Biz,
"Dün ne idiysem bugün de oyum" diye zaman zaman övünsek de değişmeyen
tek şey, değişimdir" sözü gereğince ayakta durmaya çalışan birçok sektör,
kendisini çağın şartlarına göre yeniliyor. Yenilemeyen önce yerinde sayıyor,
sonra küçülmeye gidiyor, ardından yok olmaya yüz tutuyor. Kendisini durmadan
yenileyen sektörlerimizden bir tanesi de dilenciliktir.
Yakın
zamana kadar dilenciler,
"Allah
rızası için bir ekmek parası…”,
“Allah
rızası için bir sadaka…”,
“Allah,
çoluk çocuğuna bağışlasın. Ha bir ekmek parası…” şeklinde para isterlerdi.
Elinde
bir piknik tüpü olduğu halde “Bunu dolduramadım”, “Çocuğumun ilacını alamadım”
, “İl dışına gideceğim, otobüs parası olmadığı için gidemiyorum” derlerdi.
Kimi
eline kağıt mendili alır, "Bir tane almaz mısın" der. Fiyatını
sorduğun zaman adı, "Ne verirsen" olur.
Kimi,
insan yoğunluğunun çok olduğu yere sergiyi ya da avucunu açar. Gelen geçenden
ister. Kimi, dükkan dükkan esnafı dolaşır, kimi de çarşı pazar dolaşır ve
dilenir. Kimi de bir şey soracakmış gibi "Bir saniye, bir şey diyebilir
miyim" diyerek yanına yaklaşır. Ardından "Yanlış anlamayın, dilenci
değilim" diye söze girer. Kimi, ailecek farklı farklı yerlere tezgahı
açar. Kim ne kadar toplarsa artık.
Bunları
ve daha fazlasını gördük. Dilenciliğin farklı yönleri olsa da şimdilerde daha
yaygın kullanılan bir versiyonuyla karşı
karşıyayız. Bu tür yeni değil. Epeydir dolaşımda. Önceki dilenciler pejmürde
bir kıyafetle karşına çıkarken yeni nesil dilencilerin giyim kuşamı daha düzgün.
Yaşları da genç. Geçerken seni durduruyor: "Yanlış anlamayın. Dilenci
değilim. Falan yere gideceğim. Gideceğim yer uzak. İki dolmuşluk mesafe. Bana
dolmuş parası verebilir misin" diyor. Kısaca dolmuş parası
isteniyor.
Sizi
bilmem ama bu yeni nesil dilencilik bana makul geldi. Demek ki dilenciler 5,
10, 25 kuruş ve 1 lira atılmasından bıkmış olmalı ki rayici dolmuş fiyatına
çıkartarak çıtayı yükseltmişler. Bir dolmuş indi-bindi fiyatı, şehirden şehre
değişse de Konya'da 2,5 lira. Adam yardım yapacaksa ona göre hesap yapmalı.
Dilenci, iki dolmuşa bineceğine göre en az 5 lira vermeli. Dilenci, gittiği
yerde kalmayıp geri döneceğine göre hayırsever 10 lira vermeli. Bu hesaba göre
dilenci, bir kişiden daha fazla yardım alacak, bozuk paradan kurtulmuş olacak
ve daha fazla para toplamış olacak. Ayrıca kolay mı bozuk parayı cepte taşımak?
Sonra dilenciye verir gibi 5, 10, 50 kuruş vermeler ayıp değil mi? Alenen
söylüyorlar ben dilenci değilim diye. Anlamanız ve gereğini yapmanız için daha
ne desin dilenciler…
Nasıl
beğendiniz mi dilenciliğin bu yeni türünü?
Dilencilik
yapacaksınız ve yol yordam bilmiyorsanız, benden bunun yolunu öğrendiniz. Yok,
ben dilenci değilim. Bu taraklarda bezim yok diyorsanız, bu durumda yapacağınız
pamuk elleri cebe atmak ve en azından bir dolmuş parası çıkarıp vermektir.
“Allah versin” demek ya da “Cebimde bozuk para yok” demek, dilencilerin en
hoşlanmadığı sözlerden olsa gerek. Unutmayın! Bozuk para yok, “Bir dolmuş
parası…”
Dilencilerden
kaçı, ne kadar ihtiyaç sahibi bilmiyorum. Biri bırakıyor, diğeri yakalıyor
seni. Ama sayıları o kadar çok ki sanırım bir sektör haline geldi. Hem öyle
sektör ki kendisini durmadan yeniliyor. Durmadan kendisini yenileyen bu sektöre
bir çözüm bulmak lazım ama nasıl? En azından devlet, STK’lar ve yardım
kuruluşları bunlara bir el atmalı. Devlet bunlara göz açtırmazken yardım
kuruluşları da tek çatı altında bunlara el uzatabilir. Bu mesele uzun ve ayrı
bir yazı konusu.
Not:
Yazmış olduğum bu yazıyı hazırlayıp göndermek için taslaklara kaydettim.
Dilenciler gibi dolmuşa falan binmedim. Bir görüşme için yürüyerek çarşıya
gittim. Bir GSM operatörünün önünde beklerken elinde ekmek poşeti olduğu halde tesettürlü
ve mazbut bir kadın yanıma yaklaştı: “Mutfağımda yiyecek bir şey yok. Oğlum
hapishanede” dedi. Cebimden çıkarıp bir 5 lira verdim. Parayı aldı ama azırgandı.
Halbuki gidiş ve gelişe yetecek iki dolmuş parasıydı verdiğim. “Şurada market
var. Gel, alışveriş yapıver, bir şeyler al” dedi. Bir görüşmeye geçeceğim için
market alışverişine gidemedim. Epey bir ısrardan sonra benden uzaklaştı. Yan
taraftaki dükkanın kapısından bir şey söylemesiyle uzaklaşması bir oldu. Esnaf
dolmuş parası da vermedi ama ısrarcı da olmadı. Sanırım kendilerini dinleyen,
az veya çok bir şeyler verenlere ısrarcı oluyorlar.
*25/07/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*25/07/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder