20 Mayıs 2024 Pazartesi

Derbide Gülen Taraf FB Oldu

Aylardır beklenen GS-FB derbisi oynandı. 

Şampiyonluk düğümü bu maçta çözülecekti. 

GS beraberlik veya galibiyete şampiyonluğunu ilan edecekti.

FB ise ezeli rakibini yenerek şampiyonluk iddiasını son maça taşıyacaktı. 

Maçta gülen taraf FB oldu.

GS'yi kendi evinde, binlerce seyircisinin önünde, on kişi kaldığı maçta yenmeyi başardı.

Üstelik deplasmanda olmasına rağmen GS'den üstün bir oyun oynadı. Farkı kaçıran taraf oldu.

Şampiyonluk iddiasını son maça taşıdı. 

Çoğu spor yorumcusuna göre derbinin favorisi GS idi üstelik. Favoriler maçı kaybeder dedikleri böyle bir şey olsa gerek. 

Favori olmasından geçtim. Bir eksik takıma karşı başa baş bir maç çıkarmaktan uzaktı GS. Güya Fener'e fark atacaktı. Fark yemekten ucuz kurtuldu. 

Belli ki Fenerbahçe ezeli rakibine karşı iyi hazırlanmış ve ben bu maçı alacağım demiş.

FB’nin böyle bir oyun ve skorla ayrılmasında Aziz Yıldırım’ın, ben kazanırsam teknik direktör olarak Morino’yu getireceğim açıklaması, FB camiasını bu maçı kazanmaya kenetlemiş.

Ve tüm futbolcular ve teknik ekip buna inanmış.

İnancın elinden ise hiçbir şey kurtulamaz.

FB'yi böyle zorlu bir maçı on kişiyle kotarmasından dolayı tebrik etmek lazım.

GS ise nasılsa cümle alem bizi favori ilan etti. Fener dediğiniz takım sahasında zoraki maçlar kazanıyor. Küme düşmeye namzet takımlar karşısında ecel terleri döküyor. Sahamızda Fener varlık gösteremez. Çalışmamıza da gerek yok. Zaten altı puan da fark var demiş. Bir hafta boyunca hazırdan yiyen evlat gibi yatmış ve mevcudu tüketmiş.

Oynadığı oyunla ve aldığı skorla şampiyonluğu hak ediyor denilen GS son iki haftadır oynadığı oyunla şampiyonluğu tam hak etmediğini kendi sahasında göstermiş oldu. Üstelik 17 maçtır iç saha yenilmezliğine de Fenerbahçe eliyle son vermiş oldu.

Demek ki rakipler iyi olsa GS bu kadar puan toplayamayacak ve galip gelemeyecek. Bu yönüyle GS'ye kötülerin iyisi denebilir.

GS-FB derbisi şunu gösterdi ki GS’de FB fobisi devam ediyor. İki yıldır Fenerbahçe’yi yenmeye başlayınca bu fobi kalktı sanılmıştı. Görünen o ki değişen bir şey yok. Ölüsü bile GS’yi yenmeye devam edecek. GS de Fener'in formasını görünce ayaklarının bağı çözülüyor. Fener de Galatasaray’ı görünce diriliyor. Yenince de şampiyon olmuş gibi oluyor. GS'i yendiler mi şampiyonluğa gerek yok onlar için. Fenerliler unutmasın ki maratonda asıl olan yarışın belli etabında başarı elde etmek değil, maratonu göğüslemektir.

Elhasıl, GS son hafta Konyaspor sahasında bir puan alırsa şampiyon olacak ama bilinsin ki karizmayı çizdirdi vesselam.

19 Mayıs 2024 Pazar

Büyük Camiye Küçük Kubbe

Resimde gördüğünüz cami inşaatı, Konya Millet Bahçesinin köşesine yapımı devam etmekte olan Merkez Camii ve Kur'an Kursu inşaatından bir görüntü.

Bu camiye ihtiyaç var mıydı, ismi uygun mu, üzerinde konuşmaya değer. Zannımca, burada bir camiye ihtiyaç yoktu. Çünkü çevresinde yeterince büyük camiler var. Koca eski stadın içinde bir büfe, bir tuvalet ve küçük bir mescidin yer almasını, geri kalan kısmın tamamen yemyeşil bir bahçeden ibaret olmasını daha uygun görürdüm. 

Camiye Merkez adının verilmesinden ziyade bahçeye uygun olacak şekilde başka bir isim tercih edilebilir. Mesela Millet Camii ismi daha güzel yakışırdı. Açıkçası Merkez ismi bana itici geldi. Merkezin başka anlamları olsa da polis karakolu anlamında da kullanılır. Ki eskiden polisler bir suçluyu yakaladıklarında “Seni merkeze alalım, merkeze çekelim” derlerdi. Masa başında oturan merkez valisi de çağrışım yaptı bu arada. Belki de Konya’nın ortası anlamında bu isim verilmiştir.

Neyse, ihtiyaç veya değil, ismi uygun veya değil, yetkililer hem camiye ihtiyaç duymuş hem de bu ismi vermiş. Bize de bunu kabullenmek düşer. Bu konuyu daha önce yazı konusu edindiğim için bu kadarla yetiniyorum. 

Bu sefer bu camiyi yazı konusu edinmemin sebebi başka. Estetik yönünden ele alacağım bu camiyi. Müsaadenizle bu konuyu açayım. 

Her zaman önünden geçtiğim, bir zamanlar yürüyüş parkurunda yürürken yanından geçtiğim bu caminin orta kubbesi dikkatimi çekti bugün. Uzaktan gördüm. Garip geldi bana.

Bir fotoğrafını alayım diye az yaklaştım. Size nasıl geldi bilmem ama dört minareli koca caminin ortasına kondurulmuş kubbe küçük geldi. Biraz daha geniş kubbe daha hoş gelir, görenlere seyir zevki verirdi.

Yer mi yok diye baktım. Minareler ile kubbe arasında epey mesafe vardı. İstenirse daha büyük ve geniş bir kubbe buraya yerleştirilebilirdi.  

Caminin inşaat halinde olması beni yanıltabilir. Çünkü inşaat halinde iken yapılanı pek bir şeye benzetemeyebiliriz. Ortadaki küçük gördüğüm kubbenin cami büyüklüğüne ve minarelere uyumu cami inşaatı bittikten sonra daha iyi anlaşılır. Belki de bu kubbenin dışına kaplama yapılarak daha da genişletilecek olabilir.

Orta kubbenin büyük camiye uyumlu olmadığına dair bu yorumumdan, estetikten anladığım anlaşılmasın. Estetik ile ben pek bir araya gelmem. Gördüğüm görüntü bana yanıltıcı da gelebilir.

Bunu en iyi caminin mimarı bilir. Projesini çizerken mutlaka hesap, kitap yapmış, ölçüp biçmiştir. Bu işin sinüs, kosinüs, tanjant ve kotanjantını hesap etmiştir. Çünkü ehli odur.

Birini Oyalamak mı İstiyorsun?

Üstadım, adam geveze mi geveze. Susturabilene aşk olsun. Her konuda söyleyecek sözü var. Zira bir doğru kendisi. Lafı aldı mı, gerekli gereksiz konuşuyor durmadan. Kafam şişti. Yok mu bunu susturacak bir yol?

Ona Çin işkencesi uygulayacaksın.

İşkenceyle işim olmaz.

Mübarek, işkence demişsem, onu meşgul edecek iş vereceksin böylesine.

İyi de ne işi vereceğim? Bana iş söyle. Sonra var mı böyle onu uzun süre meşgul edecek bir iş?

Var efendim olmaz mı?

Ne olur söyle. 

Bu tiplere seçimlerde görev vereceksin. Seçimde önüne birleşik pusula ve zarfları koyacaksın. Say bunları diyeceksin. O sayarken sen epey bir dinlenirsin. Çünkü say say bitmez. Nice sonra sayıp bitirdikten sonra doğruluğunu test için saydığını bir daha saydıracaksın. Bil ki iki saydığı da farklı farklı çıkacak. Sonra tekrar üçüncü kez saydıracaksın. O sayarken sen işine, gücüne bakacaksın ve bir güzel dinleneceksin. Hatta daha da uzatmak istersen, o tam ortaya geldiğinde o değilden kendisine bir soru soracaksın. Saydığı aklından gider. Sonra başa döner. Benim oğlan bina okur, döner döner bir daha okur misali saysın dursun. Tam bitirdim derken biraz dinlen de. Akşama doğru kalan zarf ve birleşik pusulaları önüne koy. Bu görev senin de. Saysın dursun.

Bu güzelmiş ama her zaman seçim olmuyor. Diğer zamanlar böylelerini nasıl oyalayıp kafa dinlendireceğiz?

Onun da kolayı var. Hep saydıracaksın.

Daha ne kaldı? Onu da söyle bari.

Para saydıracaksın durmadan. Deste deste paraları önüne koyacaksın. Senin sayman iyi diyeceksin. Ama bu verdiğin para Türk lirası olacak. Önüne koy yüzlük desteleri. Hatta ellilik daha iyi olur. Aslında hepsi beşlik, onluk, yirmilik olursa yaşadın. Çünkü saymakla baş edemez. Sayarken konuşamadığı için sen de keyif çatarsın. Elli kuruşluk ve bir kiraları varsın saydırma. Zaten piyasada pek kalmadı. Varsa da o kadar eziyet fazla olur.

Haydi parayı da saydırdım. Saydığı para bitti. Sonra?

O günün para sayması bitti. Ama para bitmez. Hele bu TL bizde oldukça, daha büyük banknotlar piyasaya sürülmedikçe piyasada para zibil gibi. Sende de işin gereği zaten para eksik olmaz. Durmadan yığacaksın önüne. Hayrın olsun, benim başımı kaşıyacak zamanım yok. Dur ben sana bir de çay söyleyeyim diyeceksin.

Sonra?

Para sayacağım derken çayını bile unutur. Çay kendi kendine soğur gider. Bu kadar işkenceden sonra o zaten bir daha yanına uğramaz. Böylece onsuz keyif çatarsın.