6 Aralık 2022 Salı

Ciddiyetime Hayran Kalacaksınız

İyi dinleyin evlatlar! 
Bundan sonra;
1. Hangi marketlerden alışveriş yapmayacağınızı biliyorsunuz. Söylememe gerek yok.
2. Evin tarifini verirken evimizin hangi tür marketlerin yanında, üstünde ve karşısında olduğunu söylemeyeceksiniz.
3. Yokluğumda bu evi aranızda paylaşamayıp satmaya kalkarsanız, satın satmaya ama satışa koyduğunuzda hangi marketlere yakın  ve yürüyüş mesafesinde olduğunu öyle zannediyorum, söylemeyeceksiniz. Çünkü bir zamanlar prim yapan bu özellik bu günlerde zararınıza olur.
4. Bundan sonra üç rakamını harfle kullanmayacaksınız.
Etliye, sütlüye karışmayıp gördüğünüzü görmezden geleceksiniz. Kısaca üç maymuna oynayacaksınız ama asla üç demeyeceksiniz.
5.Ananız yokluğumda, şu üç harflinin şu ürünü iyidir, gidin babanızdan habersiz alın derse, annenizi de kırın diyeceğim ama siz kırmazsınız. Tamam deyin ama gidin başka marketten alın, üç harfliden aldık deyin. Allah sizi affetsin.
6. Öyle bir yere gittiniz, bu üç harfliler dışında market yok. Açlıktan yıkılacaksınız. İlla alışveriş yapmanız gerekirse iki harfi 1000 ile aynı olandan alışveriş yapmayacaksınız. Ya harca harca bitmez gidin ya da elektrik çarpması sonucu oluşacak geçici hali andıran marketi tercih edeceksiniz. Tercihiniz bu sonuncu olsun. Zira bunun burnu iyi koku alır, kimin yanında duracağını iyi bilir.
7. Paranız yok da olur ya bir gün ev alma durumuna gelirseniz, kelepir fiyatına hatta bedavaya da verseler, altında üç harflileri olduğu yerden ev almayın. Şeytandan kaçar gibi kaçın. Bu marketlerden değil, birilerinin hışmına uğramaktan korkun.
8. Hristiyanların uğursuz diye 13 rakamını ağzına almadığı gibi üçü ağzınıza almayın. Üç zaten Hristiyanların Tanrı anlayışını ifade eden teslisi andırır.
9. Yarından tezi yok. Apartman yöneticisini arayarak  ondan belediyeye müracaat etmesini ve apartmanın üç olan numarasını değiştirmesini israrla isteyin. Ciddiyetiniz anlaşılsın diye şakamız yok deyin.
10. Küçüklükten beri korkup isimlerini ağzınıza almadığınız cinlere bundan sonra üç harfliler demeyin. Adını söyleyin. Cin deyin. Bilin ki insan mahsulü bu üç harfliler cinlerden daha tehlikeli. Çünkü görüntü o yönde.
11. Hala olup bitenlerin farkına varmayıp ben istediğim yerden hemi de bu üç harflilerden bile alırım diyenlerle selamı sabahı kesin.
12. Birinin evine gittiğinizde önünüze ikram koyarsa, yemeden önce bunları nereden aldınız diye sorun. Yani bağını sorun. Kem küm ederse bilin ki malum yerlerden almıştır. Ağzınıza almadan orayı terk edin. Ağzınıza almışsanız tükürün ve ağzınızı dört defa çalkalayın.
13. Bugünlerde birileri sizin dini bilginizi kontrol etmek ve o rakamı söyleyip söylemeyeceğinizi test etmeye kalkarsa, mesela guslün farzını sorarsa, rakam söylemeden, ağzı ve burnu birleştirin. Ağza-burna su vermek, tüm bedeni yıkamak deyin.
14. Bundan sonra üç kere yıkamak şeklinde ifade edilen ne kadar eylem varsa dörde çıkarın. Zira dörtlemeden zarar gelmez.
Daha neler neler... Sizleri muhtemel tehlikelerden korumak için bu tür önerilerimi dikkate alın, yabana atmayın. Benim yasaklamadıklarımı da yasaklayın kendinize. Bundan önce yaptığınız alışverişlerinizle bu malum yerlere verdiğiniz destekten dolayı tövbe edin ve Allah beni affetsin deyin. 

4 Aralık 2022 Pazar

Boykota Var mısınız?

Bir firma usulsüz iş yapar, fahiş fiyatla ürünlerini piyasaya sürerse, devlet yetkili organlarıyla mücadelesini sürdürürken vatandaş da doğal tepkisini demokratik yollarla gösterir. Hiçbir şey yapamasa bile satışı fahiş olan yerden alaveresini yapmaz. Tüm bunlar hayatın doğal akışı içerisinde olup biterken,

Binlerce kişiye iş veren firmaları hedef göstermek, boykot çağrısı yapmak, terör örgütleriyle bağını araştırmaya kalkmak ne derece doğru, bunun üzerinde düşünmek lazım.

Attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değecek mi?

Farz edelim ki değdirdik. Adı geçen firmaları batırdık. Bunun sonucunda,

Devlet bu firmalardan aldığı vergiden mahrum kalacak.

Buralarda çalışan binlerce kişi firmaları kapandığı için işsiz kalacak.

Bu firmaların borsadaki hissedenleri taban yapacağı için bu hisseleri alanlar büyük zarara uğrayacaklar.

Evi üç harflilerin üstünde, yanında ve karşısında olanlar evlerini tarif ederken şu üç harflinin yanında, üstünde, karşısında diyemeyecek.

Evini satmak için sahibinden'e ilan verenler, evimiz markete yürüyüş mesafesinde açıklaması yapamayacak.

Tüm bunları ve daha fazlasını düşündük mü? Mesela işsiz kalanlara iş verebilecek miyiz

Hisseler tepetaklak olduğu için hissedarların zararlarını karşılamayı taahhüt ediyor muyuz?

Bu firmaların devlete verdiği vergiyi el birliğiyle toplayıp devlete vermeyi kabul ediyor muyuz? 

Tüm bunlara evet diyorsanız, buyurun hep birlikte boykota katılalım. İnceldiği yerden kopsun.

Hayır diyorsanız, oturun oturduğunuz yerde. Susun ve gölge etmeyin. 

Kim Daima Haklıdır?

Başka bir vilayette liseli bir arkadaşım vardı. Yıllardır görüşmediğim bu arkadaşın imamlık yaptığını duymuştum. Bir duydum ki bu arkadaş, tası tarağı toplayıp memleketime gelmiş, asgari ücretli bir yerde çalışıyormuş. Haber alır almaz, adresini öğrenerek evine gittim. Başından geçenleri anlattı.

İmamlık yaparken aynı zamanda limon işiyle de uğraşmış. Ta dededen bu yana tevarüs eden bir arazileri varmış. Buranın tapusu yokmuş ama kime sorsanız, bizim derler dedi. Buranın diğer arazilerden farkı, orman özelliğini kaybetmiş yer olması. O bölgede böyle yerler çokmuş. Aşağı yukarı her ailenin varmış. Milletvekili olanların bile böyle yerleri varmış. 3B arazisi denilen bu yeri düzenlemiş. Limon ağaçları ekmiş. Beş bin lira masraf ederek damlama döşemiş.

Güvenlik, koruma, bekçi adı her ne ise bundan rüşvet istemiş. Vermemiş. Verirdin, vezmezdin derken atışmışlar, bir güzel kavga da etmişler. 

Şikayet üzere üç kardeş birlikte hakim karşısına çıkmışlar. Suçu üzerine alarak ağabeylerini kurtarır ama kendisi beş yıl ertelemeli ceza alır. Ceza veren hakim, bak oğlum, bunun şakası yok, tekrarı halinde görevinden de olursun şeklinde uyarır. 

Aldığı cezaya rağmen hem resmi görevine hem de adı geçen limon bahçesini kullanmaya devam eder. Hakimin uyarısını da kulak ardı eder.

Görevlinin şikayeti üzerine yeniden hakim karşısına çıkar. Mahkeme salonunda hakime, falan milletvekilinin işgal ettiği araziler yanında benim işgal ettiğim yerin lafı mı olur? Ona niye bir şey demiyorsunuz tespitine hakim, sessiz kalır ve aldığı yeni cezayla birlikte memuriyetten de el çektirilir. 

Kendisine, durum böyle sıkıntılı ve tehlikeli ise ortalık sakinleşinceye kadar o bahçenin ekim dikim işini bıraksaydın sözüme, seninki de iş mi, ben oraya beş bin liralık damlama döşedim şeklinde cevap verdi. Yani inadım inat dedi. 

Arkadaşım inadının kurbanı olmuş. Başkasını, özellikle vekili emsal göstermesi de işe yaramamış. Öyle ya vekile kim ne diyebilirdi? Vekillik böyle yerlerde işe yarardı. Daha doğrusu her yerde işe yarar. Gül gibi geçinip gider. Onu ne kimse şikayet edebilir ne de şikayete ceza verilir. Buna ben, güçlüye kimsenin gücü yetmez. Güçlü daima haklıdır, bilhassa haksız olduğu anlarda derim.

*

Bol sıfırlı bir enflasyonlu hayat yaşadığımız hepinizin malumudur. Devlet ve özel sektör ürünlerine zam üzerine zam koydu. Hiçbir ürün bir ay boyunca aynı fiyata satılmadı. Vatandaş bir gün önce aldığı ürünü öbür gidişinde aynı fiyata alamadı. Hatta “Bugün aldığın ürün düne göre pahalı ama yarına göre hesaplı” sözü bugünlerde belleğimize iyice yerleşti.

Bu hayat pahalılığında, birileri paraya para demedi, dört köşe oldu. Olan asgari ücretle çalışan dar gelirliye ve maaşları enflasyon karşısında eriyen bordro mahkumuna oldu. Kiralar da bundan nasibini aldı. Ne kiralık ev bulunabildi ne de bütçeye uygun kiralık ev. Asgari ücretlinin aldığı maaşın üstüne çıktı kiralar.

Durum bu iken ve bu anormal durumun ne zaman biteceğine dair bir umut yokken biz bu duruma nasıl geldik, bu durumdan nasıl kurtuluruz hesabı da çok yapılmıyor. Sebepleri üzerinde de durulmuyor. Bu bataklığı nasıl kuruturuz hesabı yapacağımıza, toplum olarak yaşadığımız bu can sıkıcı ortama suçlu arıyoruz. Kirasına katmerli zam yapan ev sahibine kızıyoruz, ürünlerine ayarlama yapan esnafa bağırıp çağırıyoruz. İnsafsızlar, bu kadar zam olur mu diyoruz. Esas suçlu bunlar diyoruz. Tamam, normalin ötesinde zam yapan fırsatçıları afişe edelim, onlara tavır alalım, bu yaptığınız vicdana sığmaz diyelim. Ama aynısını yani zammın daha büyüğünü yapan iradeye de kızalım, gönül koyalım. Resmi rakamlara göre enflasyonun yüzde 85 olduğu açıklanırken vergilere konan yüzde 123 zammın izahını isteyelim. Bu aradaki uçurum nedir diyelim. Çünkü piyasadaki ürünlere gelen zammı tetikleyen etkenler arasında fiyat belirlemesi devletin elinde olan ürünlere yapılan zamların etkisi büyüktür. Akar yakıt, elektrik, doğal gaz, vergi vb.ne yapılan her zam piyasadaki ürünlere zam olarak yansır. Kendimize günah keçisi ararken zamlardaki devletin tetikleyici payını da unutmayalım. “Bunlar ithal ettiğimiz ürünler. Devlet mecburiyetten yapıyor” derseniz, buradan esnafın keyfi zam yaptığı anlamı çıkmaz. Esnaf da buna paralel zam yapar. Ürününü ederinden fazla fahiş fiyata satan esnaf varsa da bunun takibini devlet, yetkili organlarıyla yapmalıdır.  Tüm bunlara rağmen fırsat bu fırsat deyip ürününe katmerli zam yapan varsa, bunlara en ağır müeyyide uygulansın. Fırsatı ganimete çeviren esnafa kızarken kurt puslu havayı sever misali, bilerek veya bilmeyerek bu puslu havanın oluşmasına zemin hazırlayanlara da amaçsız, fakatsız bir çift sözümüz olsun. Yukarıdaki anekdotta olduğu gibi bizim yukarıya sözümüz olmaz, yukarıya bakmayız, biz bize hedef gösterilenlere kızarız, gücümüz aşağıdakilere yeter derseniz, buna sözüm, akıllı adamsınız, vesselam olur ve  üst daima haklıdır, bilhassa haksız olduğu anlarda sözünü bir daha hatırlamış olurum.