Ana içeriğe atla

Futbol Sistemim

Duydum ki Konyaspor, teknik direktörüyle yolları ayırmış. Sanmayın ki boşalan koltuğa talibim. Israr olmadan da talip olma gibi bir niyetim yok. Sadece istediğim şehrimizin takımının bu badireden kurtulması. Takımın başına kim gelirse uygulayacağı taktiği kamuoyuna arz ediyorum. Tek reçete budur. Yoksa takımı ben bile kurtaramam.

1.Takıma takviye futbolcu alınmayacaktır.

2.Takım hep savunmada kalacak, rakip takım hep kalemizin önünde top çevirecek. Durmadan kalemize şut çekecektir.

3.İster klasman ister deplasmanda olsun tüm maçların 0-0 bitmesi sağlanacaktır.

4.Maçlar 0-0 bittiği takdirde takımın puanı 34 olarak tescillenecek ve takımın ligde kalması sağlanacaktır.

5.Takım ister klasman ister deplasmanda oynasın 1+10 sistemine göre oynayacaktır. Daha doğrusu takım, kalenin önünde etten duvar örecek. Kaleye hiçbir top girmeyecektir. Bu sistemde;

a-Futbolcu tüm sahaya yayılmayacağı ve kalmayacağı için hiçbir futbolcumuz koşup terlemeyecektir. Haliyle futbolcu sık sık forma değiştirmeyecek.

b-Seyirci maçı seyrederken gözünü ve kafasını yormayacak, top nerede diye topu aramayacak. Bakışını sadece kalemize odaklayacaktır.

c-Futbolcu koşmayacağı için sakatlanmayacak. Haliyle 11 as futbolcunun dışında yedek futbolcuya da ihtiyaç kalmayacak. Her maça aynı kadro çıkacak.

d-Kaleciye fazla iş düşmeyeceği için kaleci antronörüne ve yedeğine ihtiyaç olmayacak.

e-İzlediği maçı yeterli görmeyip Loto oynamak isteyenler Konya için skor ne olur, tereddüdü yaşamayacak. Maç sonucu hep 0-0 olacağı için banko, sıfırı işaretleyecek.

e-Bu sistem oturunca takıma taktik verme ihtiyacı olmayacağı için kulüp yöneticileri teknik direktör arayışına girmeyecek, o kadar parayı teknik heyete vermemiş olacak.

f-Bu sistemde futbolcunun antraman yapmasına, fizik-kondüsyon çalışmasına gerek kalmayacak. Kulüp hangi mevkiye kimi alalım demeyecek. Kalenin önünde duracak ve top geçirmeyecek futbolcuyu yeterli görecektir. Mevcut futbolcular iyi beslenecek, kaleyi tam kapatacak şekilde bol kilo almaları sağlanacak. Yeni futbolcuya ihtiyaç olursa kilolu, göbekli, uzun boylu olanı tercih sebebi olacaktır.

Gördüğünüz gibi benim önerdiğim bu sistemle kulübün işi kolaylaşacak. Yönetim her yıl transfer işiyle uğraşıp dünyanın parasını harcamayacak. Kulüp, tüm futbolculara aynı parayı verecek. Kulüp masrafları aniden düşecek ve kısa zamanda geliri giderinden fazla olacak. Arta kalan parayı diğer kulüplere borç verecek.

Demedi demeyin. Düştük, yanımızda kimse kalmadı demeyin. Zira ligde kalmanın kesin çözümü bu. Yeter ki uygulayın. Kısa zamanda siz de göreceksiniz gününüzü, spor kamuoyu da görecek.

Kamuoyuna saygıyla arz olunur...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde