Ana içeriğe atla

Seçmen Analizi

Seçmen Analizi
Sanal alem paylaşımlarını ve yorumlarını görünce seçmenlerin kendi partisine oy vermeyen hem cinslerini kıyasıya eleştirdiğini ve hatta hakaret ettiğini müşahede ettim. 

Siyaset, siyasal partilerin kendini pazarlama sanatıdır. Kim kendini iyi ifade eder, seçmeni ikna ederse başarılı olmaktadır. Kendini iyi ifade edemeyen, vatandaşı ikna edemeyen ve her seçime aynı mantalite ve kendini yenilemeden girenlerin aldıkları oylar kimseyi şaşırtmamalıdır.

Beklediği oy oranına ulaşamayan siyasi parti ve savunucuları öncelikle kendi öz eleştirilerini yapmalıdırlar. Başkasına kızmayı bıraksınlar. 80 sonrası gelen seçmen profili 80 öncesinin takım tutan seçmeni değildir. 80 sonrası seçmen kendince hangisinde ışık görmüşse  ortak aklıyla ona yönelmiştir.

 Aynı seçmen profili 80 sonrası; ANAP, DYP-SHP, RP'sini iktidara taşımış, DSP'ye % 21 oy, MHP'ye % 18 oy vererek iktidar ortağı yapmış, akabinde yapılan erken seçimde 21'lik oranı 2,5'a, 18'lik oranı da 9 küsure indirerek baraj altında bırakmıştır. 3 dönemdir de tek başına AK Partiyi iktidara taşımıştır. Şimdi de vatandaş hiç birine çoğunluğu vermeyerek siyasi partilere gözdağı vermiş; kendinize çeki-düzen verin, çözümsüz bir seçim bırakıyorum demiştir. Anlayacağınız seçmen artık takım tutmuyor. Başaracağına inandığı kanata yöneliyor. 

Seçimi, siyasi partilerin podyuma çıkıp kendini pazarlaması olarak görmek lazım. Münazaralarda kendini en iyi ifade eden kazanır. 3 dönem iktidar verdiği siyasi partiye "Sen yıprandın, rektefe ol" sen bize tekrar lazım olacaksın diyerek zekâtının % 40'ını vermiştir. Diğerlerine ise % 25,16,13,2 puan vererek zekattan daha az pay vermiştir: "İktidarın bunca yıpranmışlığına ve yorgunluğuna rağmen hükümet alternatifi olamadınız, vitrininizi değiştirin, yeni fikirler üretin, yoksa bir ileri, iki geri patinajlar durursunuz. Ben her birinizi ayrı ayrı puanladım. Puanınız en güvendiğimden başlayarak % 41,25,16.50,13 ve 2 şeklinde tecelli etmiştir. Eğer hala ibret almazsanız bundan sonra bazılarınızı partiler çöplüğüne göndermesini bilirim" demiştir. 

Seçmen böyle derken biz ne yapıyoruz: Niye iyi puan alamadık, bundan sonra dersime daha iyi çalışmam lazım diyeceğimize en yüksek puan alan öğrenci misali fazla puan alan parti ve onun seçmenine kızıyoruz. En iyi savunma psikolojisidir bu. Bu psikolojinin tedaviye ihtiyacı var. Seçmen yaptıklarınızı ya da yapmak istediklerinizi elindeki cevap anahtarına göre puanlamıştır. 

Sizler tembel öğrencinin aldığı zayıfın faturasını öğretmenine kesmesine benziyorsunuz. Sadece kendinizi kandırırsınız beni değil. Çok da gülünç duruma düşmeyin. Ben sizi vezir de yaparım, rezil de.... 24/06/2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde