Gökhan Özcan, bildim bileli Yenişafak gazetesinde köşe yazarlığı yapmakta. Farklı bir üslubu var. Çizgisini hiç değiştirmedi. Kırmadan dökmeden yazmaya devam ediyor. Türkçemizi o kadar güzel kullanıyor ki her bir cümlesi vecize mesafesinde. Yazıları hep insan manzarasına dair gözlem ve tespitler olunca bugünden yarına eskiyecek ve gündemden düşecek yazılar değil.
Bu yazımda Gökhan Özcan’ın köşe yazılarından kısa kısa bazı alıntılara yer vereceğim.
"Çekirdek çitleyenlerin iş ciddiyeti bu ülkenin hiçbir önemli sektöründe yok!"
"Birbirini hiç tanımayan insanların birbirleri hakkında ne kadar keskin kanaatleri var."
“Gerçekten vücut dili diye bir şey varsa, itiraf edelim ki o dil bütün gün dışarıda!”
“Eskiler, hallerinin kendilerine yakışıp yakışmadığıyla ilgiliydi, biz giysilerin yakışıp yakışmadığıyla ilgiliyiz daha çok!”
“Kendini aşırı ciddiye aldığı için kimsenin ciddiye almadığı ne çok insan var.”
"Büyüyünce ne olacaksın?” diye sordular. “Asırlardır aynı soru, siz büyükler kendinizi hiç geliştirmiyorsunuz!” diye çıkıştı onlara hiç de oralı olmayan çocuk!”
“İnsanlık elindeki son kafiyeyi de tükettiği için, mecburen serbest şiire geçilmiştir diye düşünüyorum.”
“Bugün artık pek çok insan etkileyici sözler söyleyebiliyor, nadir olan şey 'etki'nin kendisi.”
“Dünyanın en derin sözlerini suskunlar söyler, dinleyin görün!”
“Kameranın üzerimize çevrildiği her yerde kaçınılmaz olarak her şey bir kurgudur; insanlar orada en fazla 'gerçek insan'ı oynayabilirler.”
“Her şeyi olduğu gibi görebilmemiz için, herkesin bize bakmadığı bir yerden bakmamız gerekir.”
“Dünyada görmeyi arzu ettiğimiz değişimin kendisi olmazsak, değişim hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir. Hepimiz maalesef hep önce diğer kişinin değişmesini bekleriz. Eğer kendimizi değiştirebilirsek dünyayı da değiştirebiliriz; kendimizi değiştirmek, dilimizi ve iletişim yöntemlerimizi değiştirmekle başlar” diyor ‘Şiddetsiz İletişim’ kitabında Marshall B. Rosenberg.”
“Görünen o ki, herhangi bir maksada ulaşmak için imaj sahibi olanlar, bir gün vazgeçip geri dönseler de gerçek kimliklerini yerinde bulamıyor.”
“Tefekkürü hep mütefekkirlere bıraktığımız halde, her konuda fikir sahibi olmaktan vazgeçmiyoruz. Tefekkür her şeyden önce haddini bilmeyi öğretir insana, bu sebeple pek talibi yok bu devirde!”
“Allah rızası için günde en az bir vakit, insanlığını içine sığdıramayıp dışına taşıranlardan olmaya niyetlenen var mı?”
“Eskiden bir incitenler vardı, bir de incinenler vardı. Şimdi incinenlerin de incitmeyi öğrendiği bir zamandayız.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder