakışırlar, ne diyecek diye. Adam pişkin bir şekilde:
---Demedim mi o beni tanır diye cevap verir ve mecburen sofraya oturur.

Bakarsınız davetli-davetsiz bu dörtlü, bu vesileyle muhteşem bir dörtlü olur. Midesi götürmüşse istenmediği, ayıp karşılandığı yerde karnını doyurmuş olur.

Bu kadar yoğun gündem varken bu fıkra “Ne alaka? Dam başında saksağan,” diyebilirsiniz. Gündemle alakalı mı bilmem. Belki de ben davet bekliyorumdur; ister davetli, ister davetsiz...fark etmez benim için. Boş verin siz davetsizi, beni davet etmeye bakın. Gündemle alaka kurmayı da ihmal etmeyin, derim.

2 Mayıs 2018 Çarşamba

Cumhurbaşkanı Adayımızı Nasıl Gizleyebiliriz?


Cumhurbaşkanı adaylarının;

-göze gelmemesi,

-yıpranmaması,

-yıpratılmaması,

-yorulmaması,

-sürpriz olması,

-heyecan vermesi,

-herkesin merak etmesi,

-herkesin tahminde bulunması,

-herkesin beyin jimnastiği yapması,

-bazılarını çıldırtması...

için sandık günü seçmenler oyunu verdikten sonra açıklanmasında yarar vardır.

Böylece seçmen;

-umduğunu değil; bulduğuyla yetinmiş,

-sabretmeyi öğrenmiş,
-kime oy verdiğini bilmemiş olur. Sadece oy verdiği adayının;
-mülayim olup olmadığını,
-ekonomiyi bilip bilmediğini,
-diplomasiden anlayıp anlamadığını…bilmeli.

Adayını sandık günü akşamından önce açıklayan siyasi parti adayının adaylığı;
-iptal edilmeli,
-hükmen mağlup olmalı. Partisi;
-hazine yardımından mahrum bırakılmalı,
-bir sonraki seçimlere katılmama cezası verilmeli,
-partinin sorumluları hapis cezasıyla tecziye edilmeli.

Seçim sonucunda tahmin ettiği aday çıkan seçmenler, kura usulüyle YSK tarafından ödüllendirilmelidir.

Yine YSK; cumhurbaşkanı adayını;
- seçim sonuna kadar gizleyen,
-ser verip sır vermeyen siyasi partiye hazineden alacağı en yüksek yardım miktarını belirlemelidir.

Kazanan cumhurbaşkanı adayı, aldığı oy miktarına bakılmaksızın kendini gizleyebilen kişi olacak şekilde yasal düzenleme yapılmalıdır.

Özelliklerini kısaca anlattığım bu seçim atmosferi ve aday belirleme sürecinin;
-dünyaya örnek olacağını,
-herkesin bizi konuşacağını,
-sonu heyecan ve sürprizle dolu bu seçimi nasıl yaptığımızı öğrenmek için dünyanın ülkemize akın edeceğini garanti ediyorum. 

Patenti bize ait olan böyle bir seçim sürecini dünyaya ihraç edebiliriz. Böylece ülkeye hem turist akışı sağlanmış, hem de yaptığımız ihracat ile ekonomik verileri iyileştirilmiş oluruz.


Siyasi Partilerimize Her Türlü Destek Verilir?

Yan taraftaki ismim, altına gelecek unvanı bekledi durdu. Niçin bekledi? Zira biz de “Görev istenmez; verilir” prensibi çerçevesinde biri beni görüp görev verecek diye bir köşede bekledim durdum. Ne gören oldu, ne de bana bakan. “Ağlamayana meme vermezler” o zaman isteyeyim. İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara olur diyerek cesaretimi topladım. Muhtarlık dahil her türlü seçilmişliğe talip oldum. Yine ne gören oldu, ne de davet eden. 

Ben bu gidişle kedi olup bir fare tutamayacağım ve bir unvan edinemeden olduğum yerde çürüyüp gideceğim. Dev aynasının karşısına geçerek “Neyim eksik benim” dedim çoğu zaman? Aynada her türlü özelliği de gördüm kendimde. Sonunda bahtım kapalı,  göze geldim, bahtımın açılması için kurşun döktüreyim dedim. Batıl inanç diye vazgeçtim. Bende büyü olmalı diye düşünmeye başladım. Bu da caiz değil diyerek vazgeçtim.

“Otur köşene! Bu yaştan sonra seçilmişlik neyine senin” dedim. Nefsim, "Sende bu cevher oldukça yerimde bir saniye bile durmam, kendini boşuna çürütüyorsun?” dedi. Hep kötülüğü emrettiğine inandığım nefsimin sesine kulak vermeyeyim dedim. Ama gel sen bunu benim nefsime anlat!

Sonunda nefsim galebe çaldı. Yerimde oturup kalmayayım, kimsenin keşfedip göremediği cevherlerimi insanlık namına kullanayım istedim. Ne yapabilirim derken seçim iş ve işlemleri üzerine yoğunlaşmak istedim. Şimdi geçer akçe ne de olsa! Zaten ticaret de tıpkı siyaset gibi fırsatları değerlendirmek değil midir? Hasılı demokrasimizin gelişmesi için siyasi partilerimize destek olmak istedim. Biraz da para kazanma düşüncem yok değil hani...

Tek kişiden oluşan firmamız, düşüncesi ne olursa olsun her türlü parti ile çalışmayı prensip edinmiştir.

Neler yapabilirim?

-Seçimlere katılacak partilerimize seçim çalışmalarında kullanmak üzere ücret karşılığı lojistik destek sağlanır.

-Miting meydanlarında kullanabilecekleri sloganlar... (Nabza göre şerbet verilir.)

-Afişlerinde kullanabilecekleri vurgulu sözler. (Hem de rakiplerini felç eden cinsten)

-Miting meydanları kalabalık olsun diye her bölgeden insan taşınır.

-Miting meydanında tezahürat yapacak paralı amigolar ayarlanır.

-Parti liderlerinin miting meydanında yapacağı konuşmalar itina ile hazırlanır.

-Partilerin miting meydanlarında satışa çıkardığı rozet, bayraklar ticaret ruhundan anlayan profesyonel ekiplerimiz tarafından satışa sunulur.

-Miting meydanının süslenmesi ve ses düzeninin ayarlanması...

-İrili-ufaklı her parti için seçim vaadi listesi hazırlanır.

-Rakiplerin ithamlarına cevap verecek yazılar...

-Rakiplerini zor durumda bırakacak arşiv bilgisi...

-Parti lideri şehrin dışında kalabalık bir araba konvoyu tarafından karşılanır.

-Miting dışında şehrin her bir cadde ve sokağına sıfır km araçlarımızla canlı parti propagandası yapılır.

-Yeterli aday başvurusu olmamış partilere aday bulunur.

-Aday adayı olup seçilebilecek sıradan adaylık isteyenlere garanti sıra temin edilir.

-Aday adayı olduğu halde partisinden listeye girememiş kişiler için seçilmenin dışında bir koltuk ayarlanır.

-Miting meydanında sesi kısılanlara uzman doktorlar vasıtasıyla sağlık desteği verilir.
-İftar programları tertip edilir.

-Miting çalışması dolayısıyla oruç tutmada zorlanan ve oruçta gözü olmayan siyasi parti liderlerinin oruç tutmaması için "Oruç tutmayabilir" fetvası alınır. (Bu fetva biraz tuzludur: Bunu isteyenler dünyadaki maliyetine, ahiretteki akıbetine katlanacağına dair noter tasdikli, ıslak imzalı belge vermek zorundadır.)

-Her türlü ittifak ayarlaması yapılır, ittifaka yeni isim bulunur.

Daha neler neler!.. Bir telefon kadar yakınım size...Benimle çalıştığınıza pişman olmayacaksınız.


1 Mayıs 2018 Salı

Seçim Vaatlerimden Bazıları

*Önce can, sonra canan! Yani, önce kendi karnımı doyuracağım sonra sizi. Karnımın doyması yetmez, gözüm de doymalıdır. Önce kendim, çevrem, oğlum-kızım, damadım-gelinim servet sahibi olacak, ardından siz.
*Öğretmen alımlarında, kamuya atamalarda ve yönetici seçmelerinde sözlü mülakata devam edilecek, rekabet ortamı oluşsun diye 10 katı aday mülakata çağırılacaktır.
*Mülakatlarda geçmesini istediğim ve en iyi yerlerde görev yapmasını istediğim referansı sağlam kişilere çektiğim kura usulüyle batan meşhur yolcu gemisinin adını soracağım. İkinci derece tali yerlerde görev yapmasını istediğim kişilere gemide ölen yolcu sayısını ve isimlerini soracağım. Kazanmasını istemediğim kişilere yine kura usulüyle Titanik'te ölen yolcuların alfabetik sıraya göre tek tek isim ve soyadlarını ve sülalesinin kimlik bilgilerini soracağım. Gördüğünüz gibi şeffaf olacak her şey. Üç soru da gemi sorusu. Bilen geçer not alır.
*Toplu taşımayı teşvik etmek için akaryakıt fiyatlarını alabildiğince yüksek tutacağım. Hâlâ özel arabasına binmeye devam eden olursa trafik polislerine durmadan cezalar yazdıracağım. Böylece devlet olarak akaryakıta fazla para ödemeyeceğiz, cari açığımız hızla düşecektir.
*Ehliyet alımlarını zorlaştıracağım. Yıllık belirli kontenjan vereceğim.  Önüne gelen ehliyet alamayacak. Çünkü ehliyet alanın gözü araba almada oluyor hemen. Kontenjana girenlerden yüksek fiyat alacağım. Böylece hem bütçeye gelir irad edeceğim, hem de dışarıdan araba ithalatı pek olmayacak. Yollarda fazla araba olmadığı için trafik rahatlayacak, yeni yola ihtiyaç olmadığı gibi bazı eski yolları yaya yolu olacak şekilde düzenleyeceğim. Trafik yoğunluğu olmayacağı için trafik lambalarına, alt geçit-üst geçit, köprü, kavşağa ihtiyaç kalmayacaktır. Üzerinden fazla araç geçmediği için asfalt yıpranmayacaktır. Bunun da ekonomiye çok büyük katkısı olacaktır. Ekonomide dışa bağımlılık azalacaktır böylece.
*Çalışma vakti sigara içmek için odasını terk eden memur, dışarıda ne kadar kaldı ise mesaisine ekleyeceğim.
*Bir sevindirici haber de öğretmen meslektaşlarıma tabi. Onlardan performans uygulamasını kaldırıp öğrenci ve velinin not vermesinin önüne geçeceğim. Bunun yerine parmak performansı sistemini getireceğim. Sınıfa girip öğrencilere öğretmeninizden memnun musunuz? Memnun olmayanlar parmak kaldırsın diyeceğim. Bir kişi dahi olsa öğretmenden memnun değilse "Haydi hocam, sen öğretmeden önce öğrenciye kendini memnun etmenin yolunu öğren gel" diyeceğim. Yerine ücretli öğretmen vereceğim. Böylece kadrolu öğretmen uygulamasını kaldırmış, yerine ücretli öğretmenliği getirmiş olacağım. Bu da devleti ekonomik yönden rahatlatacaktır. Para, hazinede kalacaktır. Bir müddet sonra öğrenci ve veli, "Biz ettik sen etme, eski öğretmenimizi isteriz" diyecek ve öğretmenin eski görevine dönecektir.
*Öğrenciye ders kitaplarının ücretsiz verilmesini kaldıracağım. Ders kitabını alana yardımcı kaynağı bedava vereceğim.
*Ev kadınlarına asgari ücretten maaş bağlayacağım. Bunun tek şartı, kendi aralarında gün yapmamaları ve günlük 8 saat  evde çalışmak olacaktır.

Yapacaklarım ve vaatlerim bu dediklerimle sınırlı değil. Önce adaylığı bir elde edeyim, ardından dişli rakiplerin arasından bir seçileyim, arkası çorap söküğü gibi gelecektir. İktidarımda millet böylesi hizmet görmedik, sayende hizmete doyduk diyecek. Olmaz ya... Olur da iktidarımdan hoşnut olmayan olursa onların yurdışına çıkmaları için pasaport işlemlerini kolaylaştıracağım.

Sloganlarımdan Bazıları

Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilirsem seçim propagandalarımda kullanacağım bazı sloganlar:

*Bayram için Ramazan! ("Ekmek için ..." gibi bir şey)

*Ramazanı tut ki bayramı hak edesin!

*Ramazanı gör ki bayramın bayram olsun!

*Ramazan berekettir!

*Ramazan ola, şen ola!

*Ramazanda gözü olmayanın bayrama hakkı yoktur.

*Recep geçti, Şaban geçti. Şimdi sıra Ramazan'da! Hoş geldin ey Ramazan!

*Oyumuz 11 ayın sultanı Ramazan'a!

*Ramazanda doğdu, adı Ramazan kondu, ramazana ramak kala aday oldu. Şimdi bayram için Ramazan zamanı!

*Recebi de, Şabanı da bayram yapmak için gelecek Ramazan'a!

*Ramazan'ı dene, gör gününü!

* Ömrü Ramazan olanın âhireti bayram olur. **

*Sen yoksan bir eksiğiz. **

*Çifte bayram için Ramazan!

*Ne Recep'e, ne Kemal'e,
Ne Temel'e, Ne Doğu'ya,
Ne de Selahattin'e,
Oylar Mübarek Ramazan'a! **

* Ne Recep, Ne Şaban..
İlle Ramazan, ille Ramazan! **

* Ramazan var gam yok! **

* Ramazanı tut derdi unut! **

* Ay mübarek aday mübarek! **

* Mübarek ayda mübarek aday Ramazan! **

* Konya'nın bağrından,
Geliyor Ramazan!"

*Evimde 3 oy var 3 ü de 3 ayların üçüncüsü Ramazan'a! **

** Seçmenlerimin katkısıyla

Adaylık Beklentimde Son Durum

Bugün açıklanan cumhurbaşkanı adaylığında ismimin geçmesini bekledim. Yine olmadı. Bizimki aday bulacağım diye dolaşırken kendini tarif ediyormuş meğer. İyice yokluğa terk edildiğimi düşünmeye başladım. 

Şimdi geriye 4'ünde cuma günü açıklanacak, özelliklerini bildiğimiz adayın açıklanmasında. Beklentim yüksek. Zira açıklanan tüm özellikler tıpatıp bana uyuyor. Üstelik mübarek bir günde açıklanacak, seçim ramazanda yapılacak ve benim adım da Ramazan. Neden olmasın? 

Tek endişem, cuma günü gelen cuma mesajlarından "Efendim, partimizin adayı siz oldunuz" mesajını atlamak...

İşin benim için en zevkli yönü; aday olduktan sonra gazetecilerin ilgi odağı olmak. Onlar bana "Efendim, aday oldunuz, yarışı kazanabileceğinize inanıyor musunuz" sorusunu soracak. Ben de onlara "Ben bu milletin sağduyusuna güveniyorum" diyeceğim. Yine onlardan biri, "Efendim! Etiniz belli, budunuz belli. Anket sonuçları kazanamayacağınızı gösteriyor. Buna ne dersiniz" derse ona, "Seni buraya kimin gönderdiğini, kimin adına çalıştığını biliyorum. Kazanamasam da en azından kazanma yüzdesi yüksek olanın oyunu aşağıya çekerim. Bu da bir başarıdır. Bu da böyle biline! Kimse beni yok kabul edemez" diyeceğim.