Günümüz
anne ve babaları çocuklarının köleleri, onların emir erleridir diye
düşünüyorum. Çocuklarımız için yaşıyor, onları memnun ve mutlu etmek için
varımızı yoğumuzu ortaya koyuyoruz. Tarihte hiçbir anne ve baba günümüzdeki
gibi çocuklarının dümen suyuna bu şekilde girmemiştir. Görüşüme katılır veya
katılmazsınız. Ben durumumuzu böyle okuyorum.
Çocuklarımızın
üzerine titriyor, onları himaye üstüne himaye ediyoruz. Onlara hiçbir
sorumluluk vermiyoruz. Daha doğmadan çocuğumuzun geleceğini endişe etmeye
başlıyor, doğmamış çocuğa don biçiyoruz. Odasını hazırlıyor, eşyalarını
alıyoruz. Oyuncağın her türlüsüyle odasını dolduruyoruz. Daha hayatı bilmeden
eline tablet vererek başlıyoruz işe. Cep telefonunun en iyisini alıyoruz.
Giyim-kuşam alırken tam vücuduna göre beğeniyoruz. Birkaç ay içinde gelişince
daraldı veya modası geçti diye ya birine veriyor, ya evde bekliyor, ya da çöpe
koyuyoruz. Menüde ne varsa değil, çocuğumuz neyi seviyorsa sofraya onu
koyuyoruz.
Okula
yazdıracağımız zaman kılı kırk yararak okul ve öğretmen arıyoruz. Göndermek
istediğimiz okul, kayıt alanımızın dışındaysa ya evimizi taşıyoruz, ya da sahte
adres alarak çocuğumuzu kayıt yaptırıyoruz. Çocuğu okula ya kendimiz getirip
götürüyoruz, ya da hemen servise veriyoruz. Ondan tek istediğimiz var.
Sınavlarda başarılı olması. Bunun için gerekirse etüt merkezlerinde veya özel
derste ya da özel okulda soluğu alıyoruz. Kazara çocuğumuz istediğimiz başarıyı
gösteremezse okul ve öğretmen suçludur. Zira çocuğumuz çok zeki. Başarmaması
için hiçbir neden yok. Çünkü ne istediğiyse yaptık, ne lazımsa aldık. Hiçbir
eksiği yok, tüm imkanları ayağına getirdik.
Çocuğumuzun
başına kazara okulda bir şey gelirse ailecek okulu basıyor, sorumlulara haddini
bildiriyoruz. Gerekirse şikayet mekanizmalarını sonuna kadar kullanıyoruz.
Çocuğumuz
bir taraftan okumaya çalışırken daha doğrusu biz okumaya çalışırken bir
taraftan da çocuğumuzun ileride oturacağı evini satın almaya kalkıyoruz.
İleride kirada oturmasına asla gönlümüz razı olmaz. Düğününü yapacağımızda
iğneden ipliğe her şeyini alırız. Ayakları yere basmasın, yürümesin diye altına
bir araba çekeriz, gücümüz yetmiyorsa onlar gelirken giderken onları taşırız.
Dolmuşa, otobüse bindirmeyiz. Çünkü kıyamayız onlara.
Esen
rüzgardan, uçan kuştan korur, kol-kanat gereriz onlara. Yeter ki mutlu
olsunlar. Başka ne isteriz ki? Zaten onlar için yaşamıyor muyuz? Yeter ki bizim
geçmişte çektiğimiz sıkıntıyı çekmesin. Bakıma muhtaç hale gelirsek de onlara
yük olmayız. Gerekirse bize bakacak birini bulur, ya da soluğu huzur evinde
alırız.
Sonuç,
nur topu gibi hazır yiyici bir nesil yetiştirmiş oluruz. Hiç ağlayıp
sızlamayalım. Hepimize hayırlı olsun. 16.12.2017 Ramazan YÜCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder