Ana içeriğe atla

Zilsiz Okul Uygulaması *


Lisede okuyan çocuğumun okulundan şu mesaj geldi: "DEGERLI VELIMIZ OKULUMUZDA ZIL UYGULAMASI KALDIRILMISTIR. OGRENCILERIMZ YENI DURUMA HEMEN UYUM SAGLAMISLARDIR. SORUMLULUGUNUN FARKINDA OGRENCILER YETISTIRDIGINIZ ICIN TESEKKUR EDERIZ. B373" Bu vesileyle oğlum sayesinde bir teşekkürü kaptım.

Bir taraftan teşekkürü kaptım diye sevinirken sanki diğer taraftan azar işitmiş gibi hissettim kendimi. Neden, nasıl çıkardın bunu bu mesajdan? Bu kadar da zorlama bir yorum olmaz derseniz bildiğiniz bir şeyi size hatırlatayım. TDK'nın koyduğu bir kural değil, kuralı kim koydu bilmiyorum ama büyük harflerle yazmanın anlamı hakaret veya bağırarak konuşma anlamına geliyormuş. Durum bu iken sahi bu okul, niçin küçük harflerle değil de hepsini büyük harfle yazdığı mesajı gönderme yoluna gitti? Bence okul, bu inceliği düşünmeliydi. Umarım bu inceliği bilmeden bu mesajı göndermişlerdir. Neyse sonunda azar da olsa bir teşekkürüm var. Bir övgü, bir yergi... Berabere bir durum var ortada.

Şimdi gelelim zilsiz okul uygulamasına... Zilsiz okul uygulamasının amacı gürültü kirliliğinin önüne geçmek, öğrencilere zamanı iyi kullanma ve sorumluluk duygusunu aşılamak olsa gerek. Öğrenciler zamanında derslerine girsin diye okullar, sınıf ve koridorların duvarlarına saat asmak suretiyle tedbir alma yoluna gidiyor. Bazı okullarda başlatılan bu uygulama anladığım kadarıyla zamanla tüm okullarda yaygınlaştırılacak.

Sorumluluk bilinci aşılama ve gürültü kirliliğinin önüne geçme yönünden zilsiz okul uygulaması yararlı olabilir. Öğrencileri bilmem ama bu uygulamadan en fazla okulun bulunduğu mahalle sakinleri memnun kalacaktır. Çünkü hafta içi gündüz belli aralıklarla çalan okul zilinden rahatsız olan mahalle sakinlerinin sayısı az değildi. Yine bu uygulamadan odasından çıkmadan koltuğunda oturan okul yöneticileri hoşnut olacaktır. Çünkü rahatsız olmayacaklar. Bir diğer sevineni ise okulların müzik öğretmenleri olacak. Gariplerim ne zaman İstiklal Marşı söyletmek için “ses veriyorum” demeye kalksa okulun otomatik çalan zili ötmeye başlar. Bundan sonra böyle bir dertleri olmayacak. Bir diğer sevinen ise okul giriş-çıkış saatleri değişince okul zilini ayarlamak zorunda kalanın böyle bir işi olmayacak.

Zilsiz okul uygulamasından öyle zannediyorum hoşnut olmayanlar da olacaktır:
1.Öğrenci bu uygulamayı sevmeyecektir. Çünkü oyuna dalıp dersine gecikecek ve öğretmeniyle karşı karşıya kalacaktır. Saatine baksın diyebilirsiniz. Saat takmak eskidenmiş. Yani benim neslimin en büyük hayaliydi. Şimdiki nesil kol saati takmayı sevmiyor. Onun yerine cep telefonu kullanıyor. Saat ihtiyacı olunca telefonuna bakıyor. Okullarda da cep telefonu yasak olunca okul da her köşeye bir saat takamayacağına göre gel de öğrenci çıksın bu işin içerisinden.
2.Teneffüse çıkan öğrenciyi sınıfına katmak için nöbetçi öğretmen bir oraya bir buraya koşup "Haydi çocuklar ders başladı" diyecek. Bir de üstüne "Hocam, 10 dakika bitti mi" diyenlere cevap verecek.
3.Her eğitim ve öğretim yılında okulları haber konusu yapan TV kanalları "...eğitim ve öğretim yılının ilk zili çaldı" diyemeyecek. Çünkü zil yok ortada. Başka bir cümle bulmakta zorlanacaklar. Şöyle bir cümle gider aslında: “…eğitim ve öğretimin ilk dersi sessizce başladı” gibi.
4.Zil işi yapan ve müşterileri tamamen okullardan oluşan zil esnafı, zil yerine başka alternatiflere yönelmek zorunda kalacaktır ve bu uygulamadan hoşnut olmayacaktır.
5.Dersten bunalıp çalan zil ile birlikte hele şükür, zil çaldı" deyip sınıfından koşarak kendisini dışarıya atan öğrenci zil sesi duymayınca çok sevinip deşarj olamayacak.
6.Zil sesine uyanan ve bu sese kulak aşinası olmuş bazı mahalle sakinleri bu yeni duruma uyumda zorlanacak, belli bir süre kendilerini boşlukta hissedeceklerdir.

Gördüğünüz gibi zil sesi uygulamasından memnun olanlar olabileceği gibi memnun olmayanlar da olacaktır. Uygulama ne derece başarılı olur, yaygınlaşır bilmiyorum ama yetkililerin zil sesine gösterdikleri duyarlılığı başka alanlarda da toplumca göstersek diyorum. Mesela korna çalmaya da bir ayar gelse...ulu orta acı acı çalmasa.

MEB, zilsiz okul uygulamasında başarılı olursa bunun bir ileri aşaması olan okulsuz okul veya öğrencisiz okul uygulamasını başlatır mı? Böylece tüm öğrencileri memnun etmiş olur.

*10/04/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde