19 Şubat 2022 Cumartesi

Başarımın Sırrı

—Helal olsun baba sana.

—Hayırdır evlat.

—Kriz yönetimini iyi beceriyorsun. Bugüne kadar içinden çıkamadığın hiçbir mesele kalmadı. Öyle ki suçu olmayan bile senin konuşmandan sonra kendini suçlamaya başlıyor. Nasıl çıkıyorsun bunun içerisinden böyle?

—Bu başarımı çocukluğuma borçluyum evlat.

—Nasıl?

—Bazı derslere çalışmadan sınava girerdim. Haliyle kötü puan alacağım. Daha sonuç açıklanmadan basardım yaygarayı. Ne kötü öğretmen. Doğru dürüst ders anlatamıyor. Kendi doğru dürüst bilmiyor ki bize anlatsın. Derse zaten geç geliyor. Sınavlarda kazık soruyor. Notu kıt. Gramla veriyor. Sınıf hep dökülecek gibi şeyler söyleyerek alacağım zayıfla bahane bulur, zemin hazırlardım. Sonuçlar açıklandıktan sonra kimse beni suçlamazdı. Çünkü suçlu ders öğretmeniydi. Yüksek puan aldığım dersler yok muydu? Vardı elbet. Bu derslerden yüksek notu ben alırdım, zayıfları ise öğretmen verirdi. Kısaca iyi olan şeyler benden, kötü olanlar ise öğretmenden kaynaklanıyordu. Büyüdüğüm zaman da aynı yolları izledim. Suçlu olduğum her konuda ürettiğim mazeret ve gerekçeler beni zeytin yağı gibi hep üste çıkardı. Bunun dışında bana yol gösteren başka şeyler de var hayatımda. Belki de en önemlisi.

—Nedir o?

—Küçüklüğümde yer düşerdim. Elim yüzüm toza karışırdı. Sağıma soluma bakardım. Şayet birileri varsa basardım ağlamayı. Ağlamamı gören biri gelip beni kaldıracaktı nasılsa. Kaldırırlardı sağ olsunlar. Kaldırdıktan sonra niye dikkat etmedin, yere sağlam basmadın, önüne bakmadın mı şeklinde suçu bana atmasınlar diye ağlamama devam ederdim. Ta ki büyüklerim düştüğüm yere ayaklarıyla vuruncaya kadar. Onlar ah ah seni şeklinde yeri tekmeledikçe keyfim yerine gelir, ağlamayı keserdim. Büyüğümün ardından, düştüğüm yere birkaç tekme de ben atardım. Burada da suçlu bendim. Yerin ne suçu vardı halbuki. Ama büyüğüm suçu bende aramayıp tüm suçu yere atınca, bu benim bilinçaltıma yerleşti. Başıma ne gelirse gelsin, bir şeyi ağzıma yüzümü bulaştırsam dahi suçu hep karşımda aradım. 

—Aynen devam ettiriyorsun bu huyunu.

—Matematik formülü gibi kesin sonuç veriyor. Niye devam ettirmeyeyim.

—Bazen gülünç duruma düşme durumu da söz konusu olabilir ama

—Bazen benim de öyle düşündüğüm olur ama bana inanan yani uydurduğum bahane ve gerekçeye inanan etrafımda o kadar çok kişi olunca çevremin inandığına ben niye inanmayayım diyor ve yoluma devam ediyorum.

—Formül dedin. Gerçekten her kapıyı açar mı?

—Hem de nasıl. Siyasilerimizi görmüyor musun? Onlar da aynı yolun yolcuları. Proje, program ve hizmetten çok tüm siyasi hayatları mazeret üretmek, gerekçe bulmak, bahane uydurmakla geçiyor. Mesela bir ürüne zam gelir. Biz yapmadık derler. Zammın biraz fazla olduğuna dair tepkiler gelmeye başlayınca az biraz indirim yaparlar. İndirimi biz yaptık derler. Hasılı, siyasilerimiz de bu maharetlerini benim gibi küçüklüklerine borçlular.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder