Ana içeriğe atla

Seçim Vaatlerimden Bazıları

*Önce can, sonra canan! Yani, önce kendi karnımı doyuracağım sonra sizi. Karnımın doyması yetmez, gözüm de doymalıdır. Önce kendim, çevrem, oğlum-kızım, damadım-gelinim servet sahibi olacak, ardından siz.
*Öğretmen alımlarında, kamuya atamalarda ve yönetici seçmelerinde sözlü mülakata devam edilecek, rekabet ortamı oluşsun diye 10 katı aday mülakata çağırılacaktır.
*Mülakatlarda geçmesini istediğim ve en iyi yerlerde görev yapmasını istediğim referansı sağlam kişilere çektiğim kura usulüyle batan meşhur yolcu gemisinin adını soracağım. İkinci derece tali yerlerde görev yapmasını istediğim kişilere gemide ölen yolcu sayısını ve isimlerini soracağım. Kazanmasını istemediğim kişilere yine kura usulüyle Titanik'te ölen yolcuların alfabetik sıraya göre tek tek isim ve soyadlarını ve sülalesinin kimlik bilgilerini soracağım. Gördüğünüz gibi şeffaf olacak her şey. Üç soru da gemi sorusu. Bilen geçer not alır.
*Toplu taşımayı teşvik etmek için akaryakıt fiyatlarını alabildiğince yüksek tutacağım. Hâlâ özel arabasına binmeye devam eden olursa trafik polislerine durmadan cezalar yazdıracağım. Böylece devlet olarak akaryakıta fazla para ödemeyeceğiz, cari açığımız hızla düşecektir.
*Ehliyet alımlarını zorlaştıracağım. Yıllık belirli kontenjan vereceğim.  Önüne gelen ehliyet alamayacak. Çünkü ehliyet alanın gözü araba almada oluyor hemen. Kontenjana girenlerden yüksek fiyat alacağım. Böylece hem bütçeye gelir irad edeceğim, hem de dışarıdan araba ithalatı pek olmayacak. Yollarda fazla araba olmadığı için trafik rahatlayacak, yeni yola ihtiyaç olmadığı gibi bazı eski yolları yaya yolu olacak şekilde düzenleyeceğim. Trafik yoğunluğu olmayacağı için trafik lambalarına, alt geçit-üst geçit, köprü, kavşağa ihtiyaç kalmayacaktır. Üzerinden fazla araç geçmediği için asfalt yıpranmayacaktır. Bunun da ekonomiye çok büyük katkısı olacaktır. Ekonomide dışa bağımlılık azalacaktır böylece.
*Çalışma vakti sigara içmek için odasını terk eden memur, dışarıda ne kadar kaldı ise mesaisine ekleyeceğim.
*Bir sevindirici haber de öğretmen meslektaşlarıma tabi. Onlardan performans uygulamasını kaldırıp öğrenci ve velinin not vermesinin önüne geçeceğim. Bunun yerine parmak performansı sistemini getireceğim. Sınıfa girip öğrencilere öğretmeninizden memnun musunuz? Memnun olmayanlar parmak kaldırsın diyeceğim. Bir kişi dahi olsa öğretmenden memnun değilse "Haydi hocam, sen öğretmeden önce öğrenciye kendini memnun etmenin yolunu öğren gel" diyeceğim. Yerine ücretli öğretmen vereceğim. Böylece kadrolu öğretmen uygulamasını kaldırmış, yerine ücretli öğretmenliği getirmiş olacağım. Bu da devleti ekonomik yönden rahatlatacaktır. Para, hazinede kalacaktır. Bir müddet sonra öğrenci ve veli, "Biz ettik sen etme, eski öğretmenimizi isteriz" diyecek ve öğretmenin eski görevine dönecektir.
*Öğrenciye ders kitaplarının ücretsiz verilmesini kaldıracağım. Ders kitabını alana yardımcı kaynağı bedava vereceğim.
*Ev kadınlarına asgari ücretten maaş bağlayacağım. Bunun tek şartı, kendi aralarında gün yapmamaları ve günlük 8 saat  evde çalışmak olacaktır.

Yapacaklarım ve vaatlerim bu dediklerimle sınırlı değil. Önce adaylığı bir elde edeyim, ardından dişli rakiplerin arasından bir seçileyim, arkası çorap söküğü gibi gelecektir. İktidarımda millet böylesi hizmet görmedik, sayende hizmete doyduk diyecek. Olmaz ya... Olur da iktidarımdan hoşnut olmayan olursa onların yurdışına çıkmaları için pasaport işlemlerini kolaylaştıracağım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde