Ana içeriğe atla

Doğal Gaz ile Isınmaya Devam *

Zamanında gel şu doğal gazı bağlatmayalım. Bugün hesaplı olduğuna bakma. Bu doğal gazın ne yapacağı belli olmaz. Çünkü dışarıdan geliyor. Üstelik ta Rusya'dan. Babam rahmetli "Ben bu Moskof'tan ben pek korkarım" derdi. Biz yine anam babam usulü odun, kömür, tezek ile ısınma yoluna gidelim, dedim.

Ama efendim, herkes bağlatıyormuş. Herkes bizim bildiğimizi bilmiyor mu? Demek ki var bir bildikleri. Sadece biz kaldık bağlatmayan. Üstelik çok da kolaylıkmış. Düğmeye bastın mı çalışıyormuş, perdeleri islendirmiyor, duvarlar bembeyaz kalıyormuş. Dışarıdan geldiğin zaman kova doldurma ve soba yakma derdin olmuyor. Hele mutfağa pek bir şey gelmiyormuş. Tüpten çok ucuz. Tam yemek pişerken tüp bitti derdi de yokmuş.

Ne kadar bağlatan bağlatsın, kimsenin bir bildiği falan yok. Kolaylık ve rahatlık olduğuna bakma. Her rahatlığın bir bedeli vardır. Benim bu yaştan sonra bedel ödemeye ve bir "Moskof"a para kazandırma niyetim yok. Varsın duvarlar kirlensin, ben silerim. Perdeler islensin; ben çıkarır, makineye atar, yıkar, takarım tekrar. Hiçbiri mesele değil. Mesele soba yakmaksa sobayı kurar, kovayı doldurur, yakarım. Biraz meşakkati olsa da en azından iliklerime kadar ısınırım. Üşüdükçe birkaç odun daha atarım, gürül gürül yanar. Üzerinde hem kestane pişiririz. Mutfağa bir şey gelmiyormuş. Sen yemek pişir de varsın gelsin. Tam pişirirken tüp biterse gerekirse yarı çiğ yeriz.

Böyle dedim, daha başka diller de döktüm. Her fani erkek gibi yorulduğumla kaldım. Sonunda senin dediğin gibi olsun. Madem sen huzur bulacaksın, benim huzurumun ne önemi var dedim. Gidip bir firma ile anlaştım. Bereket taksitle imiş. İşin içinde taksit varsa benim için sudan ucuz sayılır. Yüklü ödemeyi taksitlendirdim. Uzun bir beklemenin ardından evime doğal gaz bağlandı. Sahiden düğmeye basınca çalıştı. Ailecek bir sevinç bir sevinç! Sanki cenneti kazandık. 

Sevindik ama sorun bitmedi. Eskiye ait ne varsa kurtulmalıydık. Hem ev genişlemeli, hem bir fakiri sevindirmeliydik. Belki bir gün lazım olur demedik. Sobasından, borularına, alt sergisine varıncaya kadar sobaya ait ne varsa verdik bir tanıdığımıza.

Yıllar yılı ufak tefek gelen zamlarla birlikte yarı ısındım, ısınmadım. Hayat böyle devam etti. Soba yakmadık ama islenmeyecek dediğimiz perdeler yine süresi içinde yıkanmaya devam etti. Zaman zaman takmak da bana nasip oldu. Yıllık temizlik zamanı yine evlerin duvarlarını sildik. Sonunda anladım ki kaldırıp attığım sobanın dışında her şey eskisi gibiydi.

Birkaç yıldır yaşadığımız enflasyonlu hayatla birlikte her şeye gelen zam gibi zamdan doğal gaz da nasibini aldı. Ödedik naçar. Çünkü bu rahatlık için değerdi. Bereket birkaç yıldır eski kışlardan kış görmedik. Kışlar bizi teğet geçti. Değilse doğal gaza gelen zamlarla ısınmanın bedeli daha da ağır olacaktı. 

1 Eylülden geçerli, doğal gaza gelen ikinci yüklü zam ile birlikte bu doğal gazla ısınmanın suyu çıktı. En iyisi eskiye dönmek dedim. Ciddi ciddi düşünmeye başladım. Ama içinden çıkamadım. Eskiye nasıl dönecektim ki? Evde ne soba vardı ne de borusu. Verdiğim kişiden sobayı istesem, olmaz. Zira verilen geri alınmaz. Paraya kıyıp üzerinde kestane pişireceğim yeni bir soba alayım dedim. Orta yerde ne odun var ne de kömür. Sonra odun ve kömürün yanına mı varılır şimdi? Zira bunlar da dolara endekslidir. Acaba tezek bulabilir miyim? En azından tam ısınamasam da evin soğuğu kırılır. Ama tezeği kim yapar, kim satar, kim elini sürer bu devirde? Kimse böylesi b.ktan işe girmez şimdi.

Ben böyle içinden çıkılmaz bir şekilde düşünmeye devam ederken hafif kestirmeye koyuldum… Yeni taşındığım evde baca nerede diye bir göz attım. Problemin çözümsüzlüğü burada. Şimdi hapı yuttum. Zira havuz probleminden beter bir durum var karşımda. Çünkü evde baca namına bir şey yok. Evi yapan alternatif düşünme diye işi kökten çözmüş derken uyandım. Gözüm baca aradı hemen. Bereket baca varmış evde. Bu iyi haberdi benim için. Şimdilik kullanmasak da aklımın bir köşesinde bulunsun. Ne olur ne olmaz.

Hasılı sonu belli olan doğal gaz ile ısınmaya elim mahkum, devam şimdilik. Sonu nereye varır bilmem. Bildiğim tek şey gelen faturalar ocağıma incir dikecek. Bir de kış çetin geçerse işte o zaman görün siz beni. Umarım kış aylarında yüklü gelecek doğal gaz faturalarını doğal gaz dağıtım şirketleri, vatandaşa ödemede kolaylık olsun diye yılın diğer aylarına taksitlendirme yoluna giderler.

*02/09/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde