16 Aralık 2017 Cumartesi

Çocuklarının Dümen Suyuna Giren Ebeveynler

Günümüz anne ve babaları çocuklarının köleleri, onların emir erleridir diye düşünüyorum. Çocuklarımız için yaşıyor, onları memnun ve mutlu etmek için varımızı yoğumuzu ortaya koyuyoruz. Tarihte hiçbir anne ve baba günümüzdeki gibi çocuklarının dümen suyuna bu şekilde girmemiştir. Görüşüme katılır veya katılmazsınız. Ben durumumuzu böyle okuyorum.

Çocuklarımızın üzerine titriyor, onları himaye üstüne himaye ediyoruz. Onlara hiçbir sorumluluk vermiyoruz. Daha doğmadan çocuğumuzun geleceğini endişe etmeye başlıyor, doğmamış çocuğa don biçiyoruz. Odasını hazırlıyor, eşyalarını alıyoruz. Oyuncağın her türlüsüyle odasını dolduruyoruz. Daha hayatı bilmeden eline tablet vererek başlıyoruz işe. Cep telefonunun en iyisini alıyoruz. Giyim-kuşam alırken tam vücuduna göre beğeniyoruz. Birkaç ay içinde gelişince daraldı veya modası geçti diye ya birine veriyor, ya evde bekliyor, ya da çöpe koyuyoruz. Menüde ne varsa değil, çocuğumuz neyi seviyorsa sofraya onu koyuyoruz. 

Okula yazdıracağımız zaman kılı kırk yararak okul ve öğretmen arıyoruz. Göndermek istediğimiz okul, kayıt alanımızın dışındaysa ya evimizi taşıyoruz, ya da sahte adres alarak çocuğumuzu kayıt yaptırıyoruz. Çocuğu okula ya kendimiz getirip götürüyoruz, ya da hemen servise veriyoruz. Ondan tek istediğimiz var. Sınavlarda başarılı olması. Bunun için gerekirse etüt merkezlerinde veya özel derste ya da özel okulda soluğu alıyoruz. Kazara çocuğumuz istediğimiz başarıyı gösteremezse okul ve öğretmen suçludur. Zira çocuğumuz çok zeki. Başarmaması için hiçbir neden yok. Çünkü ne istediğiyse yaptık, ne lazımsa aldık. Hiçbir eksiği yok, tüm imkanları ayağına getirdik.

Çocuğumuzun başına kazara okulda bir şey gelirse ailecek okulu basıyor, sorumlulara haddini bildiriyoruz. Gerekirse şikayet mekanizmalarını sonuna kadar kullanıyoruz.

Çocuğumuz bir taraftan okumaya çalışırken daha doğrusu biz okumaya çalışırken bir taraftan da çocuğumuzun ileride oturacağı evini satın almaya kalkıyoruz. İleride kirada oturmasına asla gönlümüz razı olmaz. Düğününü yapacağımızda iğneden ipliğe her şeyini alırız. Ayakları yere basmasın, yürümesin diye altına bir araba çekeriz, gücümüz yetmiyorsa onlar gelirken giderken onları taşırız. Dolmuşa, otobüse bindirmeyiz. Çünkü kıyamayız onlara. 

Esen rüzgardan, uçan kuştan korur, kol-kanat gereriz onlara. Yeter ki mutlu olsunlar. Başka ne isteriz ki? Zaten onlar için yaşamıyor muyuz? Yeter ki bizim geçmişte çektiğimiz sıkıntıyı çekmesin. Bakıma muhtaç hale gelirsek de onlara yük olmayız. Gerekirse bize bakacak birini bulur, ya da soluğu huzur evinde alırız.

Sonuç, nur topu gibi hazır yiyici bir nesil yetiştirmiş oluruz. Hiç ağlayıp sızlamayalım. Hepimize hayırlı olsun. 16.12.2017 Ramazan YÜCE




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder