Yıllardır uzak kalmıştım koltuğun karşısına oturmaktan. Koltuk sahiplerine göre daha az sorumluluğa sahiptim artık. Seminerin ilk günü kurul toplantısıyla başladı.
Okula yeni geldim. Bu yüzden yabancıyım.
Toplantı salonuna indim. 15 kadar kişi bekliyordu kapının önünde. Salon kilitli. Gerçek sahipleri okula hakim anlaşılan. En arka sandalyelerden birine, tek tanıdığımın yanına oturdum.
Kalabalık bir okul. Yavaş yavaş herkes yerini aldı. Bayanlar önde sıraladı, az sayıda erkekler ise arkada. Kısa bir uğraş sonucu ses düzeni hazır hale getirildi. Herkes birbirini tanıdığı için 2 aydır görüşmeyenlerin hasreti bitmek bilmedi bir türlü. Nihayet toplantıya başlandı. Zaman zaman muhabbet ehilleri sükünete davet edilse de bir defa verilen aranın sonucunda toplantı 2.5 saat gibi kısa bir zaman içerisinde bitirildi. Toplantı kimseyi sıkmadan çok da uzun olmadan sona erdi. Baş sorumlu konuştu, yardımcısı da okudu. Kimseye de görüş sorulmadı. Demek ki görüş sorulmadığı zaman toplantılar hem de sene başı istişare toplantıları erken bitirebiliyormuş.
Toplantıda erkeklerin sesi pek çıkmadı. Ne gürültü ne de söz alma konusunda. Bayanlar hem kalabalıktı, hem de sesleri çok çıktı. Kadının fendi erkeği yendi denirdi. Burada kadınların çenesi de erkekleri yendi. Bayanların ekserisi yatay ve dikey konuşmasına rağmen hemcinslerinin arkasında oturan iki tanesi sadece yatay muhabbete devam etti ara ara. Fakat çeneleri ne durdu ne de yoruldu. Acaba bir şey mi yiyorlar topluluk içerisinde dedim. O da ne! Sakız çiğniyorlar. Sakız çiğnemeye ne zaman başladılar bilmiyorum ama 2.5 saat süren toplantı boyunca dur durak bilmeden çiğnemeye devam ettiler. Çene yapıları sağlam anlaşılan. Tabii sakız da sağlam çene de bulunur.
Toplantının onlara, onların da toplantıya verebilecekleri bir şey yok gibiydi sanki görüntüleri. Ama haklarını yemeyeyim hiç patlatmadılar sakızı. Kim bilir belki edeplerindendir? 02.09.2016
2 Eylül 2016 Cuma
28 Ağustos 2016 Pazar
Eskimez Eski Dostlar! *
Hani denir ya, üç çeşit arkadaş unutulmaz diye: Asker
arkadaşı, hapishane arkadaşı ve okul arkadaşı. Çünkü birlikte üzücü ve mutluluk
veren anılarınız çoktur. Aynı havayı, aynı ortamı solumuşsunuzdur birlikte.
Beraber ağlayıp beraber gülmüş, aç-susuz kalmış; ekmeğinizi paylaşmışsınızdır.
Ömrünüzün en enerjik, en hareketli, en heyecanlı dilimi bu tür
arkadaşlarla geçmiş ve birbirinize karşı sırlar da vermişsinizdir. Vatani
görevinizi yapmışsanız asker arkadaşınız, cezaevine girmişseniz (Allah kimseye
göstermesin) hapishane arkadaşınız, okumuşsanız okul ve sınıf arkadaşınız
olmuştur.
Orta birinci sınıf öğrencisi olarak 1979 yılının Eylül
ayında Hacı Veyiszade Talebe Yurdunun 1.katında ince uzun, dikdörtgen şeklinde
bir sınıfta kesişmişti yollarımız 66 kişiyle. Geriye dönüp baktığımda
orta birinci sınıfta birlikte okumaya başladığımız sınıftan 51 fire
vermişiz. Kimi sınıf tekrarına kalmış, kimi okulu bırakmış, kimi nakil
gitmiş, kimi de nakil gelmiş. Lise 2.sınıfta bir başka sınıfla birleşerek iyi
bir sinerji meydana getirdik. 1985-1986 döneminde 45 kişilik bir mevcutla mezun
olduk. Çoğumuz üniversitenin iyi bölümlerini okuyarak hayata atıldı, kimimiz
ticarete atılarak esnaf ve iş adamı oldu. Her meslekten arkadaşımız var
içimizde.
1986 yılında mezun olduktan sonra çil yavrusu gibi
dağılmıştık hayatın içine. Yaklaşık 20 yıl önce içimizden bir kaç arkadaşın bir
saha çalışması yaparak sınıf arkadaşlarımızı bir piknikte topladı. Zamanında
bir sırada üçer kişi oturarak iyi ki safları sık tutmuşuz. Zira 20 yıldır devam ettiriyoruz birlikteliğimizi. Mezun
olduktan sonra aradan 31 yıl geçmiş. Şartların bizi bir araya getirdiği zorunlu
arkadaşlık, yerini eski eskimez dostluğa bıraktı. Düğün-cenaze gibi sevinçli ve
üzüntülü anlarda bir araya gelir olduk.
29/07/2017 günü bir arkadaşımızın bağ evinde bir araya
geldik yine. 31 yıl öncesinin heyecanından bir şey kaybedilmemiş gördüğüm
kadarıyla. Kiminin saçları dökülmüş, kiminin saçı sakalı ağarmış, kimi çocuğunu
evlendirip dede olmuş. Kimi de dede olduktan sonra baba olmuş.
"Senin oğlan ne yaptı, kız okulu bitirdi mi, nerede çalışıyor" türü
sorular eski anıların yerini alan konular. Öğleden sonra başlayan
birlikteliğimiz, gecenin ilerleyen vaktine kadar sürdü. Bizdeki hikayenin
benzeri sizlerde de vardır mutlaka.
Yıllar sonra bir araya gelseniz de hal-hatırdan sonra ilk
başta girişilen muhabbetin konusu eski ortak anılarınızdır. Zamanın nasıl
geçtiğini de bilemezsiniz. Tadı damağınızda kalır, tekrar buluşmak için zamanı
iple çekersiniz. Çünkü şartların zorladığı zorunlu birliktelik bir zaman sonra
yerini dostluklara bırakıyor. Belirli periyotlarla buluşmak dostluğun iyice
pekişmesine zemin hazırlamaktadır. Bir zaman sonra ortak anıların yerini yeni
gündemler, yeni konular almaktadır.
Çoğumuz okuduğu okulu beğenmez, iyi okul değil diye. Şunu
bilelim ki hiçbir okul bir şey vermez almak istemeyene. Okuduğumuz Konya İHL
bize aidiyet duygusu vermiş her şeyden önce. Mezun olduktan sonra bizi bir
araya getiren de bu aidiyet duygusu olsa gerek.
Bizi bir araya getiren, bizi ağırlayan, toplantımıza
katılan, toplantıda efor sarf eden, işini-gücünü bırakarak toplantıya iştirak
eden, mazeretleri dolayısıyla katılamayan, memleket meselelerini çözmek için
görüş serdeden 86 yılının tüm 7/C mensuplarına bu ailenin bir mensubu olarak
teşekkürü bir borç bilirim.
Günümüze değer kattınız. İyi ki varsınız. Allah
menfaatsiz dostluğunuzun sayısını ve süresini artırsın…Allah hepinize huzur,
mutluluk, sağlık ve afiyet versin. Bizimkisi böyle bir dostluk işte. Allah
herkese iyi günde ve kötü günde yanında bulabileceği içten dostlar versin. 29/07/2017
* 31/07/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 31/07/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
27 Ağustos 2016 Cumartesi
Camilerimizdeki avizeler
26/08/2016
günü gazetelerde yer alan habere göre: "KAYSERİ'de cuma namazı öncesi
caminin avizesinin cemaat üzerine düşmesi sonucu ilk belirlemelere göre 11 kişi
yaralandı." Buna biz görünmez kaza deriz. Kimin aklına gelirdi ki,
camideki avize cemaatin üzerine düşecek diye. Öncelikle Kayserililere ve
yaralananlara geçmiş olsun diyelim.
Yaralanan
sayısı sadece 11 kişi olduğuna göre cemaatin iyice dolmadığı vakit olsa gerek.
Avizenin caminin tam ortasında olabileceğini düşünürsek bu görünmez kaza bir de
cemaatin iyice dolduğu esnada olsa öyle zannediyorum yaralı sayısı daha fazla
olabilirdi. Bereket ölen kimse yok. Zaten bu üzücü olayın sevindirici yönü de
bu.
Bu
üzücü olayı bir başka açıdan ele almak istiyorum. Bir defa sade olması gereken
camilerimiz aşırı lüks. Oldum olası o görkemli ve güzel görünen, camiye ayrı
bir renk katan avizeler bir düşse ne olur diye düşünürdüm. Çünkü öyle büyük
avizeler var ki düşme riski her zaman için vardır. Büyük görüntüsüne göre ağır
da olmalı. Her ne kadar gözümüzü okşasa da bu tür avizelerin camilere
takılmasına çok sıcak bakmıyorum. Hem bir maliyettir, hem de bugün yaşanan gibi
tehlike arz ediyor. Çünkü bunlar insan yapımıdır. Bugün Kayseri'de düşen yarın
bir başka yerde düşebilir. Camilerin avize gibi görüntülerinden ziyade ibadet
yapmaya müsait genişlikte, sağlam, yazın serin, kışın sıcak tutabilecek ve
kültürümüze uygun bir mimaride yapılması esas olmalıdır.
Camileri
yaparken cami içindekilerin mikrofona ihtiyaç duymayacak şekilde ses akordunun
olmasına imkan verilmelidir. camileri mikrofon yığını haline getirmemelidir. İç düzenini yaparken
de görkemli avizelerden ziyade ışıklandırmasını da abartmamak lazım. 27/08/2016
26 Ağustos 2016 Cuma
Yumurta küfesinden kurtulmak
Öğretmenliğe dönenler kervanına ben de katıldım.
13 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra memlekete gelmek bahanesiyle 24/01/2005 tarihinde başladığım müdürlük görevim 23.06.2014 tarihinde çıkarılan kanunla sona ermiş iken 05.12.2014 tarihinde 10.köy olarak Kaşınhanı İHO'da yeniden başlayan görevlendirme müdürlük serüvenim 15.07.2016 tarihi itibariyle kendi göbeğimi kendim keserek, kendi isteğimle sona ermiştir.
Sevapsa 11 yıl yaptım bu görevi. Günahsa daha fazla günaha girmeyeyim. Sevap-günahı biraz da başkası kazansın.
Son 1.5 yıl birlikte çalıştığım özverili mesai arkadaşlarıma, desteğini esirgemeyen Kaşınhanı mahallesi veli ve sakinlerine, gelecek vadeden öğrencilerime, ilgi ve alakasını esirgemeyen ilçe yönetici ve personeline teşekkür ederim.
Yeni görev yerim 11.köy olarak Mehmet Beğen Ortaokulu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği..
13 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra memlekete gelmek bahanesiyle 24/01/2005 tarihinde başladığım müdürlük görevim 23.06.2014 tarihinde çıkarılan kanunla sona ermiş iken 05.12.2014 tarihinde 10.köy olarak Kaşınhanı İHO'da yeniden başlayan görevlendirme müdürlük serüvenim 15.07.2016 tarihi itibariyle kendi göbeğimi kendim keserek, kendi isteğimle sona ermiştir.
Sevapsa 11 yıl yaptım bu görevi. Günahsa daha fazla günaha girmeyeyim. Sevap-günahı biraz da başkası kazansın.
Son 1.5 yıl birlikte çalıştığım özverili mesai arkadaşlarıma, desteğini esirgemeyen Kaşınhanı mahallesi veli ve sakinlerine, gelecek vadeden öğrencilerime, ilgi ve alakasını esirgemeyen ilçe yönetici ve personeline teşekkür ederim.
Yeni görev yerim 11.köy olarak Mehmet Beğen Ortaokulu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği..
Sinyal özürlüler
Araba kullanıyorsanız başınıza gelmiştir. Tali yoldan gidişli-gelişli ana yola geçmek için yolun sağını solunu kontrol ederek dikkatli geçmek esastır. Yolun önce soluna sonra sağına bakıyorsun. Soldan gelen araç var. Trafikte kuraldır ana caddeden geçen aracın geçmesini beklemek.
Sen içinden adam geçiverse de sağ taraftan gelen araç yok, hemen geçerim diye nizami bir şekilde sabırla beklersin. Bizim hanım evladı, senin beklediğini göre göre sürmesine devam eder ve sinyal vermeden senin çıkmak için beklediğin tali yola döner. Sinyal mi ne gezer! Sen bu insan evladına içten içe kızmaya başlarken diğer taraftan araçlar ardı arkasına sökün eder artık. Böylesi bencilliğe, öküzlüğe, aymazlığa pes doğrusu!
Sen içinden adam geçiverse de sağ taraftan gelen araç yok, hemen geçerim diye nizami bir şekilde sabırla beklersin. Bizim hanım evladı, senin beklediğini göre göre sürmesine devam eder ve sinyal vermeden senin çıkmak için beklediğin tali yola döner. Sinyal mi ne gezer! Sen bu insan evladına içten içe kızmaya başlarken diğer taraftan araçlar ardı arkasına sökün eder artık. Böylesi bencilliğe, öküzlüğe, aymazlığa pes doğrusu!
Bundan sonra sen düşün müdürüm!
22.07.2016 tarihi itibariyle deruhte ettiğim okul müdürlüğü görevini bırakarak öğretmenliğe başlamak için atamamın yapıldığı okula gittim. Personel nakil belgemi verdim. Uygun olan bir yere oturdum.
Göreve başlama yazısını yazan müdür yardımcısını seyretmeye başladım, ikram edilen çayı yudumlarken. Elleri tuşta, gözü ekranda bana sorup benden aldığı cevapları yazmaya çalışıyordu. Ben çayımı sıcak sıcak içerken yardımcının soğumaya tutmuş çayı içilmeyi bekliyordu.
Koltukta oturanın evrakı yetiştirmek için gösterdiği çaba ve stresini gördükçe misafir koltuğunda oturmanın konforunu yaşadım. O, bilgisayara abandı, bense kasaldım. Dünya varmış dedim kendi kendime.
Çayımı içip çocuğumun TEOG tercih işini yaptırmak için diğer yardımcının yanına vardım. Mübareğin başını kaşıyacak zamanı yok. Çünkü biri tercih yaptırıyor, diğeri sırada bekliyor. İstişare yapmak isteyenlerin, soru soranların haddi hesabı yok.
Müdür ise amir olmanın gereği yazın sıcağında takım elbise ve kravatıyla resmi bir görüntü çiziyor. Misafir koltuğuna oturmuş, çayını yudumluyor, bir taraftan da işleyişi takip ediyor. Yüzü de gülmüyor. Kim bilir kafasında neler var? Okullar açılacak, hazırlık yapılacak, okulun boya-badana ihtiyacı varsa yaptıracak, bir taraftan okulda devam eden kursun düzenini sağlayacak, öğretmenlere gerekli duyuruları yapacak, yeni gelen öğretmenlerin başlayışı yapılacak, nakil gidenlerin ayrılışı sağlanacak, mesleki çalışma plan ve programı yapılacak, ders dağılımı yapılacak, eksik-fazla öğretmen belirlenecek, ders programı yapılacak, ders programını beğenmeyen öğretmeni memnun etmeye çalışacak, bitmez-tükenmez toplantıları takip edecek, gelen misafire ilgi gösterecek, problemini çözecek, eğitim ve öğretim başlayacak, açılış konuşması yapacak, ders denetimlerine girecek, öğretmenlere performans notu verecek, tüm öğretmenleri memnun etmeye çalışacak, ilçeden gelen günlü yazılara cevap verecek, dersine gelmeyen öğretmenin dersini dolduracak, izin isteyen personele izin verecek, rapor alanın raporunu izne çevirecek... Bir şey yapmadan oturuyor ama gördüğüm kadarıyla pek rahat değil.
Bundan sonrasını sen düşün müdürüm. Bana sorarsan en iyi koltuk müdür koltuğu değil, misafir koltuğudur. Çünkü herkesi memnun etmek, idare etmek zor. Bir iş yapmadan otursan da sorumluluk insanı bitirir, yaşlandırır. Allah kolaylı versin. 22/07/2016
Göreve başlama yazısını yazan müdür yardımcısını seyretmeye başladım, ikram edilen çayı yudumlarken. Elleri tuşta, gözü ekranda bana sorup benden aldığı cevapları yazmaya çalışıyordu. Ben çayımı sıcak sıcak içerken yardımcının soğumaya tutmuş çayı içilmeyi bekliyordu.
Koltukta oturanın evrakı yetiştirmek için gösterdiği çaba ve stresini gördükçe misafir koltuğunda oturmanın konforunu yaşadım. O, bilgisayara abandı, bense kasaldım. Dünya varmış dedim kendi kendime.
Çayımı içip çocuğumun TEOG tercih işini yaptırmak için diğer yardımcının yanına vardım. Mübareğin başını kaşıyacak zamanı yok. Çünkü biri tercih yaptırıyor, diğeri sırada bekliyor. İstişare yapmak isteyenlerin, soru soranların haddi hesabı yok.
Müdür ise amir olmanın gereği yazın sıcağında takım elbise ve kravatıyla resmi bir görüntü çiziyor. Misafir koltuğuna oturmuş, çayını yudumluyor, bir taraftan da işleyişi takip ediyor. Yüzü de gülmüyor. Kim bilir kafasında neler var? Okullar açılacak, hazırlık yapılacak, okulun boya-badana ihtiyacı varsa yaptıracak, bir taraftan okulda devam eden kursun düzenini sağlayacak, öğretmenlere gerekli duyuruları yapacak, yeni gelen öğretmenlerin başlayışı yapılacak, nakil gidenlerin ayrılışı sağlanacak, mesleki çalışma plan ve programı yapılacak, ders dağılımı yapılacak, eksik-fazla öğretmen belirlenecek, ders programı yapılacak, ders programını beğenmeyen öğretmeni memnun etmeye çalışacak, bitmez-tükenmez toplantıları takip edecek, gelen misafire ilgi gösterecek, problemini çözecek, eğitim ve öğretim başlayacak, açılış konuşması yapacak, ders denetimlerine girecek, öğretmenlere performans notu verecek, tüm öğretmenleri memnun etmeye çalışacak, ilçeden gelen günlü yazılara cevap verecek, dersine gelmeyen öğretmenin dersini dolduracak, izin isteyen personele izin verecek, rapor alanın raporunu izne çevirecek... Bir şey yapmadan oturuyor ama gördüğüm kadarıyla pek rahat değil.
Bundan sonrasını sen düşün müdürüm. Bana sorarsan en iyi koltuk müdür koltuğu değil, misafir koltuğudur. Çünkü herkesi memnun etmek, idare etmek zor. Bir iş yapmadan otursan da sorumluluk insanı bitirir, yaşlandırır. Allah kolaylı versin. 22/07/2016
Gözümüz aydın! Bizim de nur topu gibi teröristlerimiz var artık!..
Mizah
sever bir arkadaşımın hacı arkadaşlarıyla oturması bazen milli maça denk
gelirmiş. Maç esnasında milli takımda yabancı futbolcu olur mu diye
sorarmış. Hac refikleri: "Oldu mu hocam şimdi yaptığın. Bu milli maç.
Milli maçta yabancı olmaz" şeklinde cevap verirlermiş.
Bizimki
muzipliğine yine bir başka oturmalarında devam eder. Bu milli maçta yabancı var mı diye tekrar
sorduğunda: "Şimdi var artık. İşte şu gördüğün futbolcu yabancı. Türk
vatandaşı oldu" diye Mehmet Aurelio'yu gösterirler. Eskiden milli maçlarda
sadece o ülkenin futbolcularından seçme yapılırdı. Sonraları yabancıların da
Türk vatandaşlığına geçmeleri sonucunda artık milli maçlarımızda da yabancılar
görev almaya başladılar.
Bu
konu nereden aklıma geldi? Ben de eskiden Müslüman adam öldürmez. Çünkü yüce
kitabımız, adam öldürmeyi yasaklar. Kazara bir Müslüman birini öldürmeye kalksa
hemen pişmanlık duyar, öldürmek istediğini kendi arabasıyla hastaneye götürür
diye düşünür ve bu şekilde savunurdum. 1980'li yıllardan beri 'fundamentalist
İslam, radikal İslam' diye diye nihayet bizim de teröristlerimiz oldu. Artık
günlük sayısız insan öldürüyor benim Müslüman kardeşlerim. Hem de kim kimi,
niçin öldürdüğüne bile bakmadan. Soğan doğrar gibi kendi insanımızı
öldürüyoruz. Üstelik Müslümanlığı da kimseye bırakmadan yapıyoruz tüm bunları.
Müslüman coğrafyalarında birbirimizi boğazlama, canlı bomba olma, oluk oluk kan
akıtma maalesef vakayı adiyeden oldu. Durmadan da emperyalistlere,
kapitalistlere, koministlere, siyonistlere, sömürgeci devletlere kızıyoruz,
onların yüzünden diye.
Kitabını,
sünnetini karıştırıp az da olsa mürekkebini yaladığım bu dinin insanları ne
kadar da savruldu. İslam ülkelerinde gözü olan kandan beslenenler bunun birinci
derecede sorumlusudur. Amenna... Buna bir şey demem. Tamam, içimizi
karıştıranlar, bizi birbirimize düşürenler, bizi birbirimizle temizleyenler hep
onlar. Onlar plan yapıyor. Biz ise uyguluyoruz. Bizim hiç mi suçumuz yok.
Bilelim ki malzemesi bizden bunların. Hani biri demiş ya bir gazeteciye:
"Savaş kapıda" manşeti at diye. Gazeteci: "Efendim, savaş kokusu
görünmüyor ortalıkta" deyince "Sen manşeti at, savaşı biz
çıkartırız" demiş adam. Gerçekten de öyle. Adamlar işgal edeceği,
sömüreceği yerde ilk önce içimizden terörist üretiyor, ardından işgale geliyor.
Bu asrın savaşı da bu. Dünyayı yaşanmaz kılmak. Biz birbirimizle cedelleşirken
puslu havayı seven kurt malı götürüyor maalesef. Ne zamana kadar kullandırmaya
devam edeceğiz Müslüman kardeşim kendimizi. Adam öldürmenin, canlı bomba
olmanın haklı tarafı olamaz. Geldik gidiyoruz neyi paylaşamadık şu dünyada. Biz
bu kafayla gidersek adamlar kendilerine gerek kalmadan bizi birbirimize
temizletecekler. Bizdeki bu grup, örgüt, mezhep bölünmüşlüğü oldukça hiç
düşmana ihtiyacımız yok. Bizim düşmanımız başkası değil kendimiziz. Bunu
bilelim ilk önce.
Kendisi
bir hazine olan İslam’ı kurallarıyla birlikte yaşama azminde olmadığımız ve
kendi grubumuzu ön plana çıkardığımız müddetçe yaşadığımızı sandığımız bu İslam
bize zelillikten başka bir şey vermeyecek. Bu ne ya! Yüce kitap: Öldürmeyin
diyor. Biz gerekçesini bulup katlediyoruz. Barış diyor, biz savaş anlıyoruz.
Çalışın, herkes için ancak çalıştığının karşılığı var diyor. Biz tembel tembel
yatmaya devam ediyoruz. İslam dünyası olarak dünyaya verdiğimiz bir katma değer
de yok maalesef. Biz bu gidişle birilerinin piyonu ve oyuncağı olmaya devam edeceğiz anlaşılan. Bari
işi-gücü terör olan, kan akıtan insanlar: “Bizim Müslümanlıkla bir alakamız
kalmamıştır” deseler bari.
Rezillik,
pespayelik akıyor her yerimizden. Dikiş tutmaz artık. Bırakalım bir başkasına İslam anlatmayı, önce
kendimiz Müslüman olalım. Zaten bu görüntümüzle kimse Müslüman olmaz. Niye
olsun? Lütfen şu görüntümüze bakarak birinin Müslüman olması için bir tane
sebep söyleyin bana.
Rabbim!
Affet bizi. Bizi bize bırakma. Bize aklımızı kullanmayı göster. Basiret ve
feraset ver. Ülkemize dirlik ve birlik gelsin. Düşmanlarımıza fırsat verme…
Not: Sözüm samimi Müslümanlara değil. Hem Müslüman hem de terör yapanlaradır. 26/08/2016
Not: Sözüm samimi Müslümanlara değil. Hem Müslüman hem de terör yapanlaradır. 26/08/2016
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)