Bir yerde bir bir sorumluluk mu var. Hiç boş geçmedi bugüne kadar. Mıknatıs gibi çekti beni kendine. Ya da ben gidip onu buldum.
Kahta İHL'de çalışırken Bakanlık lise 1'ler için yönetmelik gereği tüm liseler arasında merkezi bir sınav yapardı. O gün okulun diğer öğrencileri tatil olurken 9.sınıf öğrencileri kendi okullarında sınav olurdu. Okulların öğretmenleri diğer okulun öğrencilerine gözetmenlik yapmak üzere okullar arasında yer değişirdi.
Kız meslek lisesinin öğretmenlerini İHL'ye, İHL öğretmenlerini de kız mesleğe görevlendirmişlerdi. Çalıştığım okulun öğrencisi fazla, kız mesleğin öğrencisi de azdı. Haliyle İHL'nin öğretmen kadrosu da fazlaydı.
Kahta İHL'den 20 öğretmen kız mesleğe gittik. Okul müdürü "Arkadaşlar, bu kadar arkadaşa ben görev veremem, içinizden iki kişi kaldım, diğerleri gitsin. Zira benim sadece bir sınav salonum var dedi. Bu söz üzerine bir sevindik, bir sevindik. Çünkü görev yapmadan gidecektik. Zira 20 kişiyiz. İki şanlı kişi bulunur elbet dedik. Herkes sevindi, ben de sevindim. Kendi aramızda kısa bir sevinç gösterisinden sonra 'iyi de, kim kalacak, gönüllü var mı" dendi. Doğal ki çıkan olmadı. İçimizde öğretmenliğe yeni başlayan, halihazırda stajyer öğretmen olan bir kişiye, "Sen kal" dendi. Bir kişi bulunmuştu. Sırada ikinci gözetmeni bulacaktık. Kısa bir sessizliğin ardından gönüllü çıkmayınca 'O zaman kura çekelim' dendi. "Kura çekecekseniz, ben gönüllü kalayım" dedim. 'Niye ki' dedi öğretmen arkadaşlar. "Ben kendimi bilirim. Bu kura, mutlaka bana çıkar. Boşu boşuna kura çekmeyin. Haydi gidin" dedim. "Olur mu öyle? 19 kişiyiz 19'da bir şansın var. Kura çekeceğiz" dediler gülerek.
Hasılı, kura çekildi. Talihli kişi belirlendi. Okulda gözetmen olarak kaldım. Öğretmen arkadaşlarda "Nereden bildin" merakı sürdü epeyce. Sonunda onlar muradına erdi, bense nöbete geçtim.
Ne zaman ki bir şeyin kaymağı yenecek, bir ödül veya hediye var. Bu tür kuralarda hep boş çektim, bir amorti bile çıkmadı. Nerede bir külfet, sıkıntı veya sorumluluk var, kör talih hep bana güldü. Bir yerde yemek mi yeniyor. O yemekte gizlenmiş bir yaş mu var. O da benim nasibim. Kıl mı çıkacak bana gelir. Şu baklavayı yiyeyim, spzımjn tadı gelsin derim. Cevizin kabuğundan kaçan yine beni bulur. Bu alanda da hiç boşum yok anlayacağınız. Beni bilen çoğu, benim de içinde bulunduğum bir çekiliş ve kurada sevinirler, nasılsa Ramazan'a çıkar diye.
Dedemden kalan tarlaların kurasını da bana çektirmişlerdi çocukken. Nerede taşlı, albenisi olmayan, kimsenin bana çıkmasın dediği tarla varsa işte o tarlalar da bize çıkmıştı.
Çocukların düğününde lazım olur, mehir bedeli yaparız diye azar azar altın alırım. Altın hep zirve yapmıştır o zaman. Para lazım olur, altını bozdurmaya kalkarım, altın dibe iner. Ne zaman ki altını düşük fiyattan bozdururum, altın yeniden şahlanır. Döviz alış ve satışım da bundan farklı değil.
"Fetva veriyorlar, borsadan lot alalım, çok kar elde edeceğiz, ileride çocuklarımız için yatırım olur" dedi iki arkadaş. Param yok dedimse de biz sana dolar borç verelim dediler ve beni güç-bela ikna ettiler. Düşük kurdan aldığım doları öderken doların hızına yetişmek mümkün değildi. Gelecek vadeden Tüpraş'tan 35 liradan lot aldık. Bizim gelecek vadedecek olan Tüpraş hissesi 9 liraya kadar indi.
Kör talih sana hiç mi gülmedi derseniz? Hatırladığım, Adana'da çalışırken Çetinkaya mağazasından sanırım 75 liraya bir pardesü almıştık. Akülü araba ve bisiklet çekilişi varmış. Verdikleri kuponu doldurup attık, atarken de küçük çocuğuma "Bunu senin adına doldurdum" dedim. Çekiliş esnasında küçük bisiklet çocuğuma çıkmıştı.
Gördüğünüz gibi hepten şanssız biri değilim. Bazen döner-şaşar, milyonda bir de olsa kötü talihimi yenerim. Ama sorumluluk isteyen her iş beni buldu, bunu adım gibi biliyorum. 29.11.2017 Ramazan YÜCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder