Ana içeriğe atla

Saatlerce bizi ekrana mahkum eden diziler *

Teknolojiyi üretenler insanın işini yapmasını kolaylaştırırken onu nasıl oyalayacağını, nasıl kul-köle yapacağını da iyi biliyor. Bir nevi morfin vurup uyuşturuyor. Bu çağın şeytanı bol maalesef. Yediden yetmişe oyalayacak oyuncağı var. TV, sanal alem, internet, dijital oyunlar, cep telefonları vb teknolojik icatlar peşimizi bırakmıyor hiç. Bağımlısı yapıyor insanı bir müddet sonra.

Bizi ekranlara kilitleyen, saatlerce yerimizde robot gibi oturmayı sağlayan, aşağı yukarı günün her saatinde evimize misafir olan diziler var. Hastalık derecesinde insanları ekran karşısına mahkum ediyor. Bir filme baksan daha iyi. Çünkü 1-2 saatin gider bazı günlerde. Ya bir de diziye bakmaya başlamışsa bizim ekran sever, bir hafta boyunca o diziyi bekler durur artık. Öncesinde geçen haftanın özeti saatlerce gösterilir. Ardından yeni bölüm başlar. Akşamın geç vakitlerine kadar sürer. Sıkılsa da, sıkışsa da insanı yerinden kaldırmaz. Wc ve lavabo ihtiyacını bile reklamlara göre ayarlar insanımız. Aile fertleri wc sırasına girer aralarda. Dizinin heyecanlı kısımlarında eve hırsız girse evdekilerin haberi olmaz. Olsa da kolay kolay kalkmaz. Öğrenci, ders ve sınavı geri plana iter.  Ev kadını  çay-kahve işlerini aksatır, evin erkeği ise uzun oturur yine her zamanki gibi. Kendisiyle birlikte dizi izleyen çocuğuna içten içe kızsa da, ara sıra homurdansa da yapacak bir şey yok. Parola: Her ahval ve şeraitte bu diziye bakılacak. Başka yolu yok.

Diziye bakan biri değilim, takip ettiğim bir dizim yok. Ama ekranlara kilitlenen insanları gördükçe üzülmüyor değilim. Hele bir de dizi çok ün yapmış, izlenme rekorları kıran bir dizi ise, muhabbeti gündüzden başlar, misafirliğe gitme ve kabul etme diziye göre ayarlanır. Sanırım haber kanalları dışında her kanalın her akşam en az bir dizisi var. Haydi dizi koyacaklar diyelim. Bari hafta sonlarına ağırlık verseler nasıl olur? Fena olmaz sanırım. Hiç olmazsa öğrenciler dizilerini daha rahat izler, hem de derslerini tamamen aksatmamış ve  daha az hasarla kurtulmuş olurlar. Tabii bu sözüm hafta sonu etüt vb yerlere gitmeyen öğrenciler içindir. Özel kanalları anladım, onlar için ne kadar reyting olursa kardır. Kime ne zarar veririz diye düşünmezler. TRT-1’de katıldı bu kervana. Kanalda gece gündüz neredeyse dizi programları var. Hele büyük-küçük herkesin izlediği bir ‘Ertuğrul’ dizisi var. Çarşamba günleri yayımlanıyor. İzleyenlerin çoğu hızını alamayıp bu dizide söylenen bazı cümleleri aynı anda sanal alemde paylaşıyor hemen. İlk yayıma girdiği yıl biraz baktım, sonra da bir daha bakmadım. Herkes izliyorsa mutlaka beğeni alıyor olmalı. Zaten bu yüzden dizi final yapmayı falan düşünmüyor. Sanırım günümüzde olan bazı menfur olay ve hareketlere de atıf yaparak geçmişi günümüzle güncelliyor. Olsun böyle diziler. Karşı falan değilim. Milyonları ekrana kilitleyen bu tür programları özellikle devlet sorumluluğunu taşıyan/taşıması gereken devlet televizyonunun yayım gününü yeniden gözden geçirmesinde fayda vardır. Hafta içi yayımlanması dolayısıyla yüz binlerce öğrenci çalışacağı dersi aksatabilir. Bu dizi pekala Cuma/cumartesi/Pazar akşamı yayımlanabilir. Anne-baba ve çocuğun hepsinin aynı anda izleyebileceği bu tür programlarda  bir fayda mülahaza ediyor olabilir yetkili ve sorumlu kişiler. Fakat bir faydayı düşünürken diğer kaçırdığımız faydaları da göz önüne almakta yarar vardır diye düşünmekteyim.

Dizi ilk yayıma başladığı zamanlarda bu diziden beklediğim eski tarihimizi hatırlatacak, alacağımız ibretlere ışık tutacak diye düşünüyordum. Yayım hayatına başladığı andan itibaren yıllar geçti ama nedense hala bir Osmanlı kurulamadı. Senarist, yapımcı vb sorumlular daha iyi bilir ama ben, devlet kurulduktan sonra her bölümde bir padişaha yer verilerek dönemin önemli gelişmeleri ele alınır, bazı padişahlara bir kaç bölüm ayrılabilir diye düşünüyordum. Dizi şimdi hangi aşamada bilmiyorum ama öyle zannediyorum hala daha kuruluşu sağlayamadı. Böyle giderse bu dizi, -izleyen olduğu müddetçe- daha kuruluşu bile sağlayamadan bir kaç nesli öbür dünyaya gönderecek gibi.

Hasılı, TRT yetkililerinden istediğim halkın sevdiği, kendisini gördüğü bu dizinin yayım gününün hafta sonuna kaydırmasıdır... Bir de vurdu-kırdı sahnelerinin en aza indirgenmesi...İyi seyirler!..  22/12/2016

* 13/02/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde