Ana içeriğe atla

Oğlum! Ne Yatıp Duruyorsun, Kalk? ***


—Oğlum! Kalk, ne yatıp duruyorsun?
—Ne oldu baba, hayırdır?
—Başımıza ne geldiyse yatmaktan geldi zaten!
—Yatmayıp da ne yapayım, iş mi var sanki?
—Sen böyle upuzun yata dur, senin akranların vekil oluyor.
—Nasıl yani? Ne vekilliği, o da ne?
—Milletvekili oğlum milletvekili!
—Baba, daha ben liseyi yeni bitireceğim. Vekillik kim, ben kim?
—Olan anasının karnında mı oluyor? Bunun için istemek gerekiyor. Sen ne yapıyorsun? Yatıyorsun sadece!
—Kaç tane elim var? Ben öğrenciyim daha! Üniversite sınavına hazırlanıyorum.
—Senin akranların hem lise sonda okuyor, hem etüt merkezine gidiyor, hem de üniversite sınavına hazırlanıyor. Üstelik vekil adayı oldu şimdi de.
—Güldürme beni! Hiç havamda değilim.
—Sen öyle san! Kızımız Kocaeli'nde Türkiye'nin en genç vekil adayı olma unvanını kaptı şimdiden.
—Diyelim ki ben de vekilliğe müracaat ettim. Hani adaylık parası? Malum harçlığımı sen veriyorsun? Daha alnımı terleterek bir kuruş kazanmadım. Müracaat parası isteseydim verecek miydin?
—Sen yeter ki vekillik iste, sana kredi açardım.
—Diyelim ki adaylık parasını senden istedim, sen de verdin, gidip aday oldum ve partim de yanıldı beni aday gösterdi. Daha ben lise sonda okuyorum, üniversiteye hazırlanıyorum. Bu durumda ben ders mi çalışacağım, vekillik için seçim çalışması mı yapacağım, söyler misin? Zaten bu seçim yüzünden sınav tarihim ötelendi.
—Oğlum, bırak mazeret üretmeyi! Başkası ne yapıyorsa sen de onu yapardın. Seçim çalışması yapman şart mı sanki? Sonra kim vekile oy veriyor? Millet partiye veya liderine oy veriyor. Liderin çalışır, sen de sayesinde vekil olurdun. Sonra çalış yine dersine. Geceler ne güne duruyor! Seni tutan mı var? Ayrıca okumak karın doyurmuyor. Meclise bir kapak attın mı sülaleni beslerdin. Ben de vekil babasıyım diye övünürdüm. Sen bu mazeretleri bırakmadıkça vekil olamazsın. Vay efendim seçim çalışmasını nasıl yapacakmış! Adamlar hapiste iken seçime gidiyor, oturduğu veya yattığı yerden oylar kendiliğinden geliyor...
—Sen merak etme, ben okuyup devlette bir görev aldıktan sonra istifa edip vekil adaylığına müracaat ederim.
—Oğlum, o senin dediğin eskidendi. Eski seçimlerde kamuda çalışan bürokratlar istifa edip vekil seçilir, Meclis onlarla dolardı. Şimdi özel sektörden gelen serbest meslek sahipleri, kendi işinin yöneticileri vekillikte aranan tek kriter neredeyse. İstersen partilerin aday listelerine bir göz at.
—Sen değil miydin, oku kendini kurtar diye?
—Sana oku, kendini kurtar diyen dilimi eşek arıları soksun!
—Baba, sen ne dediğinin farkında mısın? Kendi kendinle çelişiyorsun. Okumaktan kime zarar gelmiş bugüne kadar?
—Oğlum, ben ne dediğimi biliyor muyum? Vekillik aklımı başımdan aldı. Okumaya okurdun yine, Meclis'e gittikten sonra da olurdu bu iş. Hem vekil, hem öğrenci! Üstelik üzerimden de yükün kalkmış olurdu. Okul kaçmıyor, ama vekillik her zaman kişiye gülmez. Kaçtı bir kere...
—Kaçan balığın büyük olduğu gibi değil mi?
—Kalk konuşma! Vekillik kaçtı, dersine otur. Pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım bari! Vardır bunda da bir hayır...

** 24/05/2018 tarihinde Barbaros ULU adıyla Yeni Haber gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde