Ana içeriğe atla

"Öğretmen Kütüphanesi" *


Eğitim ve öğretim alanında sınıf geçemeyen MEB'in en iyi yaptığı işlerden biri de proje üretmektir. Okulların ve MEB'in ürettiği projenin sayısı saymakla bitmez. Düşünülür, taşınılır, ortaya bir proje konur. Bir heyecanla başlatılır. Büyük ses getireceği düşünülür. Ses getirse de projeler çok uzun soluklu olmaz. Çünkü başlangıçtaki heyecan kalmaz. Bir müddet sonra ya kaldırılır ya da yerine getirilmesi gereken bir rutine döner. Adı konmasa da bu projelere "Hazırla-başlat-çöpe at" projesi denebilir. Çünkü başlarken ses getiren, çoğu projenin yarını yoktur. 

Milli Eğitim Bakanlığı, "Öğretmen Kütüphanesi" başlıklı bir projenin startını verdi. Bu projeyi diğerlerinden farklı kılan, bu projenin öğretmenlere yönelik olmasıdır. İçeriğini tam bilmemekle beraber projenin uygulanışı, anladığım kadarıyla şu şekilde olacaktır: Öğretmenler odasına bir kütüphane kurulacak. (Kütüphane ile kastedilen kitaplık olmalı. Çünkü çoğu öğretmenler odası, fiziki yönüyle kütüphane kurmaya elverişli değil.)  Konan bu kitaplığa öğretmenler kitap bağışında bulunacak. Bu kitapları öğretmenler, dönüşümlü olarak okuyacak. Okunan kitaplardan önemli görülen yerleri veya akılda kalan kısımları öğretmenler, oluşturulan/tutulan not defterine ad ve soyadı belirterek yazacak. Yazılan bu notlar okul ismi belirtilerek sosyal medyada paylaşılacak. 

MEB'in başlattığı bu proje, uzun soluklu olur mu? Başlamasıyla bitmesi bir mi olur? Verim alınır mı? Yerine getirilmesi zorunlu bir rutine mi döner? Tüm bunları zaman gösterecek. Bekleyip göreceğiz. Anladığım kadarıyla MEB benden kitap okumamı istiyor. Öğrencilere okuttuk, sıra bizde. Bu proje ile bana kitap okuma ödevi veriyor MEB. Bu demektir ki elime kitap alacağım. Almakla kalmayıp okuyacağım. Okumakla kalmayacağım. Okuduğumu not alıp not defterine geçeceğim ve bu notum; adım, soyadım ve okulumla birlikte sosyal medyada paylaşılacak. Bakalım ne kadar beğeni alacağım.

Gördüğünüz gibi MEB bu konuda ciddi. Bu yaştan sonra bana kitap okutacak. Okuduğumu anlamak için kafa yoracağım. Kafanın yorulmasından geçtim. Gözümü de yoracağım. Haydi bunu da geçtim. Dağarcığıma bilgi girecek. Haydi girsin. Hepsinden geçtim. Anladığımı yazmamı istiyor benden. Anlamak ve ben? Ne kadar yabancıyız birbirimize. Anlamak için kendimi vermem ve düşünmem gerekecek. 

Bereket MEB, kitap okuma saati ayarlamıyor, günlük kaç sayfa okudun, okuduğunu anlat veya kitabın özetini çıkar ve sisteme gir demiyor. Şu isimli kitapları oku, falan tarihte sınav yapacağım, yılsonunda  sana karne vereceğim, tıpkı öğrencilere verdiğim gibi demiyor. 

İş ciddi anlayacağınız. Nasıl okuyacağım bu yaştan sonra? Göz görmez, kulak duymaz, anlama melekelerim zayıfladı. Allah vere de bu projeden öğrencilerin haberi olmasa. MEB ile benim aramda kalsa. Öğrencinin haberi olursa "Öğretmenim! Nasıl gidiyor kitap okumak? Hangi kitabı okuyorsun? Bugün kaç sayfa okudun? Kitabın ana fikri ne?" der durur. Çocuğun ağzını büzemem ya! Hele ardından "Nasılmış kitap okumak? Bize hep oku der dururdun. Şimdi gör gününü" der de bu yaştan sonra çekemem.

* 23/11/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde