11 Mayıs 2024 Cumartesi

Kaybettiğimiz Değerlerimizden Biri Anısına (5)

Bu çoğunluğun, bir tiyatroda sergilenen şu olay olsa bile FETÖ’cü damgası yiyenlerin mağduriyetine inanması mümkün değil. Bilmeyenler için kısaca anlatayım. Ülkenin birinde bir tiyatroda rol gereği kurusıkı tabancayla birinin vurulması gerekiyor. O kişi rol gereği acı çekerek ölecek. Ama arkadaşı gerçek silah kullanır. Adam yaralanır. Vücudundan kanlar boşalır. Yere yığılır. Yandım, bittim, imdat, beni kurtarın der can havliyle. Kimse yardımına koşmaz. Döner seyirciden yardım ister. Seyirci hep birlikte ayağa kalkar. Ne güzel ne samimi rol yapıyor, rolünü oynuyor diye tüm seyirci ayakta bu yaralı adamı alkışlar. İmdat dedikçe alkışın ses tonu artar. Yaralı adam, bakar ki kimseden umut yok. Bir başına sahnede seyircinin gözü önünde yere yığılır ve oracıkta can verir. Bu tiyatro oyunundaki gerçek ölüm gibi ölüm bekliyor bizim seyirci toplum FETÖ ile irtibatlı kişilerin ölümünü. Ancak böyle inanır arşı âlâya yükselmiş mağduriyetleri.

Hasılı biz tuzu kurular 15 Temmuzda 252 şehit verdik desin dursun. Biz nice okumuş insanımızı bu uğurda harcadık. Kiminin memuriyetine son verdik kimini hapse koyduk kimi kaçıp gitti kimi yıllarca açıkta bekledi. Sonra pardon dendi. İçlerinde ne kadarı masum ne kadarı suçluydu, bunun tespiti yapılmadı. Çünkü at izi ile it izi birbirine karıştı. Hatta işi o kadar ileri götürdük ki memuriyetten atıldıktan sonra özelde çalışmak isteyen hekimlere, zorunlu hizmetini tamamlamadın. Daha şu kadar zorunludan süren var. Bu süre bitmeden çalışamazsın engeli konarak görevden atılanlar süresini dolduruncaya kadar özelde çalışamadı. Tam süre bitti. Anayasa Mahkemesi kanuna eklenen bu maddeyi iptal etti. Adaletimiz bu isi aslında.

Ayrıca nice FETÖ’cü olanlar yırttı. Hiç ceza almadı. FETÖ’cü denen niceleri de kapının önüne kondu. Kapı önüne konan lar, arkası olmayan kişiler idi. Hala ihya olan ve imkanlardan yararlananlar ise arkası sağlam olanlar. Hatta iki bylock çıktığı mahkeme kararıyla ispatlanan bir kişinin göz önündeki bir yerde başkan olduğu yazılıp çiziliyor.

Tarih FETÖ’cüleri, mağdurlarını, mağdur edenleri, seyredenleri yazacak ama neye yarar. Basta harap olduktan sonra. Basra’yı bir şekil ihya edersin ama ölmeden mezara koyduklarımı izı fitilmrk mümkün değil.

Demek istediğim FETÖ’ye sadece 252 kişi vermedik. FETÖ üzerinden yüz binlerce insanımızı feda ettik. Ölenler gitti, kurtuldu ama FETÖ üzerinden mağdur edilenler her gün ölmeye devam ediyor ama maddi ama manevi. Sicillerine işlenen örgüt üyeliği de bu işin tuzu ve biberi. Esas hainler ise dışarıda keyif çatıyor. Dün FETÖ’yü övüp bugün küfredenler ise el üstünde tutuluyor. Yesinler sizin adaletinizi. Üstelik FETÖ üzerinden mağdur edilenler FETÖ’ye ne istedilerse verenlerden değildi.

FETÖ üyesi olmakla suçlanıp kapının önüne konan İrfan Bey de FETÖ’cü değildi. Ki FETÖ’cülüğü s.ksan geçmezdi İrfan Bey’e. Ama olan İrfan Bey’e oldu. Sadece İrfan Bey değil, binlerce İrfan ve Ayşeler bu uğurda telef oldu.

Geciken adalet, adalet olmayınca masumluğu anlaşılmasına rağmen devlet ve toplum İrfan Bey ve onun gibi değerleri kaybetti. Başımız sağ olsun. İrfan Bey’in kulakları çınlasın. Kötülere de kalmasın bu dünya. Eden bu dünyada çeksin cezasını hem de kat kat. Yandım Allah dedikçe, anam dedikçe ne güzel rol yapıyor diye tüm insanlık alkış tutsun tıpkı tiyatro oyununda gerçek rol oynayan gibi. Alkışı sevmem. Birilerinin mutluluğu üzerine mutluluk kurmam ama söz, alkışa ben de eşlik edeceğim.

Hatıralar yaşlıların koltuk değneğidir sözü gereği ne benim hatırlatın bitecek ne de FETÖ mağdurlarının hikayesi. 

Kaybettiğimiz Değerlerimizden Biri Anısına (4)

Para çıkartmanın yolunu biliyordum artık. İlçe MEM’e yazı yazmadan soluğu il özel idaresinde alıyordum. Sonraki çıkarttığım para ile okulun içini, dışını bir güzel boyattım. Müdür ve yardımcı odası bir arada idi. Giriş kapısının birini kapattırarak müdür odası yaptırdım ödenekle. Öğretmenlere, boşaltılan müdür odasını verdim. Geniş geniş oturdular. Müdür yardımcısı da öğretmenlerin kullandığı küçük odaya geçti. 

Zamanın Meram Kaymakam’ından bahsetmek üzere bu yazıyı kaleme almak istemiştim. İşin içine inşaat, onarım girince gördüğünüz gibi yazı nerelere gitti. İnşaat işine girince ne inşaat biter ne de onarım. Ben en iyisi Meram Kaymakam’ına değinip bu yazıyı bitireyim. Çünkü farklı bir mülki amirdi.

Zamanın Meram Kaymakam’ı Konya’nın değeri İrfan Kenanoğlu idi. Bilgi, donanım, birikim, hoşgörü, hoşsohbet, muhabbet ehli, özgüveni yüksek, sosyal ve iletişim yönü güçlü, mütevazılığı elden bırakmayan, çocukla çocuk, büyükle büyük bir devlet adamı idi.

Bazı mülki amirler gibi insanlara ve özellikle devlet memurlarına mesafe koyan kibir abidesi ve ne oldum delisi biri değildi. Oturmasını, kalkmasını bilen biri idi. Devlet adamlığı ciddiyetini elden bırakmadan espri yeteneği, hazır cevaplılığı, taşı gediğine koyması, espri ile cevap vermesi unutamadığım yönlerinden.

Aynı zamanda çok zeki ve güçlü bir hafızaya sahip biriydi. Gördüğünü ve dediğini unutmazdı. Kendisi için Konya’nın hafızası dense yeridir. Konya’dan Ankara vali yardımcılığı gitti.

Ankara’da vali yardımcılığı yaparken kanlı 15 Temmuz darbesi oldu. Üzerine kayıtlı olan telefonlarının birinde By-Lock yüklü olduğu iddiasıyla KHK ile memuriyetten atıldı. Binlerce köşesine çekilen ve içine kapananlardan biri oldu. Sonra duydum ki masumluğu anlaşılmış, göreve iade edilmiş ama emekliliğini isteyip bana eyvallah, benden bu kadar demiş. Öyle zannediyorum hayata ve bu hayatı kendisine reva görenlere küsmüştür.

Geri iade olunca göreve dönmesini isterdim. Çünkü devletin böyle değerlere ihtiyacı vardı. Ama dönmedi.

Niçin dönsündü ki? Kolay değil FETÖ isnadını kaldırmak.

Hoş dönse de işini halletti, döndü diyecekti çoğumuz. Çünkü bu çoğumuza göre ateş olmayan yerden duman çıkmazdı. FETÖ’cü denmişse vardı bir şeyler.

Yine bu çoğumuza göre kendisine niye böyle bir isnat yoktu. Yeter ki birine FETÖ’cü densin. O kişi masum olduğunu kimseye anlatamaz, kimseye ispat edemezdi. Aklansa bile bu toplumun çoğuna göre o kimsenin aklanması şaibeliydi.

Ki bu toplumun o çoğumuza göre bu tipleri memuriyetten atmak da yetmezdi. Hapis cezası olmak üzere her türlü ceza bunlara verilmeliydi.

Bilir bilmez, elde belge olmadan insanlara FETÖ iftirası, açığa alınması, görevden atılması bizim çoğumuza göre bir şey değildi. Masum ise dönerdi. Göreve geri dönenin psikolojisi nasıl olur, hiç düşünülmedi.

Hasılı toplumun sesi çok çıkan, rüzgara ve güce göre tavır alan çoğunluğa göre kişinin FETÖ’den dolayı mağdur olduğu hiç ikna edici bulunmadı. Çünkü onlar ateş düştüğü yeri yakan familyadan değildi. Bol keseden atan tuzu kuru insanlardı. (Devam edecek) 

Kaybettiğimiz Değerlerimizden Biri Anısına (3)

Aralık ayı idi. İlçeye yazı yazarak okula tahsis edilen ödeneğin emanete alınmasını istedim. 

Aylar geçti. Yapıldı, yapılacak denen okul, mahallenin okul yeri konusunda ikiye bölünmesiyle okul yapımı yılan hikayesine döndü. 

Olmayacak şu emanetteki parayla okulun acil işlerini yaptıralım dedik. Bu sefer okulun parasını bulamadık. Emanetteki para kaybolmuş. Biri bizim parayı harcamış ama nereye belli değil.

İlçedeki memurlar, paranın kaybolmasını hiç üzerlerine almadı. Harca dedik, harcamadın diyerek neredeyse beni suçlu çıkardılar. 

İlçe MEM, İlçe il ve özel idare ve il MEM olmak üzere paranın peşine düştüm. Hepsi yok bizde dedi. Üzerine de gelen para emanete mi alınır, harcanmaz mı dediler. 

Sonra gidip gele gele il MEM’deki müdür yardımcısı, müdürüm merak etme, ben o parayı bulacağım dedi. İzini takip ede ede ilçe MEM’de paranın kaybolduğunu tespit etti ve ilçenin inşaattan sorumlu yetkilisine inceleme başlattı. İncelemenin başladığı vakitte ise geçici sorumlu şube müdürü bir başka kurumun müdürlüğüne kapağı atmıştı. Orada ise kadın işine kurban gitti beyzademiz. İnsanı denemenin yolu para, kadın ve makam dedikleri bu olsa gerek.

Sonunda bizim para bulundu. Meğer ilçe bizim okulun ödeneğini başka lisenin tamir giderine harcamış. Nasıl harcadılar, bu eforu nasıl sarf ettiler, bu yeteneği nasıl gösterdiler bilmiyorum ama sonunda nasıl harcandığına kani oldum. İlçedeki memurların işgüzarlığından başka bir şey değildi. İlk atandığım yıl harcadığım 3 bin liralık ödeneğin ödeme belgesini ilçe hazırlamıştı. İlgili işgüzar memur, lisenin parasını harcarken aynı ödeme belgesinde düzenleme yapmış. Her yerde gerekli değişikliği yapmadığı ve benim okulun kodları kaldığı için lisenin ağalığını benim okul yapmıştı. Ağalık da bana yakışırdı hani. Lisenin ödeneği de duruyor bu arada. Kısaca iş liseye yapılmış. Para benden çıkmış. Benim işim yapılmamış, lisenin parası yerinde duruyor ama benim param iç edilmiş.

İl müdür yardımcısına, lisenin ödeneğini de biz harcayıp ödeşelim dedim. Olmaz hocam. Sizinki ilköğretime, lise ise ortaöğretime bağlı. Birinin ödeneğini diğerine harcayamayız. Harcarsak suç olur dedi. Bir yanlışlık yapılmış. Bu yanlışı da yanlış yaparak düzeltelim ve doğruyu bulalım. Bu sefer ben onarım yaptırayım. Parası da liseden çıksın dedim ise de müdür yardımcısı Nuh dedi, peygamber demedi. Bu arada yerden göğe haklı olduğumu söyledi sağ olsun. Ama bir gerçek var ki bizim para uçmuştu. 

Ertesi yıl il genel meclisi üyeleri ve başkanı ile birkaç defa görüştüm. Kalorifer için 25 bin lira ödenek çıkarttım. 6 ayrı firmadan teklif aldım.  KDV hariç 27 bin ila 60 bin arasındaydı teklifler. 

İlçe milli eğitim müdürü geldi bir ara okula. Kalorifer döşeteceğiz gücümüz yeterse dedim. Öğretmenlerin yanında iyi olur. Döşetirsen bin lira da ben kantin hesabından vereyim dedi. Uğurlarken sağına soluna baktı. Birbirinden uzak iki binada eğitim gören bu okula kalorifer olmaz dedi. Çekip gitti. 

En düşük teklifi veren firmanın yetkilisini çağırdım. KDV dahil 25 bin liram var. Bu fiyata yaparsan, teklifleri yenileyelim dedim. Benden para istemezsen, ben bu fiyata yaparım dedi. Ne parası isteyeceğim dedim. İşini yaptığımız okul müdürlerine açıktan para veririz dedi. Senden bir kuruş istemiyorum. Yeter ki kaloriferimizi döşe dedim. Ertesi günü işe başladı. Kısa süre içinde okulumuza kalorifer döşendi. Ardından buraya kalorifer gitmez diyen ilçenin demirbaş müdürüne gittim. Hocam söz verdiğimiz bin lirayı alayım. Kaloriferimiz döşendi dedim. İstediği yazıyı yazıp ilçeye teslim ettim. Okul aile birliğine aktarılan parayı da okulun diğer işlerine harcadım. (Devam edecek)