20 Aralık 2015 Pazar

Gelin bu ramazanı boş göndermeyelim!...

Nasrettin Hoca oğluyla beraber değirmenden dönmektedir. Hoca, eşek ve oğlundan geri kalır. Bir bakar ki eşek dere kenarından geçiyor, üzerindeki çuval düştü düşecek. Koşsa yetişemez, oğlu Ali'ye söylese aksi mi aksi, her dediğinin tersini yapar. Hoca, "En iyisi tersini söyleyeyim, oğlan nasılsa tersini yapar, böylece çuvalın dereye düşmesinin önüne geçerim" der. Ardından da "Hay aklınla bin yaşa Nasrettin" diye kendi kendine hayranlığını ifade eder. Oğluna seslenir:
-Oğlum Ali!
-Efendim babacığım,
-Çuval dereye düştü düşecek, kakala gitsin.
-Babacığım ilk defa dediğini yapacağım.
Der ve çuvalı kakalar, dereye düşer.
Biliyorum aksilikte Nasrettin Hoca'nın oğluna taş çıkartırsınız. Fakat ibret aldığınızı ümit ediyorum. Ben yine de Nasrettin Hoca gibi seslenmeyeceğim:
1.Siyasiler! Ramazan'da sükûnet olsun. Ağız tadıyla Ramazanımızı geçirelim. Ülke hükümetsiz kalmasın. Kırmızı çizgilerinizi bırakarak asgari müştereklerde buluşun. Bak bu ayda Şeytanlar zincire vurulur. Eğer akıl hocanız Şeytansa geçmiş olsun hepiniz Şeytansız kaldınız. Hala buna rağmen ülkeyi hükümetsiz bırakırsanız "Yaptığınız gerekçe, demagoji, savunma, mızıkçılık,kırmızı çizginiz" Şeytanîdir. Kaos ortamı ülkeye zarar verir. Vatandaş kutuplaşmışsa sayenizdedir. Eserinizle gurur duyun. Eğer burnunuzun dikine giderseniz bilin ki Şeytan, Ramazan'dan sonra size liderliği bırakıp "Sen beni geçtin" diyerek emrinize amade olacak.
2.Belediyeler! Ramazan'ımızdan elinizi çekin, gölge etmeyin. Kültürel, sanatsal vb hiçbir etkinlikte yer almayın. Herhangi bir kanal kiralayarak dini program yapmayın. İftar çadırı açmayın. Bırakın bu işleri vakıf ve dernekler yapsın. Şu ana kadar yaptıklarınız için teşekkür ederim. Akşam teravih vakti yaptığınız etkinlikler neyin nesi Allah aşkına... rahmet gecelerini gazaba çevirmeyin. Sevapsa çok kazandınız, eğer günahsa bu kadar günah yeter size. Eğer amacınız hala çok sevap kazanmaksa ne olur Allah rızası için sevap kazanmayın.
***
Köyün birinde cemaat olmadığı halde biri, her gün minareye çıkar ezan okurmuş. Sesi de çirkin mi çirkinmiş, eğitilmemiş bir sese sahip. Köylü bu tür ezandan rahatsızdır. Bir gün adamı çağırırlar:
-Sen niye ezan okuyorsun? Bak biz namaza da gelmiyoruz. Bir daha ezan okuma.
-Ben Allah rızası için okuyorum.
-Ne olur, bundan sonra Allah rızası için ezan okuma.
Eğer huylu huyundan vazgeçmez, zaten yaptığım bir şey yok, ben milleti eğlendirip oyalayacağım, vaktini hoşça geçireceğim diyorsan; Bu sene Ramazan’ın gündüz vakti çok uzun, sabahın 03.30’undan akşamın 20.20’sine kadar vatandaş vakit geçirecek yer arıyor. Yapacağın bu etkinlikleri gündüz vakti yap. Hülasa, ben ne gölgeni isterim ne de ihsanını.
3.Davulcular! Eskiden kalma gelenekmiş,ne olur gelin şu davul çalmayı bu Ramazan’da protesto edin. Vurmayın davullara. Zaten millet olarak o davulun sopası hiç sırtımızdan eksik olmadı. Bırakın da şu Ramazan’da bari tokmak yemeyelim. Sahura kalkamazsam vebal falan hissetme. Ben kalkamasam da yine oruç tutacağım. Senin bu yaptığın eskilerde kaldı. Bunun gelenekle falan bir alakası yok. Bak eskiden binek olarak at arabaları vardı, bu gün envai çeşit araç var, kimse at arabasının yüzüne bakmıyor artık. Gel, sen de vazgeç bundan. Ben saati kurup onunla uyanıyorum. Bunu para için yapıyorsan biz sana elektrik tüketiminde sizin için ayrıca davul payı ayrılması için uğraşalım. Hatta sadece bir ay değil her ay size bu pay devam etsin. Yok Allah rızası için çalıyorsanız, ne olur Allah rızası için çalmayın. Yok ben illa çalacağım, hak etmeden para almam diyorsan, seni benim başıma salan beyefendilerin kapısının önünde sabaha kadar çal... Bir de ne kadara çalıyorsunuz adı belli olsun...
4.Millet! Ramazan Müslüman’ı olmayalım, 12 aya yayalım bu samimiyetimizi. Ramazan sadece oruç tutma, ibadet etme, fakire sadaka verme, teravih kılmadan ibaret değildir. Dinin diğer güzel hasletlerini ön plana çıkaralım. Kan akıtmayalım, niza çıkarmayalım, dedikodu, gıybet yapmayalım, iftira atmayalım. Orucu uykuya tutturmayalım. İşimizi, eforumuzu aksatmayalım, güz bülüçleri gibi pineklemeyelim. Yemek sofralarımızı ahbap çavuş ilişkisine döndürmeyelim. Adaletten ayrılmayalım. Yeniden Müslüman olalım, rektifiyeyi sağlam yapalım. Bunca kötülük bizim eserimizdir. Samimiyet eksikliğimizdendir bilesiniz. 17/06/2015

İçimdeki İrlandalı


-Akşam ne yapıyorsun?
-Teravihe giderim.
-Böyle bir namaz yok biliyorsun.
-Ya varsa.
-10+20+3 mü kılacaksın?
-Evet.
-10+8+3 kılabilirsin.Yatsının ilk 4 sünnetini de terk ederek 8+8+3 de kılabilirsin. Biraz tasarruf yap.
-Sen mi tasarruftan bahsediyorsun? Sen bana cimriliği emrediyorsun ve sağdan yaklaşıyorsun.
-Ama yarın mesain var.
-Olsun yine giderim.
-Evde kıl bari. Geceler kısa.
-Camide cemaatle kılacağım.
-Sanal aleme fazla giremezsin.
-Farz mı, vacip mi?
-İlla geceyi değerlendireceksen "Rahmet akşamları" için Kültür Parka git.
-Gitmem oraya.
-Oruç tutacak mısın?
-Elbette.
-Uzun değil mi, nasıl dayanacaksın?
-"Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol,
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol"  Oruç benim için kalkandır.
-Gel seninle uzlaşalım, demokrasi uzlaşı kültürüdür biliyorsun, sen hep reddediyorsun beni, halbuki ben seni düşünüyorum. Kendim için bir şey istiyorsam namerdim.
-Sen bana kötülüğü emrediyorsun, sana uymayacağım, çatla emi...
-Ama ben..
-Ben, ben, ben...Başka bir şey bilmiyor musun sen, bırak şu enaniyeti. Sen benim karanlığımsın, hızımsın. Beni engellemeye kalkma. Şu nafile turlarını bırak, gayzından çatla.
-Sana iyilik yaramaz.
-Bana iyilik yapma. İyilik ve sen. Çok eğreti duruyor.
-Son sözün?
-Sen benden görünen "içimdeki İrlandalı'sın. Sana buradan ekmek yok. Hatta sana inat, teravihi hatimle kılacağım.
-Sen sen, sen var ya sen...
-Evet sen var ya sen "İçimdeki İrlandalı'sın" 18/06/2015

Belediye Toplu Taşıma Araçları Hangi Kesim Sayesinde Ayakta Durur?

Belediye Toplu Taşıma Araçları Hangi Kesim Sayesinde Ayakta Durur?
Kendi işini yaparken iflas eden biri,nice zamandır iş ararken nihayet E sınıfı ehliyeti imdadına yetişir.Taşeron işçi olarak belediye otobüsünde bir iş bulur. Bismillah diyerek sabah ilk sefer için durağa varır. Heyecanlı mı heyecanlı,bir o kadar da dikkatli. Çünkü görevi sadece sürmek değil, aynı zamanda bilet kontrolü de yapmalıdır. Durakta da epey yolcu vardır. Anlaşılan gelir iyi olacak gibi. Yolcular peşi sıra binmeye başlar. Çiçeği burnunda kaptan el kart makinesine bakmaktadır:
1.Yolcu ücretsiz, çünkü 65 yaşını doldurmuş, gezmeye gidiyor.
2.Yolcu ücretsiz, çünkü belediye çalışanı,işe gidiyor.
3.Yolcu ücretsiz, çünkü üniforması var, polistir, işe gidiyor.
4.Yolcu ücretsiz, çünkü basın mensubudur, işe gidiyor.
5.Yolcu ücretsiz, çünkü eşinden ayrılmış, sosyal haktan yararlanıyor. İşe gidiyor.
6.Yolcu ücretsiz, çünkü binenin gazilik madalyası var.Yeri de hazırdır: Şoförün arkası.
7.Yolcu ücretsiz, çünkü dul ve yetim, bakıma muhtaç.
8.Yolcu ücretsiz, çünkü engelli.
9.Yolcu ücretsiz, kaptanın mesai arkadaşı.
10.Yolcu ücretsiz, milli sporcu.
11.Yolcu ücretsiz, yabancı ülke vatandaşı.
12.Yolcu ücretsiz, kartındaki bakiye yetersiz, şoför ona, "bir binişinde iki defa tut" der.
13.Yolcu ücretsiz, "içeriden tutayım " der, ama kimsede el kart olmaz.
14.Yolcu ücretsiz, elinde tapu gibi 65'lik nüfus kağıdı var.
15.Yolcu ücretsiz, üniformalı zabıtadır.
16.Yolcu ücretsiz, indirimli abonmana sahiptir. 65 TL'lik kart ile kaç defa biner kim bilir.
17.Yolcu ücretsiz,tam abonmana sahiptir.100 TL'lik kart ile kaç defa iner, biner kim bilir.
18.Yolcu ücretsiz, MİT elemanıdır, işine gidiyor.
19-36 arası binen yolcular da ücretsiz,yukarıda geçenlerin hemcinsidir....Ve oturaklar dolar.
37-80 arası binen yolcular indirimlidir,öğrenci okuluna gidiyor ,araya sıkışmalı ve arkaya doğru ilerlemelidir.
81-90 arası binen yolcular öğretmendir, indirimlidir, işe gidiyor.
91-100 arası binenler ücretli ve tam bilettir, çünkü onlar asgari ücretlidir, işe gidiyor. Otobüsün tüm masraf ve maliyeti üzerindedir. Sorumluluğu çoktur, bu yüzden daha çok çalışmalıdır.
101-110 arası binenler ise kalabalıktan ön kapıdan binemeyip arka kapıdan binen ve kartını okutamadıkları için ücretsizdir.
111.Yolcu ücretli, tam bilet kullanır,dolmuşa binemediği için mecburiyetten binmiştir.
Ve kapılar kapanır, Kaptan yola çıkar,her durakta durur. Aynı tip yolcuları bir taraftan indirir, diğer taraftan bindirir.
İlk 36 kişi sevinir ve dua eder;"Allah devletimize zeval vermesin,güzel hizmet yapıyor" diye.
Asgari ücretli ise, "Adaletin bu mu dünya"türküsünü diş gıcırtıları arasında söylemeye çalışır. Kırılan dişi de cabası.
Belediye ise maliyeti kurtaracak hesaplar yapmak için yeterince hesap uzmanını işe alır. Uzmanlar ise, "suya ne kadar zam yaparsak, emlak vergisini kaç kat artırırsak, atık su bedelini ne kadar yükseltirsek maliyetine toplu ulaşım yaparız" hesabı yapmaya koyulurlar.
Gaipten bir ses:
-Kardeş! Ramazan Ramazan senin işin gücün yok mu?
-Benim işim bu kardeş, işim yok, maalesef! 21/06/2015

Seçmen Analizi

Seçmen Analizi
Sanal alem paylaşımlarını ve yorumlarını görünce seçmenlerin kendi partisine oy vermeyen hem cinslerini kıyasıya eleştirdiğini ve hatta hakaret ettiğini müşahede ettim. 

Siyaset, siyasal partilerin kendini pazarlama sanatıdır. Kim kendini iyi ifade eder, seçmeni ikna ederse başarılı olmaktadır. Kendini iyi ifade edemeyen, vatandaşı ikna edemeyen ve her seçime aynı mantalite ve kendini yenilemeden girenlerin aldıkları oylar kimseyi şaşırtmamalıdır.

Beklediği oy oranına ulaşamayan siyasi parti ve savunucuları öncelikle kendi öz eleştirilerini yapmalıdırlar. Başkasına kızmayı bıraksınlar. 80 sonrası gelen seçmen profili 80 öncesinin takım tutan seçmeni değildir. 80 sonrası seçmen kendince hangisinde ışık görmüşse  ortak aklıyla ona yönelmiştir.

 Aynı seçmen profili 80 sonrası; ANAP, DYP-SHP, RP'sini iktidara taşımış, DSP'ye % 21 oy, MHP'ye % 18 oy vererek iktidar ortağı yapmış, akabinde yapılan erken seçimde 21'lik oranı 2,5'a, 18'lik oranı da 9 küsure indirerek baraj altında bırakmıştır. 3 dönemdir de tek başına AK Partiyi iktidara taşımıştır. Şimdi de vatandaş hiç birine çoğunluğu vermeyerek siyasi partilere gözdağı vermiş; kendinize çeki-düzen verin, çözümsüz bir seçim bırakıyorum demiştir. Anlayacağınız seçmen artık takım tutmuyor. Başaracağına inandığı kanata yöneliyor. 

Seçimi, siyasi partilerin podyuma çıkıp kendini pazarlaması olarak görmek lazım. Münazaralarda kendini en iyi ifade eden kazanır. 3 dönem iktidar verdiği siyasi partiye "Sen yıprandın, rektefe ol" sen bize tekrar lazım olacaksın diyerek zekâtının % 40'ını vermiştir. Diğerlerine ise % 25,16,13,2 puan vererek zekattan daha az pay vermiştir: "İktidarın bunca yıpranmışlığına ve yorgunluğuna rağmen hükümet alternatifi olamadınız, vitrininizi değiştirin, yeni fikirler üretin, yoksa bir ileri, iki geri patinajlar durursunuz. Ben her birinizi ayrı ayrı puanladım. Puanınız en güvendiğimden başlayarak % 41,25,16.50,13 ve 2 şeklinde tecelli etmiştir. Eğer hala ibret almazsanız bundan sonra bazılarınızı partiler çöplüğüne göndermesini bilirim" demiştir. 

Seçmen böyle derken biz ne yapıyoruz: Niye iyi puan alamadık, bundan sonra dersime daha iyi çalışmam lazım diyeceğimize en yüksek puan alan öğrenci misali fazla puan alan parti ve onun seçmenine kızıyoruz. En iyi savunma psikolojisidir bu. Bu psikolojinin tedaviye ihtiyacı var. Seçmen yaptıklarınızı ya da yapmak istediklerinizi elindeki cevap anahtarına göre puanlamıştır. 

Sizler tembel öğrencinin aldığı zayıfın faturasını öğretmenine kesmesine benziyorsunuz. Sadece kendinizi kandırırsınız beni değil. Çok da gülünç duruma düşmeyin. Ben sizi vezir de yaparım, rezil de.... 24/06/2015

Çingene'nin Beyliği


Çingene'ye beylik verilir verilmez ilk yaptığı iş babasını asmak olmuş. Millet, cenaze namazını kılıp taziye için evladının yanına varırlar:
-"Başın sağ olsun evlat, heyecana gelip babanın celladı olmuşsun. Bu sana ibret olur. Bulunduğun makamı bir daha kötüye kullanmazsın inşallah. Bildiğin gibi babanın katili olduğundan mirastan pay alamayacaksın." demişler. Çingene ise:
-"Ben bunca katliamı, vahşeti, kelle almayı bunun için mi yaptım ben anlamam, mutlaka cellatlık paramı isterim. Ayrıca beyliğimin tescili için de vekaleten yürüttüğüm beylik kadromun asalete dönüştürülmesini istiyorum" demiş. 
Millet, "Makam hırsı senin gözünü boyamış, burada tutunmak için kılıcını her yöne hatta kendi mahallene bile doğrulttun. Adalet duygusunu zedeledin. Utanıp sıkılacağın yerde bir de kadro istiyorsun." diyerek oradan ayrılmışlar.
Çingene ne mi yapmış. Pişkin pişkin cellatlık benim hakkım, kadro isterim kadro diyerek beyliğine devam etmiş ve kendi kendine:
"-Bir gün de olsa beylik beyliktir." diyerek işine koyulmuş. 25/06/2015

Oyun İsteği

Sarayönü Anadolu Lisesinden mezun ettiğim öğrencilerim aralarında anlaşmışçasına peşi sıra bana " kiwi" adlı oyun isteği gönderiyorlar.

Kivi gönderecek değiller ya. Bunca yaşıma rağmen beni kendileriyle akran kabul etmeleri ziyadesiyle memnun etti beni. Maalesef bu fakir satranç dışında hiç bir oyun bilmiyor. Cehaletimi ilânımdır. Belki de size zamanında bol oyun oynatsaydım bu başıma gelmeyecekti. 

Başınızdaki keplerden mezun olduğunuzu görüyorum. Sizin şu anda oyundan ziyade KPSS'ye hazırlanmanız gerekmiyor mu? 

Belki de siz en iyisini yapıyorsunuz. Çocuk kalmak en güzeli. Çünkü büyüdükçe sorumluluk duygusu artıyor. Arttıkça hayattan zevk almamaya başlarsınız.

Dün teravih namazı sonrasında İlahiyat Fakültesi bahçesinde elindeki poşetin içinden çocuklara atlamaları için ip dağıtan birisine gözüm ilişti. İçimdeki çocuğa mağlup oldum. Hiç olmadığı kadar medeni cesaretimi toplayarak adamdan bir ip de ben istedim. Ne de olsa bedava idi. Bana sirke gibi gelmişti. Çocukluğumda gözüm ve başıma değer diye hiç atlamadığım ipe merak sarmıştım. Adam çocuklara verdiğini söyledi. "Kardeş, büyük göründüğüme bakma, aslında ben de çocuğum," dedim. 

Ama adamı inandıramadım ve bir yüzümü karartarak geri döndüm içimdeki çocuğu içime gömerek.... 01/07/2015

Teravihte saf tutma

-Üstat! Teravihi nerede kılıyorsun?
-İlahiyat Camisinde.
-Hatimle kılınıyor değil mi orada?
-Evet.
-Zor olmuyor mu?
Teravih rahatlamak demektir. Namazda zorluk yok da...
-“Da”  ne demek?
-Aralarda zorluk ve meşakkat var.
-Nasıl zorluk?
-Namaza en arka safta başlıyorum. En ön safta tamamlıyorum.
-Ne demek bu?
-Buna saf doldurmaca deniyor.
-Mendil kapmaca gibi bir şey mi?
-Hayır, alakası yok. Vatandaş geliyor en ön safa namaza duruyor. Bir kısmı farzı kılıyor, son sünneti kılmadan ayrılıyor. Doldurma başlıyor böylece. Sonra teravihin 4 rekâtını kılıp ayrılanlar devreye giriyor. Bu esnada sen doldurmaya devam ediyorsun. Akabinde 8 rekatı kılıp ayrılan büyük çoğunluk gelir. Şimdi görev sende, boşalan yerleri doldurmaya devam ediyorsun.
-8 rekat kılıp ayrılanlardan sonra doldurma olmaz değil mi?
-Nerede, 10 rekatta ayrılan, 12'de ayrılanlar devam ediyor. Vitri kılmadan ayrılanlar...Tespihi zaten saymıyorum.
-Böyleleri arka saflarda namaza dursalar ya.
-Ben de zaten bunun için açtım ya  bu konuyu.... 02/07/2015