28 Nisan 2022 Perşembe

Kamu Sırtından Olmayan Bir İftar *

ABK Holding Yönetim Kurulu Başkanı, İdeal Yurtları’nın ve Anadolu’da Bugün gazetesinin sahibi Ahmet Baydar’ın 27 Nisan Kadir gecesi akşamı gazete ve holdingin yeni binasında düzenlemiş olduğu iftar yemeğine davet edildim. Bu davete icabet etmeliyim deyip davetiyenin altında Lütfen Cevap Veriniz (LCV) iletişim telefonuna ismimi yazdırmak istedim. Ben daha aramadan görevli tarafından "Kaç kişi katılacaksınız" telefonu aldım. Bir kişi dedim. İftar programına lise sınıf arkadaşlarının da davet edildiğini öğrenince güzergahıma uygun dört arkadaşla iletişime geçerek iftara beraber gitmek üzere kavilleştik.

Davetin yapılacağı Yazır Mahallesindeki gazete binasının önüne geldiğimizde, girişte Ahmet Baydar ve ekibinin sıcak ilgi ve alakası ile karşılandık. Görevlilerin yönlendirmesiyle alt kata inerek adımıza ayrılmış masamıza oturduk. Farklı kesim ve sektörlerden katılım sağlayan 150 kişi ile birlikte sessizce akşam ezanının okunmasını beklemeye koyulduk.

Ortam, sesiz ve sakindi. Hazırlanan menü mükemmeldi. Yemekler nefisti.

Masada hurmasından zeytinine, tatlısından çay ve diğer içeceklere varıncaya kadar her şey vardı.

Farklı kesim ve sektörlerden iftara katılanlardan birbirlerini tanımayanlar tanışma imkanı bulurken, birbirini tanıyanlar da uzunca süredir görüşemediklerinin hasretini kimseyi rahatsız etmeden gidermiş oldu.

Yemeğin ardından akşam namazını kılacaklar binadaki mescide giderek namazlarını kıldılar.

Vedalaşmak için kalkanlara daha önceden hazırlanmış -diş kirası diyebileceğimiz- hediyeler görevliler tarafından takdim edildi.

Çıkışta gazetenin sahibi ve ekibi uğurlamak için yine bina önündeydi. Yorgunluk ve telaşa rağmen girişteki sıcakkanlılık ve güler yüzden bir şey kaybedilmemişti.

Hasılı, her şeyiyle iyi düşünülmüş ve planlanmış mükemmel bir iftar programı oldu. Bu iftar programının her aşamasında görev yapmış holding ve gazete çalışanlarına, ekibine, bu nazik davetiyle bize mübarek kadir gecesinde bir ziyafet sunan Ahmet Baydar’a teşekkürü bir borç bilirim. Kesesine bereket. Allah kabul etsin. Helalinden bol bol versin.

Şimdi geleyim sadede. Hepiniz şu ya da bu şekilde farklı yer ve ortamlarda benzeri iftarlara katılmış olabilirsiniz. Bundan dolayı da tamam bir iftara katılmışsın, anladık, bu kadar da uzatmaya gerek yok diyebilirsiniz. Hakkınız var ama alacağınız yok. Yalnız bu vesileyle önemsediğim iki hususa değinmek için bu iftarı yazı konusu edindim. İlki, bu tür davetlerde çoğu davetiyelerin altında LCV, yanında ise iletişim numarası yazar. Bu demektir ki “Sizi ben bu organizasyona, etkinliğe, düğüne, iftara vb. davet ediyorum. Düzenleyeceğimiz bu programa katılıp katılmayacağınızı, katılacaksanız kaç kişi ile katılacağınızı bildirin. Bunun için lütfen bize dönüş yapın” demektir. Aslında bu tür organizasyonlarda bir aksamanın meydana gelmemesi, organizatörün ve sahibinin sıkıntı yaşamaması ve işini daha güzel yapabilmesi için geri dönüş güzel ve göz ardı edilmemesi gereken bir ayrıntıdır. Yemekli her davetiyenin altına mutlaka yazmak ve dönüş de yapmak lazım. Çünkü özellikle yemekli toplantılarda, gelir dersin gelmez, gelmez dersin gelir, bir kişi gelir dersin, üç kişi gelir gibi durumlar söz konusu olabiliyor.

LCV benim için önemli ama ikinci değineceğim husus daha önemlidir. Genelde böyle büyük iftarları kamu adına birileri düzenler. Yani kamuya ait kurum ve kuruluşun başında olan kişi iftar verir ama masraflar devlet tarafından karşılanır. Bu, kamu sırtından ağalık demektir. Bu konuyu geçmişte epey yazı konusu edindim ama maalesef bu yara her ramazanda devam ediyor. Çünkü kamu sırtından ağalık yapmaya birileri devam ediyor. İşin garibi halkın kahir ekseriyetinde bu tür iftarlara tepki gösterecek duyarlılık da kalmadı. Ya özümsendi ya bu tür iftarı yapan bizden biri ise caiz gözüyle bakılıyor ya da yapılan görmezden geliniyor.

ABK Holding adına verilen bu iftarın tüm masrafı Ahmet Baydar’a ait. Yani kendi öz sermayesinden. İşin özü Ahmet Bey, kendi kazancından ağalık ve ikram yapmıştır. Ki olması gereken de bu. Bundandır ki işten gelerek davete icabet ettim ve gönül huzuru içinde afiyetle yedim. Bravo ve tebrikler Baydar. Allah sana bereketiyle fazlından versin inşallah. Allah’tan kendi parasıyla kalabalıklara iftar veren, bunun için kamu imkanlarını peşkeş çekmeyen kişilerin sayısını artırmasını isterim. Vatandaşlardan da özellikle mangalda kül bırakmayan, Müslümanlığı kimseye vermeyen dindar ve mütedeyyin insanlara da kaybettikleri duyarlılığı yeniden kazanmalarını nasip etsin.

*29/04/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

27 Nisan 2022 Çarşamba

Bilginin Kaynağı

Bazı ünlüler veya bir konunun uzmanları adına açılan sahte hesaplar sanal alemin bir cilvesi. Birileri, ünlü üzerinden algılar oluşturmaya çalışıyor. Bu ayan beyan ortada iken görüşümü destekliyor diyerek asparagas haberi ve görüşü paylaşanların yani algıya teslim olanların sayısı da az değil bu alemde. Paylaşan paylaşana. En masumu da "Eğer doğruysa" diye kendince bir ekleme yapıyor. Paylaşan varsa beğenip yorum yazanlar da eksik değil.

Merak ettiğim, bizim insanımız niçin seçici değil? Acaba bu paylaşım bu kimseye ait olabilir mi diye niçin düşünmez? Niçin görüşümü destekliyor diye balıklama atlıyor? Kapasitemiz bu kadar mı gerçekten? Bence zeki, akıllı ve birazcık birikimi olan biri adına hesap açılıp paylaşım yapılan ünlüyü fikir yönünden birazcık tanıyorsa, onun böyle bir paylaşım yapmayacağını bilir. Bilmiyorsa zekasına ve algılamasında bir problem var demektir. Zeki insan bir şeyi iyi bilen değildir, olaylar arasında bağlantı kurabilendir, olayın perde gerisini düşünebilendir.

Yine bu tür paylaşımlar bu şekilde dolaşımda oldukça bu görüşler o kişinin görüşüymüş gibi aktarılacak. Bir kişiye mal edilen yalan haberler de böyle oluşur. Çünkü dilden dile dolaşıyor, yazılarak kayda geçiriliyor.

Merak ettiğim, bir insan, doğruluğundan emin olmadığı ve yalan olduğu aşikar iken niçin her gördüğünü paylaşır? Unutmayalım ki bir insana her duyduğunu aktarması günah olarak yeter. Aynı zamanda her gördüğü paylaşımı acaba demeden ve test etmeden paylaşması da kendisine günah olarak yeter de artar bile. Özellikle troller, aman dikkat!

Ne olur, başkalarının yalanlarını servis ederek algılara hizmet etmeyelim. Hiçbir şey yapamıyorsanız, kendinize ait özgün bir cümle yazın. Varsın, yalan, yanlış ve eksik olsun. Bunda en azından bir emek vardır. Herhalde bu, o kadar da zor olmasa gerek.

Unutmayalım ki doğrular sağlam temeller üzerine bina edilir. Binanın temeli çürük ise üst katların sağlamlığı bir işe yaramaz. Bilgi ve havadis de böyledir. Menşei doğru olmalı ki üste doğru bilgiler eklenebilsin. 

26 Nisan 2022 Salı

Hayata Kim, Hangi Açıdan Bakıyor?

"Bir gün New York'ta bir grup iş arkadaşı, yemek molasında dışarıya çıkar. Gruptan biri, Kızılderili’dir. Yolda yürürken insan kalabalığı, siren sesleri, yoldaki iş makinelerinin çıkardığı gürültü ve korna sesleri arasında ilerlerken, Kızılderili, kulağına cırcır böceği sesinin geldiğini söyleyerek cırcır böceğini aramaya koyulur. Arkadaşları, bu kadar gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını, kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam eder. Aralarından bir tanesi inanmasa da onunla aramaya devam eder. Kızılderili, yolun karşı tarafına doğru yürür, arkadaşı da onu takip eder. Binaların arasındaki bir tutam yeşilliğin arasında gerçekten bir cırcır böceği bulurlar. Arkadaşı, Kızılderili’ye "Senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun?" diye sorar. Kızılderili ise; bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek, arkadaşına kendisini takip etmesini söyler. Kaldırıma geçerler ve Kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı kaldırımda yuvarlar. Birçok insan, bozuk para sesini duyunca sesin geldiği tarafa bakarak, onun ceplerinden düşüp düşmediğini kontrol eder. Kızılderili, arkadaşına dönerek: 'Önemli olan, nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğindir. Her şeyi ona göre duyar, görür ve hissedersin' der ve yollarına devam ederler".

Bu kıssadan alacağımız hisse, sanırım son cümlede bir güzel ifade edilmiş. Hayata hangi açıdan baktığımıza ve neyi önemsediğimize bu hikayeden hareketle bazı örnekler vermek istiyorum:

Öyle insanlar var ki tüm dünyası tuttuğu, oy verdiği parti lideridir. Onunla yatar, onunla kalkar. Biri liderini eleştirdi mi, ağzını bozar, önce savunmaya, ardından saldırıya geçer. Olup biten ne kadar olumsuzluk varsa liderinin hayatına, siyasi geleceğine saldırı amacı güdüldüğü zehabına kapılır ve buna da kendini inandırmıştır. Kendine ait bir görüşü yoktur. Lideri ne derse görüşü odur. Lideri görüşünü değiştirirse o da değiştirir. Tüm paylaşımları liderine övgü, rakiplerine zem üzerinedir.  Anne ve babasını o kadar övmez. Kendisine o kadar güvenmez. Annen, baban mı yoksa liderin mi dense, annem babam ona feda olsun diyecektir. Çünkü tüm penceresi lideridir. Hayata bakışı ve dünyası lideridir. Ötesi yalan. Kendisini ve ülkesini düzeltecekse yani bir kurtarıcı olacaksa bu ancak lideri olur. Bu tiplerin en masumu hani alternatifi mi var demesidir. Beni düşündüren, toz kondurmadığı lideri öldüğü zaman hayata nasıl tutunacağıdır. Çünkü lideri ölünce kolu, kanadı kırık bir kuş veya sudan çıkmış balığa benzeyecektir.

Bazılarının dünyası dini lideri, şeyhi veya cemaatidir. Tüm paylaşımları şeyhi üzerinedir. Çünkü tek ve tüm doğru şeyhinde tebarüz etmiştir. O bir Allah vergisidir. Söylediği bazı şeyler aklına yatmasa da onun bir bildiği vardır.

Bazılarının dünyası dindir ve dini söylemdir. İşlerin ters gitmesi dinden uzaklaşmadan dolayıdır. Dinin kuralları uygulansa hiçbir derdimiz kalmaz.

Bazılarının din deyince aklına sadece fıkıh ve ilmihal bilgisi geliyor. Bu tiplerin dinden anladığı geçmişte verilmiş fetvaları paylaşmak ve yaşamaktır. Yeni fetvaya da karşıdır. Çünkü bu konuda söylenmesi gereken geçmişte söylenmiştir.

Din deyince bazılarının anladığı dinin belli ritüelidir. Özellikle namaz. Varsa yoksa namaz paylaşımı yapar. Çünkü din onlar için namazdan ibarettir. Allah namazı kaldırdım dese, merak ediyorum, dine dair söyleyecekleri ve yapacakları ne vardır?

Bazılarının hayatı cuma, kandil vb. belirli gün ve haftalarda mesaj göndermek ve ceplere davetsiz misafir olmaktan ibarettir. 

Hayata makam, mevki, kadın, para gözüyle bakanları burada söylemeye gerek yok. 

Verdiğim örnekler önemsizdir anlamı çıkarılmasın. Elbette her biri önemlidir. Yalnız din bundan ibaret değildir. Din, kuralların bazısına önem verip bazısına önem vermemek değildir. Burada ölçü dozajı iyi ayarlamak, birini yaparken diğerini ihmal etmemektir. Dini bir çorbaya benzetirsek, çorbanın içine, olması gerekenleri kararınca koymaktır. Birinden fazla koymak, ötekinden koymamak, çorbanın tadını bozar.

Tüm bu örnekler hayata nasıl ve hangi pencereden baktığımıza bir örnektir. Buna dervişin fikri ne ise zikri odur, diyebiliriz. Bu ise hayata tek pencereden bakmak demektir, tekdüze hayat istemektir, hayatı tek çiçeğe indirgemek demektir. Bu ise hayatı çekilmez ve yaşanmaz kılar. Halbuki hayat tüm çiçeklerden faydalanmak demektir.