On
beş bin civarında değişik branşta öğretmenin ataması, sözlü mülakat sonucuna göre ekim ayında
yapılacak. Mülakata alınacak öğretmenin üç katı kadar öğretmen adayı
çağrılacak. Adaylar müracaatlarını yaptı. Mülakata girmeye hak kazananlar
sevinirken giremeyenlerin umudu bir başka bahara kaldı şimdilik.
Nerede
mülakata girecek birini görsem yüzünde buruk bir sevincin yanında endişeli bir
bekleyiş görüyorum. Çünkü önlerinde sözlü mülakat var. Mülakat demek torpil
demek bir çoğunun gözünde. Adamını bulan atanacak, hakkımız yenecek, yine
atanamayacağız düşüncesi hakim çoğunda. Mülakatta torpil olur mu olmaz mı
bilemem ama genel kanaat bu şekilde. Başarılı olamayan çoğu kimse suçu
kendisinde aramaktan ziyade belki de "Torpilliler alındı" mazeretinin
arkasına sığınacaktır. Beyinlerimize kadar işlemiş bu gerçeklikten ve algıdan
nasıl kurtulacağız? Bu torpil belasından kurtulmanın zamanı gelmeyecek mi?
Gençliğinin
baharında olan bu gençlerdeki bu endişeli duruma mutlaka bir çözüm bulmamız
gerekir. Hiç biri bir torpil peşinde koşmamalı, herkes hak ettiğini almalı.
Kazanamayanın "Ben hak
etmedim" diyeceği bir sistemi bulmamız ya da bir güven ortamını sağlamamız
lazım. Bir defa şunu söyleyelim. Geçmişten günümüze gelip geçen tüm
iktidarların adam kayırmacılık, kadrolaşma ve torpil konusunda karnesi temiz
değildir. Gerçi Sûi emsal, emsal olamaz
ama hepsinde o geçmişte yaptı, biz de yapalım mantığı hakim. Birilerinin dur demesi gerekiyor. Yetkili
biri ben dur diyeceğim dese kellesini onu oraya getirenler alır bir defa. O
zaman ne yapacağız?
Yetkili
kişiler eğer bu ülkeye bir iyilik yapmak istiyorlarsa adamına iş bulmaktan
ziyade işe adam bulmanın objektif kriterlerini bulmak lazım. İşe nereden
başlayalım derlerse mülakat için araya adam bulanlar, torpil yaptırmaya çalışanlar
elenmeli ilk önce. Kendisine de "Girdiğiniz mülakatta başarılı olmak için
falan kimseyi devreye koyduğunuz için mülakata girme hakkınız iptal
edilmiştir" denmelidir. Mülakatı geçene "Şu kriterlere verdiğiniz
cevaplar sayesinde başarılı oldunuz" şeklinde yazılı bir belge
verilmelidir. Kazanamayana da "Şahsınıza sorduğumuz şu sorulara cevap
veremediğiniz ve şu yönleriniz ehliyet ve liyakata uygun olmadığından
kazanamadınız" diyerek yine belge verilmelidir. Mülakata girmeye hak
kazanan kişilerin sözlüden önce güvenlik soruşturması yapılmalı. Bu kimselere
de "Devletçe yasaklanan şu örgütlere üye olduğunuz tespit edildiğinden
mülakata girme hakkınız iptal edilmiştir" denmelidir. Her şeyden önce
insanımızın büyük çoğunluğunda komisyon adildi kanaati hakim olmalı. Mülakatı
yapacak komisyona herhangi bir üstünden liste gelmişse komisyon o kişi hakkında
suç duyurusunda bulunmalı ve bulunduğu görevden el çektirilmesi sağlanmalıdır.
Aslında yazılı sınavlardan geçerli puanı alan öğrenci atanmadan önce uzun bir güvenlik
soruşturmasından geçtikten sonra görev alabilmeli. Her görev alan kimse
göreviyle ilgili periyodik denetimlerden geçirilmelidir. Yok şartlar sözlü yapmayı gerektiriyor
denirse o zaman adaletten, ehliyetten ve liyakattan uzaklaşmamak gerekir. Yoksa
şuyuu bile vukuundan beter olan bu mülakatlar çok başımızı ağrıtacağa benziyor.
Zaten bir türlü yükselemeyişimizin ve ilerleyemeyişimizin nedeni ehliyet
şartına riayet etmediğimizden kaynaklanıyor. Eskiden insanlar liseyi
bitirmemişse "Okuyamadım/okumadım. Benim hatam, bu yüzden bir yere
giremedim" derlerdi. Şimdi herkes üniversite mezunu. Hepsi iş bekliyor.
Kimsenin okuyamadım demesi de söz konusu değildir. Objektif bulunmayan bu sözlü
mülakatlar yüzünden yakın zamanda toplumsal infialler ortaya çıkabilir.
Gelin
kamuya adam alımında emaneti, ehliyeti ve liyakatı esas alalım. Gençlerin
geleceğini yok etmeyelim. Adam kayırmacılık yüzünden birilerinin ahını
almayalım, öbür dünyaya kul hakkı ile gitmeyelim. Her işe ehlini alarak
peygamberin yolundan gittiğimizi gösterelim. Hani ne yapmıştı peygamber
derseniz? O, Medine'ye hicret esnasında kendisine kılavuzluk yapsın diye
kendisi bir Müşrik olan ama yol bilgisi mükemmel olan, işinin ehli Abdullah b.
Uraykıt'ı almıştı rehber olarak. Peygamberin ümmetiyiz diyen bizler; işimize emanet,
ehliyet ve ehliyetle başlayalım. Öbür dünyada işimizin kül olacağı perşembenin
gelişi çarşambadan belli değil mi zaten?
Not: Torpil ve rüşvet konusunda
Abdurrahman DİLİPAK'ın 15/09/2016 tarihinde Yeni Akit gazetesinde yayımlanan
"Hamil-i kart yakinimdir" başlıklı yazısını okuyabilirsiniz. 16/09/2016
* 24/09/2016 tarihinde kahtasöz gazetesinde yayımlanmıştır.
* 24/09/2016 tarihinde kahtasöz gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder